-Seni kim gönderdi, cevap ver! Diye bağırdı bir kadın.
Olivia'ya oldukça yakından gelen bir sesten çığlıklar yükseldi. Öyle bir çığlıktı ki bu kızın içini dağlamıştı.
-Cruio! Diye bağırdı tekrar kadın. Söyle seni Dumbledore mu gönderdi?
Kadından tekrar çığlıklar yükseldi.
-Hayır, onunla görüşmem gerek, yalvarıyorum, dedi kadın artık fısıldayarak çıkan sesiyle.
Kadından bir kez daha çığlıklar yükseldi ama pes edecek gibi durmuyordu.
-Sana, seni kim yolladı dedim!
Kadından art arda sesler yükselmeye devam etti. Olivia'ya bir ömür gibi gelen sesler an be an ona acı veriyordu. Neredeydi, bu insanlar kimdi en ufak bir fikri dahi yoktu. Kapkaranlık bir ortamda duruyor ve bir kadının acı içindeki çığlıklarını dinliyordu.
-Demek söyleyecek bir şeyin yok öyle mi sürtük! O halde hayatına elveda diyebilirsin... Avada ke...
Kadının sesi bir anda kesilirken ortama bir sessizlik hakim oldu. Olivia yanında bir hareketlilik olduğunu anladı.
-Elissa, bana bak, bana bak, dedi bir erkek sesi.
Kadından hiçbir ses çıkmıyordu.
-Elissa, lütfen bırakma kendini! Dedi adam bağırarak. Bu sözcükler birbirini takip ederken kadından tiz bir ses yükseldi.
-Onun ismi Olivia.
Kan ter içinde yattığı yataktan sıçrayarak uyandı. Tüm vücudu titriyordu. Her bir hücresi korkuya esir düşmüştü.
Terden yapış yapış olan alnına götürdü elini daha sonra şakaklarına, yanaklarına... Adeta gerçekliği sorguladı bir süre. Sonra yutkunarak etrafına baktı. Yanındaki tekli yatakta uyumakta olan Tom'u gördü ilk. Sonra ise yetimhanenin gri duvarları, eski döşemeler, birkaç kırık tahta, Tom'un kullanmasına izin vermediği gardırobunu ve demir parmaklıklı camları. Odasındaydı.
Derin bir nefes aldı. 'SADECE BİR RÜYAYDI' dedi içinden bağırırcasına. 'Son derece gerçek bir rüya'
Aldığı derin soluklar eşliğinde yattığı yastığına tekrar uzandı. Gördüğü rüyayı düşünmeye başladı ilk. Gerçeklik payını sorguladı, haftalardır gördüğü rüyaları düşündü. Tom'la paylaşmadığı bu rüyalar gittikçe onu korkutmaya başlamıştı. Başlarda bir kabus diye düşünmüştü. Ne var ki gittikçe artan gerçeklik her defasında kanını donduruyordu. Onu çıkmaz bir yola sürüklüyordu. Bir süre kendinden geçiyor, Tom'un alayına maruz kalıyordu. Ancak Tom'a güvenmemekle birlikte bu güveni de her defasında sorguluyordu.
Yanında saçları dağılmış olarak yatağında yüzün koyun uzanmış gence dikti gözlerini. Tom'un bunu nasıl yaptığını bilmiyordu ama bir anda kendisini onunla aynı yetimhanede, aynı odada uyurken buluşmuştu. Yetimhaneye ilk geldiği günü hatırladı.
Ona artık kalacak bir yerinin olduğunu söyledikten sonra bileğini bırakmamış onu peşi sıra yetimhaneye sürüklemişti. Olivia ise Tom'dan böyle bir hamle beklemediği için nutku tutulmuş bir şekilde itaat etmiş, sesini dahi çıkaramamıştı.
Yetimhane müdiresinin odasına geldiğinde onu kadına tanıtmış daha sonra Olivia'ya dışarı çıkmasını söylemişti. Birkaç uzun dakikadan sonra ise Tom'da müdire odasından çıkmış ve emir veren bir sesle 'Beni izle! ' demişti. Olivia o anı an be an hatırlıyordu. İçi mutluluk ve belirsizlikle kaplıydı. Tom'a güvenmemesi gerektiğini kendine söyleyip duruyordu. O an Tom'u öylece bırakıp gidebilirdi. Riddle'dan asla diğerleri kadar korkmamıştı. Onu bırakır gider, arkasına bile bakmazdı. Ne var ki o an karşısında duran çocuğun gözlerine baktı. Hogwarts'a ilk geldiğinde ona daima tiksinti ve nefretle bakan bu gözler artık farklıydı. Daha değişik bakıyordu ona. Sevgiyle değildi, hayır kesinlikle değildi. Merhamet, bu da değildi. Tanımlayamayacağı bir bakıştı bu. Ama bu bakış yanında kalmasına yetti. Arkasından ayrılmadı,ne yakındı ne de soru sordu. Sadece peşi sıra yürüdü. Birlikte bir odaya girdiler ve iki aydır da o odada dip dibe uyudular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan (Tom Riddle Fanfic)
FanfictionDerler ki, burada bir kelebek kanat çırpsa Atlantik'te bir fırtınaya neden olabilir. Tüm Dünya'nın seyrini değiştirebilir. İşte o da bir kelebek misali tüm Dünya'nın kaderini yeniden çizdi. 1937 yılında her genç büyücünün eline bir mektup ulaşmıştı...