Yağmur sonrası toprak cana gelir filizlenir. Sanki insanmışcasına kendi kokusunu yayar dünyaya. Mis gibi kokan toprak kokusunu ise sadece öylece bakan anlamaz. O toprak ne ölüler barındırır içinde. Ne ölümler görmüştür. Asırların gizlediği sırlar taşır, hala da bilinmez. Ancak bazı sırlar gömülmeli, bazıları ise bilinmelidir.
Tıpkı şuan iki gencin bastığı toprakta yaşananlar gibi...
Olivia yattığı soğuk zeminin bir anda değiştiğini hissetti. Soğuktan öteydi. Nemliydi ve bedenine batan bir yerdi burası.
Kafasını hafifçe kaldırdı, çimenlerin üzerinde yatıyordu. Tom'un hala ayakta olduğunu siyah ayakkabılarını görünce anlamıştı.
'Burası neresi?!'
Olivia ellerini nemli çimenlere değdirdi. Kollarından destek alarak doğruldu. Ton ise etrafını inceliyordu.
'Sana burası neresi dedim? ' Olivia homurdandı.
'Bilmediğini söylemiştim. Buraya daha önce geldiğimi sanmıyorum. ' dedi geniş ağaçlarla çevrili yere göz gezdirirken. Bir ormanı andırıyordu. Ancak önlerinde duran birkaç melek heykeli bunu bozuyordu.
'Burası senin zihnin, aptal. ' dedi Tom onu ezercesine.
Olivia inanamayan gözlerle ona baktı. Tom ise bıkkınlıkla homurdandı, bir melek heykeline doğru ilerledi. Olivia arkasından gitmeyi reddederken beynine buranın neresi olduğunu soruyordu.
Ancak öylece beklerken yanağında hissettiği bir damla onu kendine getirdi. Yağmur çiseliyordu. Elini havaya kaldırdı ve öylece bekledi. Yağmurun eline ulaşmasını bekliyordu.
'Bu Meryem Ana Heykeli'ne benziyor. Ve şu ikisi de baş melekler... Ne duruyorsun orada buraya gel! ' dedi Tom bağırarak.
Olivia ise onu duymuyormuşcasına eline değen yağmur damlalarına odaklanmıştı. Gözleri avuç içine değen yağmurda iken yanında beliren küçük kızı farketmemişti bile.
Saçları kahveyle sarı arasında bir renkti. On bilemedin on bir yaşında bir kız çocuğuydu. Ancak Tom karşısında duran iki kızın aynı kişi olduğunu anlamıştı. Bunun en büyük kanıtı ise aynı aptallıkla avuçlarını açmış yağmur damlası beklemeleriydi.
'Olivia' dedi robota benzer bir ses. İki kız aynı anda arkasını döndü. Ancak birinin bakışları boş bakarken diğerinin gözlerinin içi gülüyordu.
'Baba şuna bak. Ne güzel yağıyor. '
Olivia birkaç adım gerileyerek küçük kızın aksi yöne-Tom'un yanına-ilerledi. Kız ise yüzü adeta silgiyle silinmiş gibi duran adama koştu. Adam eğildi ve kızın elini tuttu. Ancak dediği hiçbir şeyin bir anlamı yoktu. Boğuk ve silik bir ses çıkıyordu ağzından sadece. Sonrasında ise birlikte melek heykellerine ilerlediler. Küçük kızın da artık sesi çıkmıyordu. Sesi aynı adamın ki gibi boğuklaşmıştı. Birkaç dakika sonra adam kıza bir şeyler söyledi ve ondan uzaklaştı. Kız ise pür dikkat heykele bakmaya devam etti. Adam heykelden yarım metre kadar ilerlemişti ki olduğu yerde durdu. Bir kaplumbağa kadar yavaş adımlarla kıza döndü. Cebinden bir asa çıkardı ve kıza doğrulttu. Yarım metre ötede olmalarına rağmen Tom da Olivia da adamın elinin titrediğini rahatlıkla görebiliyordu.
Ve sonra yeşil bir ışık parladı asadan. Ancak beklenilen hedefe değil kızın milim yanında duran bir çiçeğe çarptı. Çiçek anında yapraklarını büzüp, solarken küçük kız sonunda adama döndü. Ona soran bakışlarla baktı. Ama ağzını açamadan adam tekrar asayı salladı ve kız yere yığıldı.Tom bileğine yapışan bir çift el hissederken önünde duran manzaradan ilk kez gözlerini ayırarak Olivia'ya baktı. Kız dehşete düşmüştü. Yüzü bembeyazdı. Gözleri ise sanki canı yanıyormuşcasına dolmuştu. Tom pür dikkat olanları izleyen kıza gözlerini dikti sonrasında ise hissizce bileğinde duran elleri itti.
