"Derin böyle zor olmuyor mu abi ya?"
"Oluyor. Ama alıştım. Yeni bir ortama girmek benim için ölüm demek. Fazla kötü bir his."
"Yok abi biz yeni ortam değiliz ki. Türkü'nün peşindeyiz işte. Tamam şimdi bu bücürün sevgilisiyle de tanıştığımıza göre. Utanç verici lise anılarını anlatabilirim."
"Burak!" Diye mırıldandım.
"Ne var lan? İki dakika muhabbetimiz var. Yenge bu onuncu sınıftay..."
"Burak yapma ya." Dedim onu dürterek elini çekeledi.
"Onuncu sınıftayken ki biz meslek lisesinde okuduk. Bu bizim okuldaki yedi kızdan biriydi. Harbi harbi altı yüz kişilik okulda sadece yedi kız vardı. Geldiği ilk gün. Ki bu dönemin ortasında gelmişti."
"Burak!!!"
"Dur be kızım." dedi elimi iterek. Derin ellerimi avuçları içerisine aldı.
"Devam et sen Burak."
"Türkü bu yedi kızdan en kız olanıydı. Etek giymişti saçları düzgündü kıvır kıvırdı makyajı vardı. Renkli giyinmişti falan. Bizim hormondan düz duvara tırmanan liseli erkekler onu görünce delirmeye başladılar. Benim o zaman kız meslekten sevgilim vardı."
"Tamam yeter bu. Şey Derin ne yersin?"
"Dur bi Türkü devam etsin merak ettim."
"Derinn, boşver ne yiyeceksin?"
"Körili tavuk istiyorum. Sen devam et Burak." Garson yanımıza gelince Burak ve Jale de benimle beraber siparişlerini verdi. Kafamı Derin'in omuzuna yasladığında elini yavaşça yanağıma koydu. Parmağını yavaşça okşadı ve indirdi.
"Bunun her teneffüs peşinde erkekler. On ikinci sınıflar çikolatalarla keklerle geliyorlar bununla tanışmaya. İlk bir kaç ay var ya kraliçe gibiydi kraliçe. Sonra bizim okulda Yavuz var. Onunla takıldı. Yavuz yakışıklı falandı. Yavuz'un platoniği kız kankalarıyla Türkü'yü sıkıştırdı."
"Burak yeter ya."
"Ay bi dur bende merak ettim." Dedi Jale kaşlarını çatarak Derin sabit durmuş dinliyordu.
"Türkü cebinden çakıyı çıkarttı. Dört kıza bir sallıyor ama görmeniz lazım böyle bir özgüven olamaz. Salak sanki etrafını bizon sarmış aslan gibi. Hem korkuyor hem de biliyor tek tek gelseler çiğ çiğ yer onları."
Kızların kıkırtıları kahkahaya dönüştüğünde utançla kafamı önüme eğmiştim.
"Utanma kızım anlatıyoruz işte." Dedi Burak çayının son yudumunu içtikten sonra.
"Neyse, bu kızları savuşturdu. Okula girdi. Herkes önünde pervane. Utanmasalar adım attığı yerleri yalayarak temizleyecek çocuklar. Tek gidebildiği tek yer kızlar tuvaleti. Ona da giderken kapıya beni koyardı gerçi. Her teneffüs lavaboya inerdik ya. Herneyse. Ertesi gün çıkışta kız on üç kişi geldi. Kız komple orduyu toplamış."
"Hadi ya sonra ne oldu!" Dedi Jale. Heyecanla dinlemeye devam ediyordu. Derin çenesini avcuna dayamıştı. Dudağında hafif bir gülümseme vardı.
"Sonra biz diğerlerini tutarken Türkü o kızı bir dövmüş. Ama öyle böyle değil ya kız polise gitmiş. Bu tutuklandı daha onuncu sınıfta. Para topladık da ödedik davasının parasını. İki gün uzaklaştırıldı. Ailesi anlamasın diye ben de kaçıyordum beraber geziyorduk." Derin kahkaha attığında ona doğru baktım.
"Az değilmişsin." Dedi avucundaki parmaklarımı kavrayarak. Güldüm.
"Bu daha hiç bir şey. Çok yaramazdım lisede ben."
"Sonra ne oldu nasıl uslandın?" Diye sordu Derin. Tam cevaplayacakken Burak oradan lafa atladı.
"Ne uslanması Derin. Geçen yolda giderken bi çocuğu dövmüş gitarıyla bir de. Bi geldi provaya gitar parça parça."
"Ciddi misin sen!"
"Valla Türkü hiç göründüğü kadar masum falan değil." Yemeklerimiz önümüze koyulduğunda konuşmayı bırakıp yemeğime döndüm. Derin'e kısa bir yardım ile çatal bıçak verdiğimde kendisi yemeye devam etti.
Yakın arkadaş ve sevgili arasında geçen ve senin utanç verici anılarının anlatıldığı bir muhabbetten nasıl sağlam çıkabilirdiniz ki? Zordu yani...
#KalbiDengem

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkü
ChickLit"Beni göremiyorsun Derin..." "Ama seni duyabiliyorum Türkü." Onu göremiyor olabilirdim, dünyadaki renkleri göremiyor olabilirdim. Ama o sesinin rengini hayal edebiliyordum. Onu sevebilirdim, ama o beni sevebilir miydi bilmiyordum... #KalbiDengem