Küçük Hangleton köyünde hava her zamanki gibi soğuk ve pusluydu. Köy sakinleri ise bu duruma alışmıştı. Yüzlerinde tıpkı Hangleton köyünün iklimi gibi donuk bir ifade yer alıyordu. Soğuk içlerine işlemişti besbelli.
Her gün erkenden kalkarlardı;ellerine oraklarını, kafalarına- olmayan güneşten onları koruması için- şapkalarını takarlardı. Onlara ait olmayan ama üç kuruşluk ekmek parasını çıkarmak için gece gündüz çalıştıkları tarlalara inerlerdi.
Tarlaların birçoğunu elinde bulunduran aile ise köye hakim olan bir tepede otururdu. Kilometrelerce mesafe dahilindeki en büyük ve heybetli bina onlara aitti. Köy halkı ona 'Riddle Evi' diyordu. Köye her gelenin dönüp dönüp baktığı, hayranlıkla iç çektiği bu malikane her daim bakımlıydı. Bu da ona ilk bakışta rahatça görülebilecek bir ihtişam katıyordu.O gün yine köy halkı erkenden kalkmış, ellerinde oraklarla tarlaya iniyordu, kadınlar çamaşırlarını asıp, dedikodu yapıyor, çocuklar oradan oraya koşturuyordu. Her şey normal görünüyordu. Kimse Hangleton'ın dar sokaklarında bir anda beliren genci farketmemişti.
Genç etrafını meraklı gözlerle inceliyor, en küçük ayrıntıyı dahi kaçırmak istemiyordu. Hangleton'ın taş sokaklarında ayaklarını vurarak ilerliyordu. Elinde bir parça kağıtla olduğu yerde dönüp duruyordu. Dikkatli bakan birinin 'bir şey aradığını ' söylemesi muhtemeldi. Ancak kimse günlük koşuşturmasını bırakıp gence sormaya yeltenmemişti. Onun da sormaya pek meraklı olmadığı yüzündeki ezici bakışlardan anlaşılıyordu.
En sonunda pes ederek yanından koşarak geçen küçük bir çocuğu durdurdu.
-Gauntları nerede bulabilirim? Dedi.
Küçük, bakışlarıyla genci süzdü. Sonrada aldırış etmeyerek derme çatma bir evi işaret etti. Genç kafasını kaldırıp eve inanamayan bakışlarla baktı.
-Gaunt Ailesi'nin burada oturduğuna emin misin? Dedi kuşkuyla.
Çocuk ise başını sallayarak onu çağıran diğer çocukların yanına koştu.
Genç olduğu yerde eve baktı birkaç uzun dakika. Gördüğü görüntüye inanamıyormuş bir hali vardı. Dudaklarındaki alaycı gülümseme hafifçe solmuştu. Sonunda kendini topladı ve eve doğru birkaç adım attı.
Tek katlı evin birkaç penceresi vardı. Ancak içlerinden çoğu tahtalarla kapatılmıştı. Çatıdaki kiremitler eksikti, sarmaşıklar dizginlenemez bir şekilde cephesini kaplamıştı.
Genç, evin küçük merdivenlerini tek adımda çıktı. İçini hala belirsizlik kemiriyordu. Evin kapısına şöyle bir göz attı. Tahta kapı oldukça eskimişti. Birçok yerinde çatlaklar vardı. Dışında paslanmış yılansı bir tokmak vardı.Genç elini tokmağa götürdü ve birkaç kez sertçe kapıyı çaldı. İçeriden ses gelmezken belirsizlik için daha çok kemirdi. Kapıyı daha sert bir şekilde çaldı.
Kapı büyük bir gürültüyle açıldı.-Ne vardı? Dedi saçı sakalı birbirine karışmış olan adam.
-Siz Morfin Gaunt musunuz?
-Kim soruyor? Dedi adam elindeki şarap şişesini kafasına diklerken.
-Tom Marvolo Riddle, dedi gençAdam içtiği şarabı Tom'un ayaklarının dibine püskürtürken güçlükle öksürdü.
-Kim dedin?
Tom, tiksintiyle birkaç adım geriledi. Gözlerini tekrar acınası adama çevirdi.
-Tom Marvolo Riddle.
-Ne, ne? O şerefsizin oğlunun burada ne işi var, defol evimden, dedi adam.Tom, kaşlarını çatarak ona baktı. Kapıyı kapatmak için hamle yapan adama eliyle engel oldu.
-Merope Gaunt, size tanıdık geliyor mu?
-Kardeşimin ismini nasıl pis ağzına alırsın diye bağırdı adam kapıyı kapatmaya çalışarak.
-O beni doğuran kadın, dedi Tom.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan (Tom Riddle Fanfic)
FanfictionDerler ki, burada bir kelebek kanat çırpsa Atlantik'te bir fırtınaya neden olabilir. Tüm Dünya'nın seyrini değiştirebilir. İşte o da bir kelebek misali tüm Dünya'nın kaderini yeniden çizdi. 1937 yılında her genç büyücünün eline bir mektup ulaşmıştı...