Karanlık adım adım iliklerine işlerken önünde emin bir şekilde ilerleyen çocuğa baktı. Göz bebekleri ortama alışmıştı, artık gencin dik omuzlarını, simsiyah saçlarını, Slytherin'e has o cübbesini seçebiliyordu. Bu kıza güven veriyor ama bu güven bir o kadar ondan daha çok korkmasına neden oluyordu.-Nereye gidiyoruz? Dedi önünde yürüyen çocuğa.
-Sessiz ol, bizi yakalamalarını istemezsin.
Kız dudaklarını birbirine bastırdı. Çocuğu karanlık koridorda peşisıra takip etti. Olivia için o bir gölgeydi. Asla görünmeyen, siyahlar içinde bir gölge. Siyahın en güzel haliydi belki de onun için. Ne yazık! Aptal kalbi onu bile fark edemiyordu.
Genç çocuk bir an durdu ve etrafı dinledi. Kız ise bir iki adım ötesinde duran çocuğun keskin yüz hatlarını ancak ayırt edebiliyordu. Burnunun dibine gelen o tanıdık koku ona güven veriyor ama bir o kadar da korkutuyordu. Korktuğu için içten içe kendine sövüyor ama aynı zamanda bu korku ona güvende veriyordu. İçinden çıkılmaz bir döngüde hapsolmuştu. Gencin ağzından çıkacak bir söz zerreciğini bekliyordu.
Çocuk bir sürüngen misali hızlı ama sessizce hareket ediyordu. Avını arayan bir avcı gibiydi. Dinliyor, dinliyordu... Olivia'ya için bir ömür süren dakikalar sonunda elini kızın bileğine götürdü. Genç kız daha ne olduğunu anlamadan duvar dibine sinmiş bir halde gencin yeşil gözlerine bakıyordu. Gencin serbestte kalan eli artık kızın ağzını kapatıyordu. Olivia birkaç kelime konuşmak için ağzını açsa da Tom ağzına daha sıkı baskı yapıyordu. Gencin gözleri sus dercesine bakıyordu. Sonunda tek bir laf dahi etmese de üstünde uyguladığı fiziksel güç onu nefret ettiği o melun güne götürüyordu. Gardiyanın pis elleri aklına geliyordu. Bu sefer onu kavrayan eller ise ona rahatsızlık vermiyor aksine kalbinin hızla atmasına sebep oluyordu.
-Kim var orada?! Dedi kalın bir ses. Olivia bu sefer Tom'un keskin yüz hatlarını, yemyeşil gözlerini, simsiyah saçlarını en ince ayrıntısına kadar görüyordu. Gencin yüzüne vuran ışık huzmesi onunda yüzüne ilişiyordu. Kalın ses, vücuduna adrenalin pompalanmasına sebebiyet veriyor, tüm vücudu gencin kollarında an be an eriyordu.
Nefesini dahi tutmuş bir şekilde sadece o yeşil gözlere odaklandı. Baktı,baktı ve baktı. Yemyeşil gözlere inen ışık kızın farkında olmadan yavaşça uzaklaştı. O ise ancak bileğinde ve ağzında duran eller bedeninden ayrıldığında bunu fark edebilmişti.
-Hadi! Dedi Tom. Kız başını sallayarak onu izledi tekrar. Koridordan geçerken daha temkinli bir şekilde ilerlediler. Birkaç dakika sonra ise bir kapının önündeydiler.
Tom, kapıyı sessizce itti. Kendilerinin dahi zor duyabildiği ufak gıcırtılar eşliğinde içeri süzüldüler. Olivia ulaştıkları geniş alana rahatça bakabiliyordu. Tahta zemin, masalar, birbiri ardına dizilmiş kitaplıklar... Kütüphaneye gelmişlerdi.
-Bu saatte buraya neden geldik? Dedi kapıyı sessizce kapatan Tom'a dönerek.
-Sessiz ol ve beni takip et! Dedi Tom.
Olivia derin bir nefes aldı. Bu itaatin sonucu kayıp ailesine varmasaydı şuan arkasını dönüp gidebilirdi. Ne var ki karşısında duran genç sadece onun için buraya gelmiş, onun için tehlikeyi göze almıştı. Tanıdığı Riddle asla böyle bir şey yapmazdı. Çocuğun ne kadar değiştiğini görüyor ve gözlerine inanamıyordu. Bu değişimin nedeninin ne olduğunu sorguluyor ama tek bir cevap dahi bulamıyordu.
Kitapların arasında ilerlediler sessizce. Tom emin adımlarla uzun koridorda ilerlerken geldikleri bölüm kızın kaşlarının çatılmasına neden olmuştu.
-Tom, burası yasak! Burada olmamamız gerek!
Çocuk yasak alanın olduğu kitaplara göz atarken derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan (Tom Riddle Fanfic)
FanfictionDerler ki, burada bir kelebek kanat çırpsa Atlantik'te bir fırtınaya neden olabilir. Tüm Dünya'nın seyrini değiştirebilir. İşte o da bir kelebek misali tüm Dünya'nın kaderini yeniden çizdi. 1937 yılında her genç büyücünün eline bir mektup ulaşmıştı...