Ve son.

2.6K 190 33
                                    


"Beste, bana bi şişe su daha getirsene."

"Hayırdır kuzum? Abla'ya n'oldu? Beste nedir?"

"Ya abla ver işte." Mutfağa geçip kısa süre sonra elinde bir buçuk litrelik bir su şişesiyle döndü. Masaya geri oturup bardağından bir yudum aldı. Ardından kafasını kaldırıp bana baktı. Ah hayır; geliyorrrr.

"Sen annemleri aradın mı?" dedi bana gözlerini dikerek. Kafamı çevirip kız arkadaşıma meze uzattım.

"Türkü sana bir soru sordum."

"Hayır, aramadım abla. En son iki ay önce konuştum annemle. O da beş dakikadan uzun sürmemiştir. Şu an konumuzla alakası ne bu durumun? Bak ne kadar güzel masamız var, müziğimiz var..."

"Annem aradı sabah, seni sordu. Döndüğünüzü söyledim. Babam hasta biliyorsun ve seni gör..."

"İsterse ölüm döşeğinde olsun beni beş parasız kapının önüne atmadan önce düşüneceklerdi onu." Üstelememesi için Beste'nin gözlerine bakıyordum. Derin bir yudum su içip boğazını temizledi.

"Eee Beste? Anlatmayacak mısın artık şu Murat'ı?"

"Nesini anlatayım kuzum? Almanya'da yaşıyor kendisi. İki sene önce tanıştık bi kafede. Numaralarımızı verdik birbirimize sonra gidiş geliş yapmaya başladık. En son işte Türkiye'ye döndüğünde uğradı bana üç dört ay olmuştur."

"Adam ablama âşık ama söyleyemiyor. İki küçük çocuğu var. Eşi terk etmiş adamı. Çocukları da bırakmış gitmiş. Çok büyük ihtimalle çocuklar biraz büyüsün diye bekliyordur."

"Türkü!" dedi ablam uyarıcı bir ses tonuyla.

"Ne var abla yalan mı? Hem sevgilim o benim artık aileden. Bilmeli."

"Aileden demişken... Yüzük ne iş kız?" Göz kırparak Derin'e baktı. Derin utanarak kafasını eğdiğindeyse güldü.

"Ay dur detayları öğrenmek istiyorum. N'aptı bu çirkin ördek yavrusu? Yüzüğü kafana atmamıştır inşallah."

"E yuh ama." Omuzlarını silkerek yeniden Derin'e döndü ablam."

"Yok, Beste ya. Biliyorsun Fransa'da ilk hafta bir otelde kaldık. Saat çok geçti. Türkü bana gitarıyla bir şeyler çalıyordu terasta. İşte şafak sökerken çıkarttı yüzüğü evlenme teklifi etti bana. Gayet romantik ve hoş bir andı. Ama ne yalan söyleyeyim. Hazırlıksızdım. Ona görebildiğimi bile söylememiştim."

"Bu da başka bi olay ayol. Kızım bu cingözden nasıl sakladın sen görebildiğini? Hadi saklarsın da doktoru nasıl ayarttın kızım?"

"Doktor ile ameliyattan önce konuştum. Sonuç ne olursa olsun görmediğimi söyleyin diye. Adam karşı çıktı başta ama hallettim."

"Eee niye böyle bir şey yaptın ki? Yoksa güvenmedin mi bizim kıza?" Ablam tam da merak ettiğim fakat soramadığım bir soruyu sormuştu Derin'e merakla gözlerimi sevgilime çevirdim. Gülümsedi güzelce.

"Beste ben yeterince acı çektim hayatım boyunca insanlara güvenmek oldukça zor. Eğer Türkü bana yalan söylemiş olsaydı ve bir yalan üzerine devam ediyor olsaydık Göremediğimi öğrendiğinde pes edecekti artık. Sıkılacaktı belki de. Yani saçma bir düşünce olduğunu kabul ediyorum fakat. O an bunu yapmam gerekiyordu. Oldukça pişman oldum sonrasında. İki ihtimale karşı da o kadar hazırdı ki Türkü. Benden bile hazırdı yani."

"Seni seviyordum, hala seviyorum. Kesinlikle göremesen bile bu değişmeyecekti. Bana güvenmiyor oluşun biraz üzdü açıkçası."

