20. Bölüm 'Ayasofya'

75 15 8
                                    

Ara geçiş bölümlerimizden biri... Lakin mana olarak değerli. Öpüldünüz. :)

Hayırlı Cumalar...

______


Aybörü sonunda sükunetin tadını çıkartıyordu. Topkapı Sarayı sınırları içerisinde yer alan Gülhane Parkında bir banka oturmuş, başını arkasına yaslayıp, bacaklarını uzatarak gözlerini kapatmıştı. Yaz sıcağında insanlar ya evlerinden dışarı çıkmamaya çalışıyor ya da güneşten kaçınmak için ağaç altlarına sığınıyordu. Fakat bugün oldukça kalabalık olacaktı.

Çarşamba gün ki büyük olaydan sonra dünya gündemi oldukça çalkantılı geçmişti. Herkes 100. yıl kutlamalarındaki konuşmayı ve altında yatan manaları konuşuyor, çözümlemeler yapıyordu. 200-300 yıl önce olsa bu kadar büyük yankı uyandırmazdı. Lakin günümüzün küreselleşmiş dünyasında, en ufacık bir şey dahi anında yayılıyor ve etki ediyordu.

Aybörü derin bir iç çekti. "İstanbul gibi bir şehir yoktur. Lakin kalabalığını hiç sevmiyorum."

"İstanbul tarihinde her daim Dünya'nın en büyük şehri olmuştur. Nüfusu, dönemin oranlarına göre oldukça yüksektir."

Aybörü olduğu yerde doğrulup, gözlerini açtı. "Yani bol nüfuslu olmak İstanbul'un kaderi?"

"Öyle de diyebilirsin. İstanbul'un yaratılışı gereği insanları buraya çeken bir şey var. Bu yüzden herkes buraya sahip olmak istedi. Sadece coğrafi konumu yüzünden değil. Burası ayrıca bir simgedir."

"Dünya'ya hakim olmak için İstanbul'u elinde tutmak zorundasın. Hakimiyetinin simgesi..." dedi Aybörü kendi kendine mırıldanır gibi.

"Tabi birkaç binlik nüfusun olduğu dönemleri de hatırlıyorum. Sanırım o zamanlarda yaşasan şikayet etmezdin."

Aybörü gülümseyerek yanındaki adama döndü. 40 yaşında görünen adamın hafif esmer bir teni vardı. Kara kaşları yay gibiydi. Dudakları ise dolgundu. Gözleri ela idi. Saçları hafif uzun ve dalgalıydı. Arap ve Türk karşımı birine benziyordu. Söylemesi tam olarak mümkün değildi. Yüzü de bakışları kadar güzeldi. "O zaman akıllıca bir karar vermişsiniz. Bugünün tabiri ile iyi yere kapak atmışsınız."

Adam gür sesi ile kahkaha attı. "Öyle. Dedemin vasiyetiydi. Buraya gelene kadar babamın bizi nereye götürdüğünü bilmedik. Gördüğümüzde ise aşık olduk. Şimdikinden daha güzeldi."

Genç kız başını salladı. Ve artan kalabalığa göz gezdirdi. Gülhane Parkından Ayasoyfa Camisini görebiliyordu. Birkaç adım attı mı zaten caminin sınırlarına girecekti. Aybörü de diğer herkes gibi Cuma namazı için bekliyordu. 100. yıl dönümü kutlamaları ve o malum açıklamalardan sonra herkes sözleşmiş bir şekilde Ayasofya'ya gelmişti. Bugün sadece cuma için değil, caminin yeniden açılışı için de millet toplanmıştı.

İki gün önce, kutlamalarda, Türk Devlet Başkanlarının konuşmasından sonra kürsüye yeniden Türkiye Devlet Başkanı çıkmış ve son bir duyuru yapmıştı; bu cuma günü, yıllar önce garip bir karar ile müzeye çevrilmiş, fethin simgesi Ayasofya'nın yeniden camii olarak açılacağını müjdelemişti. Hazırlıklar aylarca gizlilik içinde sürmüştü. Bu zaman zarfında da tadilat gerekçesi ile kapatılmış, ziyaretçilere yasak hale getirilmişti. Aybörü tabi ki de biliyordu. Kocası Turhan ve Simge'nin bizzat başında durduğu bir projeydi.

"Gelecek misin?" dedi Aybörü.

"Elbette ki."

"Sence de geç alınmış bir karar değil mi?"

"Ayasofya, İstanbul fethinin simgesidir. Hali ile Dünya hakimiyetinin de. Türkiye Cumhuriyetinin o dönem ki yetkilileri, Ayasofya'yı müzeye çevirerek hem hakimiyet sevdasından vazgeçtiklerini duyurdular hem de resmen teslimiyet bayrağını çektiler. Fakat unutma ki elindeki güç kadar hareket kabiliyetin vardır. Türkiye gücünü yeniden toplamak için 100 yıl beklemek zorunda kaldı."

"Yani vakit doğru diyorsun?"

"Her şeyin vakti Allah istediği zaman gelir, sen istediğin zaman değil. Buradaki önemli nokta; sabır. Sabretmeyi bilirsen emellerine ulaşırsın."

Aybörü elini göğsüne koyarak adamı selamladı. Tebessümle ayağa kalktı. "Daha sık ziyarete gelmelisiniz. Konuşmalarınız rahatlatıcı."

"Torunumla vakit geçirmek her zaman beni mutlu eder, lakin ne zamandır sizli bizli konuşmaya başladın?"

Aybörü omuzlarını silkmekle yetindi.

"Çok garip geliyor."

"O zaman eski şekilde konuşmaya devam."

"Lütfen. Bir anda olan değişimler beni sarsar."

Adam da yerinden kalkınca parmağı ile Ayasofya Camisini işaret etti. "Haydi, gidelim artık. Bugün kutlu bir gün. Allah'a şükretmemiz gerekir."

SORU: Aybörü'nün konuştuğu kişinin kim olduğunu çözebildiniz mi? :P 

Sultanların Yükselişi -Kam Savaşları-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin