8. Bölüm 'Dünya Siyaseti'

125 14 8
                                    

Bu bölümde konu 'ilgi' alanına girmeyenler için bunaltıcı olabilir ama önemli ve bilgilendirici olduğu için dikkatli okumanızı tavsiye ederim. 

_____

Dünya siyaseti... dedi iç sesi. Bunaltıcı bir dal...

Aybörü gözlerini sımsıkı kapadı. Derin derin nefesini çekip verdi. İkinci sınıflara tarih dersi verdikten sonra, biraz dinlenmiş, spor dahi yapmadan Dünya Siyaseti dersine çalışmıştı. Siyaseti az çok severdi ama iş Dünya Siyaseti olunca durum biraz değişiyordu. Ülkeler arası o kadar çok entrika dönüyordu ki takip etmesi çok zordu. Herkes birbirinin cebine el atmış bir vaziyette hareket ediyordu. Böyle olunca da bir olayın perde arkasında iplerin kimin tuttuğunu kestirmek çok güç oluyordu. Örneğin, yıllar önce ortaya çıkmış bir terör örgütü olan DEAŞ'in durumu o kadar karışıktı ki iplerinin İngiltere'nin mi yoksa Amerika'nın mı veya başkalarının mı tuttuğunu anlamak biraz zaman almıştı. Zira her taşın altından bir başkası çıkıyordu. Sonra anlaşılmıştı ki DEAŞ bile kendi içinde bölünmüş, iplerini farklı ülkeler tutmuş; kuklacı gibi yönetiyordu. Taşeron Örgüt sözü de bunu ifade ediyordu zaten. Aynı PKK gibi DEAŞ de bir taşeron örgüttü. Büyük ülkelerin, Orta Doğu topraklarından istediğini alabilmesi için kullandıkları bir araç. Artık kimse kolay kolay doğrudan kendi elini kirletmiyordu. Bunun yerine terör örgütü kurup, onları kullanıyordu. Nereden bakılırsa bakılsın daha akıllıca idi. Sizinle doğrudan bağlantısı olmayan, amacının çok başka bir şey olduğunu söyleyen topluluk ortaya çıkıyor ve her yeri kana bulayarak karmaşa, korku ortamı yaratıyor ve siz de kimse fark ettirmeden kazancınızı topluyorsunuz. Amerika'nın Irak'ı işgali açık seçik gösteriyordu ki elini doğrudan kirletmek orta ve uzun vadede zarardı. 11 Eylül saldırılarından sonra da yeni düşman yaratılmıştı; Müslümanlar. Dünün komünist tehlikesi bugün İslam tehlikesine devşirilmişti. Medya bu algıyı yaratmak için mükemmel bir silahtı. Düşününce her yıl 1000 sivilin kendi polisi tarafından öldürüldüğü bir ülkede; polisten değil de bir dinden veya rejimden nefret etmesinin başka açıklaması olabilir miydi? Her çağda bir düşman yaratmak ve bunu ülke ve dünya politikasına yön vermek için kullanmak, şeytani bir aklın ürünüydü. Bu açıdan bakıldığında Dünya'da, bir devlete bağlı olmadan yaşamını sürdüren bir terörist örgüt yoktu.

Ders çalışmak, öğrencilik zamanında kaldı, sanıyordum? dedi yeniden iç sesi.

"Belli ki öğretmenlik yaparken daha fazla çalışmak gerekiyormuş."

Ve çalışmaz isen de bahane uydurabileceğin biri yok. En hafif tabiri ile öğrencilerin önünde rezil olursun. Kötü öğretmen!

Aybörü, öğrencilerin yavaş yavaş içeri girdiğini fark edince gözlerini yavaşça açtı. Sandalyesinde doğrulup herkesin yerine oturmasını bekledi. Sınıftaki yüzler tanıdıktı. Üçüncü sınıf öğrencileri, daha önceki yıllarda Tarih ve Söylence derslerine girdiği sınıftı.

"Hoş geldiniz." dedi Aybörü tebessümle.

"Asıl siz hoş geldiniz, hocam." dedi öğrencilerden biri. Her birinin yüzünde sersem bir sırıtış vardı.

"Bakıyorum özlemişsiniz."

"Özlemez miyiz? Ders anlatırken ki yorumlarınızın tadını hiçbir hocamızda bulamıyoruz."

"İyi o zaman, başlayalım."

Aybörü sandalyesinden kalktı ve ekrana yeni görüntüler çağırdı. Tahtada sadece bir isim yazıyordu. Ve üç ayrı resim vardı. Bunlardan biri 11 Eylül saldırısında yıkılan ikiz kuleler; diğer ikisi de 2013 yılında arka arkaya meydana gelen Türkiye Gezi eylemleri ve Ukrayna eylemleriydi. "Bugün ki dersimizin konusu Sahte Bayrak Politikası."

Sultanların Yükselişi -Kam Savaşları-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin