Bir hafta sonra...
-Kendini nasıl hissediyorsun tatlım?
-İyiyim, teşekkür ederim, dedi yattığı yataktan doğrularak.
-Bana değil, Mr. Crockett'e teşekkür etmelisin. Tam zamanında seni bulmuş. Bu yara kapatılmasaydı-eliyle karnından baldırına kadar uzanan yarayı gösterdi- çoktan ölmüştün.
-Beni buraya Winky mi getirdi?
-Evet, bir hafta önce.
-Bir hafta mı, bir haftadır uyuyor muyum?
-Yaran derindi. Bu yüzden bir haftadır sadece birkaç kez uyandın. Onda da pek kendinde değildin, dedi kadın omuz silkerek.
Kız şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Hafızasını zorladı. Aklına gelen sarı saçlar, birkaç kez göz kapakları aralandığında gördüğü çocuğun yüzü... Winky'e bir can borcu vardı.
-Biraz daha kendine gel. Son kez seni kontrol edip taburcu ederiz.
Kız kafasını salladı ve yattığı yatakta uzandı. Hastane hemşiresi yanından ayrıldığında giydiği beyaz tişörtü sıyırarak yarasına baktı. Kırmızılığı kaybolmaya yüz tutmuştu ama yara kalıcıya benziyordu. Parmaklarını yaranın üzerinde dolaştırdı. Hafif bir sızıdan başka bir şey kalmamıştı.
-Bakıyorum da kendine gelmişsin.
Kafasını kaldırdı ve hastane kapısının pervazına dayanmış ona bakan Winky'yi gördü.
-Evet, sayende, dedi uzandığı yataktan doğrularak.
-Sadece seni buraya kadar taşıdım Olivia.
-Taşımamış olsan şu an nalları dikmiştim ama, dedi yatağının ucuna oturmuş olan çocuğa bakarak.
Çocuk ellini kaldırarak kızın alnına götürdü.
-Ateşin düşmüş. Dün akşam Miss Barner beni buradan kovmadan önce yanıyordun.
Kızın yanakları alnındaki ellerden dolayı kızarırken gözlerini çocuğun bakışlarına sabitledi:
-Dün gece burada mıydın?
-Dört gündür her akşam. Üç gün boyunca kimseyi yanına yaklaştırmadılar. Doğruyu söylemek gerekirse sana yapılan o büyüyle bir düşmanın olduğunu düşündüler.
-Düşmanım mı? Dedi aklına gelen yeşil gözleri bir kenara atarak.
-Evet, ama seninle birlikte ders yaparken büyünün geri sektiğini söyledim. Birkaç kaymak birası devirdikten sonra kendinden geçtiğini ve kitaplardan öğrendiğin birkaç büyüyü denediğini...
-Ama öyle bir şey...
-Bunu sana kimin yaptığını bilmediğimi mi sanıyorsun, dedi tişörtünün sıyrılmış kısmındaki yarayı işaret ederek.
Kız yarayı çarçabuk kapatırken derin bir nefes aldı.
-O zaman onu neden korudun?
-Eğer ismini verseydim, sana daha da kötüsünü yapabilirdi.
-Ya da sana?
-Ya da bana, dedi çocuk kafasını sallayarak. Üstelik ismini versem bile kimse bana inanmazdı. Hocaların göz bebeği, yaşıtı bir kızı bu derece yaralayacak... Beni de seninle buraya yatırırlardı.
Olivia, hafifçe gülümsedi. Ve başını salladı.
-Haklısın, ismini vermemekle iyi yapmışsın.
-Bunu neden sana yaptı? Dedi Winky sorgulayan bakışlarla.
-Sadece küçük bir atışmaydı, dedi başını eğerek.
-Küçük bir atışma ve geldiğin hale bak. Sana neden ondan uzak dur dediğimi anlıyor musun şimdi?
Olivia, başını sallamakla yetindi.
-Beni nasıl buldun?
-O gece Penny bana geldi ve birkaç saattir ortadalıklarda olmadığını söyledi.
-Penny mi?
-Evet. Ayrılıp seni aradık. Arkadaşların senin için oldukça endişelendi küçük cadı, dedi burnunu sıkarak.
Olivia şaşkınlık ve mutlulukla Winky'e baktı.
-Sana bir can borcum var, Winky.
-Evet, dedi bilmişçe. Borcunu ödemek için bir yerden başlaman gerek Olivia.
-Hah, sen ciddi misin? Bu halde mi? Dedi yattığı yatağı göstererek.
-Birkaç saate taburcu oluyorsun. Borcunun bir kısmını ödemek istiyorsan bu akşam benimle Slughorn'un partisine gel.
-Benimle birlikte mi gitmek istiyorsun? Dedi şaşkınlıkla Olivia.
-Aslında bana bir hafta önceki borcun bu. Beni bırakıp onunla partiden ayrıldın. -Sesini kırılmış gibi yaparak elini kalbine götürdü- Kırık kalpten öleceğim, bak, bak-Olivia'nın elini kalbine götürmeye çalışarak-
-Tamam, tamam geleceğim, dedi elini geriye çekerken.
Winky, yüzüne geniş bir gülümsemeyle ona karşılık verdi.
-Güzel, seni saat yedide alırım.
-Tamam, yedide, dedi kapıya doğru ilerleyen Winky'nin arkasından bağırarak.
***
-Ah, Miss Dawson, iyileştiğinize çok sevindim. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Dedi Slughorn, Winky'nin koluna girmiş Olivia'ya bakarak.
-Teşekkür ederim Profesör. Gayet iyiyim.
-Güzel, bu haftaki iksir dersinin notlarını Mr. Riddle'a verdim. Ondan alabilirsiniz.
Olivia, Tom'un adı geçtiğinde yutkundu ve Winky'nin kolunu daha sıkı kavradı.
-Elbette, Profesör, dedi çatlak bir sesle. Slughorn başını hafifçe eğdi ve yanlarından ayrıldı.
-Bu kadar gerilme merak etme Slughorn burada iken sana bir şey yapamaz.
-Gergin değilim, dedi tepsinin birinden bir şampanya alıp başına diklerken.
-Belli oluyor, dedi Winky.
-Vay,vay,vay! Slughorn artık içeri bulanık da mı almaya başladı. Bu partinin seviyesi her geçen yıl düşüyor.
-Kapa çeneni, Avery, dedi Winky sinirle.
Çocuk bakışlarını Olivia'dan Winky'ye çevirdi. Gözleri öfkeden kısılırken Winky'ye doğru yürüdü.
-Sen kimle konuştuğunu biliyor musun!
-Evet, sadık bir köpekle konuşuyorum, dedi Winky sakince.
Çocuğun yüzü sinirden kızarırken eli asasına yöneldi.
-Yeter, Avery, dedi tanıdık bir ses. Sana uluorta yerde ahkam kesme dememiş miydim? Hemde-Winky'ye baktı- senden düşük seviyeli insanlarla! Akan kanını aptalce şeylere harcaman ne yazık!
Olivia, kafasını Winky'ye çevirdi. Sessiz kalmayı sürdürüyordu. O da tıpkı birçok kişi gibi ondan korkuyordu.
-Bakıyorum da taburcu olmuşsun, nasılsın? Dedi sakin ve tanıdık gelen ses. Kız kendini toplayarak yeşil gözlerinin içine baktı. Az önce Winky'ye ölümcül bakışlar atan bu gözler yumuşamıştı. Belki de pişman oldu,diye düşündü. Ama aynı anda bu düşünceden kurtuldu. Olabildiğince soğuk bir tavır takınarak karşılık verdi:
-Bugün taburcu oldum. Winky sağolsun o olmasaydı çoktan ölmüştüm.
-Evet, duydum dedi tiksintiyle Winky'ye bir bakış atarak. Ona teşekkür etmelisin.
-Ettim ve etmeye devam edeceğim. Bazıları gibi insanın canını yakmaktan zevk almıyor aksine yanımda duruyor. Bu konuda her daim ona borçluyum.
Tom'un yüzünde bir kas seğirdi. Olivia, sinirlenmeye başladığını anlamıştı.
-Borcunu ödemelisin, elbette.
-Can borcu kolay ödenmez.
-Haklısın, ödenmez. Artık onun dibinden ayrılma ki borcunu ödeyebilesin. Çünkü buna ihtiyacı olacak. -Arkasına bir bakış attı- Gidelim! Dedi.
Dört genç yanlarından ayrılırken Olivia derin bir nefes aldı.
-Seni bu işe karıştırdığım için üzgünüm, Winky.
-Senelerdir aynı duyguları yaşıyorum, Olivia. Beni merak etme. Sen iyi misin?
-Sanırım biraz nefes almalıyım.
-Tamam, parti de sıkmıştı zaten. Hadi dışarı çıkalım hem biraz hava alırsın.
-Olur, dedi genç kız gülümseyerek. Slughorn'a görünmeden partiden koşar adım ayrıldılar. Bahçeye indiklerinde çimenlere yan yana oturdular. Birkaç dakika öylece aya baktılar. İkisinde de çıt çıkmıyordu.
-Winky?
-Efendim.
-Tom'un tehlikeli olduğunu nasıl anladın? Çoğu insan ona tapıyor.
Winky başını hafifçe eğerek gülümsedi.
-Birinci sınıfın yarı döneminde Quidditch dersine girmiştim. O zamandan beni fark etmişlerdi. Takıma ikinci sınıfta dahil oldum. O gün dersten sonra alıştırma yapmak için kaldım. Snitch'i aramak için oradan oraya uçuyordum. Onu Yasak Orman'ın tam üstünde yakaladım. İlk Snitch'imdi. Oldukça mutluydum ve tam geri dönecekken aşağıda onu gördüm. Belli etmeden aşağı havalandım, çocuk en yakın arkadaşımdı. İki hafta boyunca ayağı kırık bir halde dolaştı. Soranlara düştüğünü ve kendi kırdığını söylüyordu. Ona defalarca itiraf etmesini söyledim. Bir sonraki ay kız kardeşimin kolu kırıldı. Kimin yaptığını tahmin edersin. Sonra susmayı öğrendim. O rezil biri Olivia bu yüzden ondan uzak durmalısın. Sana zarar vereceğine şüphe yok.Olivia, duyduklarını hazmetmeye çalıştı. Derince bir nefes aldı.
-Kız kardeşine olanlar için üzgünüm.
-O dönem okula gelemedi ve üzülme seni kurtararak en azından ona karşı olan korkumu bir nebze olsa hafiflettim. Ondan düşüğüm, o...
-Saçmalama Winky. Sen muhteşem birisin. İnsanlara acı çektirmek asıl ucubece bir durum.
-Bir Slytherin olarak asıl ben bir ucubeyim. Slytherin olup da muggle kökenli...Olivia, Winky'ye sarıldığında çocuğun sözleri yarım kaldı.
-Önemli olan sana değer veren insanların ne düşündüğü. Sen iyi bir insansın. Gördüklerimin en iyilerinden.Çocuk belli belirsiz gülümserken o da karşılık olarak kollarını ona sardı.
-Teşekkür ederim, Olivia, diyerek ondan ayrıldı.
***
-Merak etme, buradan düz gidince Gryffindor Yatakhanesi, kapısına kadar bırakmana lüzum yok.-Emin misin?
-Hadi, Crockett, dedi karanlık koridorda ilerleyerek.
-İyi geceler.
-Sana da, diyerek elini salladı. Birkaç dakika sonra karanlık koridorda sadece ayakkabısından yankılanan topuk sesleri duyuluyordu. Yürüyen merdivenlerin dönemecine dönecekken önüne çıktı.-O aptalla ne işin vardı?
Olivia, olduğu yerde zıplayarak ona bakan Tom' a döndü. Sinirle kaşlarını çattı.
-Bundan sana ne?
Tom başını eğerek gülümsedi.
-Evet, bana ne. Olivia, beni sinirlendirmeden söyle yoksa yapacaklarımı...
-Ne yapacaksın, öldürecek misin? Bir yapmadığın o kaldı zaten. A pardon Winky beni kurtarmasaydı az kalsın onu da yapıyordun. Senin katil olmaman için yapmadığım takla kalmadı oradan oraya koşturdum ama az kalsın senin yüzünden ben ölüyordum.
-Ölümden korkmadığını sanıyordum.
-Senin elinden olmasından korkuyorum. Çünkü sadece benim leşimle sınırlı kalmayacağını biliyorum. Şimdi rahat bırak beni arkadaşlarıma dokunmanı istemiyorum. İstediğin gibi birbirimizi tanımıyoruz. Bana öğretmen gerek yarık dönemi Winky'den rica ederim. Bir daha karşıma çıkma.
Tam ilerlecekken Tom elini duvara dayayarak yolunu kesti.
-O aptal daha sapla samanı birbirinden ayıramaz. Sana mı ders öğretecek?
-Onu küçümseme bari senden farklı olarak bir kalbi var.
Duvarın dibinden ayrılarak merdivenlere doğru yöneliyordu ki yeşil gözlerle duvar arasında kalakaldı.
-Sen ne halt ediyorsun?
-Sana bir teklifim var.
-Ne? Dedi şaşırarak kız.
-İleride Lord Voldemort'un eşi olmak ister misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan (Tom Riddle Fanfic)
FanfictionDerler ki, burada bir kelebek kanat çırpsa Atlantik'te bir fırtınaya neden olabilir. Tüm Dünya'nın seyrini değiştirebilir. İşte o da bir kelebek misali tüm Dünya'nın kaderini yeniden çizdi. 1937 yılında her genç büyücünün eline bir mektup ulaşmıştı...