Tom, Olivia'nın eline tutuşturmuş olduğu kağıtlara baktı.
-Bunları, ne zaman çizdim, neden çizdim bilmiyorum ama sabah uyandığımda tam önümde duruyorlardı ve ellerimde tamamen mürekkebe bulanmıştı, dedi Olivia.
Tom, her bir kağıda sırayla baktı. Bu sembolün ne anlama geldiğini biliyordu. Bu sembol, olmak istediği kişinin sembolüydü. Aslında o bir idol değildi. Hayır, kesinlikle değildi. Yanından yürüyerek geçeceği bir aptalın kendine uydurduğu bir semboldü o kadar. Ne var ki bu sembolün kıymeti onun gözünde küçücük olsa da Olivia için ailesinin bulmanın bir anahtarıydı.
Derin bir nefes alarak kağıtları yatağın üzerine bıraktı.
-Bu sembol Grindelwald'un ordusunun sembolü. Bu demektir ki babanın Grindelwald'la bir ilgisi var. -Dudağını büktü-Belki de onun ordusundandır.
-Belki, dedi Olivia bıkkınlıkla. Ama neden beni bir yetimhane kapısına bırakıp gitti, annem kim... Birçok şey yok, bunları öğrenmem gerek, beni en iyi sen anlarsın, dedi fısıltıyla çıkan bir sesle.
Tom, cevap vermemeyi tercih etti. Onun yerine oturduğu yataktan kalkarak odanın köşesinde duran dolaba yöneldi. İçinden ansiklopedi tarzında bir kitap çıkardı ve dolaba yaslanarak sayfaları karıştırdı.
-Burada! Yanıma gel, dedi soğuk bir sesle. Olivia, oturduğu yataktan kalkarak Tom'un incelediği sayfaya baktı.
-Godric Hallow, sembolün çıkış yeri burası. Bu demek oluyor ki orada bu orduyla ilgili bir şeyler bulabiliriz. Belki de babanı.. Dedi Olivia'ya kafasını kaldırıp bakarken. Olivia aynı şekilde kafasını kaldırdığında dip dibeydiler. Birkaç saniyeliğine bu yakınlık ikisine de samimi bir rahatlık verdi. Nefesleri o kısa saniyelerde birbirine karıştı, aynı nefesi soludular, aynı hava akciğerlerine doldu.
-Demek, kalbine elektrik şoku veriyorum.
Olivia bir anda geri çekildi. Dün akşam yaşadıklarını en küçük ayrıntısına kadar hatırlıyordu kendini durduramamış, sayıp sövmek istemişti. Ne var ki saçmalamış ayrıca o aptalın ağzına da malzeme vermişti. Olivia'nın yanakları al al olurken tekrar yatağının üzerine oturdu.
-Dediğim gibi elektrik şoku kötü bir anım, sen de o anı kadar kötü hissettiriyorsun bana. Altında başka bir şey arama, dedi gözlerini kaçırarak.
-Elbette, yoksa altında başka bir şey mi aramamı mı beklerdin Olivia, dedi pis bir sırıtışla Tom.
Olivia, kafasını kaldırıp o yeşil gözlere baktı. Yine o cesur, her şeyin üstesinden gelen güçlü kadın bakışları belirmişti. İçindeki çocuksuluğu en dibe gömdü. Orada kal, dedi sadece. Orada kal.
-Ne zaman gidiyoruz?
Tom, kafasını aşağı eğdi ve gülümsedi.
-Şimdi, dedi.
Hızlıca odanın odasında ilerledi ve Olivia'yı elinden tuttu. Kızı ayağa kaldırdı. Ve bir anda kendilerini büyü dünyasının şehrinde buldular. Godric Hallow.
-Bir haber verebilirdin.
-Ama vermedim.
-Versen ölmezsin.
-Uzun zaman ölmeyeceğim Olivia. Ama senin için aynı şeyi söyleyemem.
Kız, gözlerini devirdi ve etrafını izledi. Tom ile her gün erken kalkıyordu. Buna alışmıştı. Saat beş sularını yeni yeni gösteriyordu. Godric Hallow'da ise sabah ışıkları yeni yeni görünmeye başlamıştı. Yerlerde beyaz kırağılar bir kar havası katıyordu şehre. Her ne kadar büyü dünyası olsa da oldukça normal duran evlerdi bunlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan (Tom Riddle Fanfic)
FanfictionDerler ki, burada bir kelebek kanat çırpsa Atlantik'te bir fırtınaya neden olabilir. Tüm Dünya'nın seyrini değiştirebilir. İşte o da bir kelebek misali tüm Dünya'nın kaderini yeniden çizdi. 1937 yılında her genç büyücünün eline bir mektup ulaşmıştı...