Önüne döndüğünde ise kendin tekrar İhtiyaç Odası'nda buldu.
Kız olduğu yerde durmaya devam ederken Tüm umursamazca odada ilerledi.
'Üzerinde hafıza büyüsü uygulanmış. Büyük bir kısmı silinmiş ve bazı yerlerde değiştirilmiş. Bunu sana kim yapmışsa ki anlaşılan baban... ' diyerek Olivia'ya döndü. Bilmişçe salladığı parmağı havada asılı kaldı.
Olivia hala bıraktığı yerde duruyordu. Yüzünde tek bir kas dahi hareket etmiyordu. Gözlerindeki yaşlar göz bebeğinde parlıyordu.
Tom tiksintiyle kız baktı. 'Ne kadar da aciz'dedi içinden. Sonra döndü ve kapıya ilerledi.
'Yarın erken gel. Bugün ders iptal. '
'Hayır! '
Tom olduğu yerde durdu ve ona baktı.
'Bugün, yarın, sonraki gün de ders yapacağız. -Gözlerindeki yaşlar yok olmuştu. -Sen bana anlatacaksın, ben dinleyeceğim. Sen göstereceksin ben uygulayacağım. Sen öğreteceksin ben ise öğreneceğim. Dünyanın en iyi büyücüsü olduğunu söyledin değil mi? Göster o zaman marifetini! ' dedi ve meydan okurcasına kollarını iki yana birleştirdi.
Tom alay edercesine sırıttı.
'Benim en iyi büyücü olduğumun kanıtı sen misin? Aptal. -Gülümsemesi genişledi. Olivia'nın tam önünde durdu ve meydan okumasına karşılık verdi. - Sen nesin? Bir hiç! Baba dediğin insan tarafından hafızası silinmiş bir zavallı. '
Olivia'nın gözlerinde bir anlığına üzüntüyü gördü Tom. Ama kız aynı anda bu görüntüyü silmeyi başardı.
'Bu durumda sen nesin? '
'Ne? '
'Sen de benim gibi yetimhanede büyüdün. '
'Sen nereden biliyorsun? '
'Bir şeyleri bilen tek kişinin kendin olduğunu mu sanıyorsun! Belki de bazen insanların konuşmalarına kulak vermelisin. '
Tom'un kararan bakışlarının altındaki öfkeyi Olivia iliklerine kadar hissetti. İçinden bağırarak kaçma isteği oluşsa da başını dik tutarak ona bakmayı sürdürdü.
'Öyle olsun, Olivia. Ders, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma. ' dedi ve odanın ortasına ilerledi.
'İlk ders biçim değiştirme değil miydi? '
Tom az ileride durdu ve asasını kavrayarak ona döndü.
'Demek ki değilmiş. ' dedi gülerek.
'Şimdi sana asıl karanlık sanatı göstereceğim Sevgili Olivia. -Elinde asasını gezdirdi. -Hem de uygulamalı'
'Crucio! '
Olivia'nın o güne kadar çektiği bütün acıların ötesindeydi bu,kemikleri tutuşmuş gibiydi, başının ortadan ikiye yarıldığına emindi, gözleri başında deli gibi dönüyordu. Sona ermesini istiyordu...her şeyin kararmasını... ölmeyi...
Ve sonra bitti. Yerde güçsüzce yatarken ona yaklaşan ayak seslerini duydu sadece. Birkaç dakika ayakta ona sırıtarak bakan Tom'u silik silik gördü. Çocuk olduğu yerde Olivia'ya doğru eğildi.
'Bir dahakine bana meydan okurken iki kez düşün. Çünkü ikinci kez senin için olmayacak. ' dedi ve eğildiği yerden kalkarak kapıya doğru ilerledi.
'Yarın derse erken gelmeyi unutma. ' dedi ve kapıyı iterek dışarı çıktı. Arkasında ise hala yerde acıyı sindirmeye çalışan bir Olivia kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan (Tom Riddle Fanfic)
FanfictionDerler ki, burada bir kelebek kanat çırpsa Atlantik'te bir fırtınaya neden olabilir. Tüm Dünya'nın seyrini değiştirebilir. İşte o da bir kelebek misali tüm Dünya'nın kaderini yeniden çizdi. 1937 yılında her genç büyücünün eline bir mektup ulaşmıştı...