"Sana güveniyorum. Fakat o an, çok değişik bir psikolojideydim Türkü. Bunu anlayamayacağını biliyorum. Lütfen beni yargılama. Geçti gitti zaten." Omuz silkip mezemi tırtıklamaya geri döndüm. Derin haklıydı bir bakıma ama bu durum beni oldukça yıpratmıştı onun görebildiğini fark edene dek. O umutsuzluğu, kırılmış hevesimi şimdiye dek herhangi bir olayda yaşamamıştım. Başarısızlık omuzuma karabasan gibi çökmüştü. Çaresizleşmiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Görebildiğini fark edene dek geçen zaman beni asırlarca yaşlandırmıştı sanki. Hoş nasıl anlamamıştım onu da bilmiyorum. Derin'in gözlerine dışarı çıktıktan kısa süre sonra bir eczaneye gidip göz bandı yapıştırtmıştık çünkü Sürekli yaşarıyordu gözleri. Görebildiğini söylediğinde bu durumun göz yaşarmalarının güneş aydınlığına olan bir hassasiyet olduğunu anlatana dek onun bu durumdan acı çektiği için ağladığını düşünerek içten içe kahrolmuştum.

Fakat sonra bir baktım. Kız arkadaşım o buz mavisi gözleriyle gayet güzel görebiliyordu. Sadece aydınlık ortam ona ciddi bir baş ağrısı yapıyordu. Sırf bu yüzden Fransa'da çektiğimiz çoğu fotoğrafta Derin'in gözünde güneş gözlükleri vardı. Şimdiyse güneş ışığının tepede olduğu saate dek kullanıyordu gözlüğünü sadece.

Hala buz mavisi, korkutucu göz bebeklerine sahipti. Sanki sahteymiş gibi duruyorlardı. Buz mavisi rengin üzerinde eski göz renginin yansıması küçük lekeler halinde hareli yansımaları vardı.

Saç tellerinden tutun da ayakuçlarına dek eşsiz bir kadındı Derin. Hayatıma girişi benim hayattaki en büyük şansımdı.

"Eee düğün ne zaman?"

"Ay metres hayatı yaşamaya karar verdik biz." dedi ve güldü Derin. Kafamı salladım.

"Belki bir gün yurtdışına çıkarsak kalıcı olarak; o zaman düşünebiliriz. Ama o güne dek Böyle oldukça mutluyuz." dedim onu destekleyerek. Ablam rakı bardağını masaya vurarak ellerini iki yana koydu.

"Olur, mu kız öyle? Kırk yılın başı bi kız almışız. Kına gecesi yapmadan mı alacan kızı koynuna. Pü terbiyesiz."

"Aldım ben zaten onu koynuma." Ablam yeşil üzümden bir tane fırlatırken bana Derin kolumu cimirmişti. İki yandan da sıkıştırılınca pes eder gibi ellerimi havaya kaldırdım.

"Aman ne yapıyorsanız yapın. Bana yakamazsınız ama kına. Nefret ederim kına kokusundan."

"Kız hala konuşuyor bak." Dedi ablam. Masanın altına eğilip eline terliğini aldı. Masadan uzanıp omuzuma doğru terlikle vurunca ayağa kalktım.

"Yeter be gelin görümce anlaştınız da benim üzerime geliyorsunuz. Tamam, yakarız kınayı ne uzattınız."

Masadan rakımı alıp koltuğa oturdum. Bağlamamı kılıfından çıkarttığımda Derin kalkıp sağ tarafıma oturdu. Elinde tırtıkladığım mezem ve çatalım vardı. Ablam karşıma geçip oturdu ve çalan müziği kapattı. Derin çatalın ucuna aldığı mezeyi bana doğru uzattığında gülümseyerek dudaklarımın arasına aldım çatalı.

"Hah şöyle olun işte." dedim memnunca. Akorduyla oynadığım bağlamayı çalmaya başlayacakken ablam yeniden Terliğine doğru uzandı.

"Türküüü!" dedi yine aynı uyarıcı ses tonuyla.

"Tamam, Beste sakin ol sen öyle demek istemedi o." dedi Derin ablama doğru ufak bir kahkaha ile. Gözlerinin içine baktım sevgilimin.

"Sana deli gibi aşığım biliyorsun değil mi?" diye sordum çaresizce. Gülümsedi ve kafasıyla onayladı. Yaklaşıp dudaklarından bir öpücük aldım.

"Şimdi istek parça alalım Beste Hanım." dedim kıkırdayarak ablam omuz silkti.

"Mihriban." dedi gülümseyerek. Elime ne zaman bir enstrüman alsam bu türküyü isterdi zaten. Geriye yaslandı burukça gülümsemesi genişlemişti.

Derin de arkasına yaslandı. Bir yudum daha aldım başlamadan evvel. Türküye başlamadan önce değil. Derin ile yeni hikâyemizin ilk satırlarını yazmaya başlamadan önce...

#KalbiDengem

TürküHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin