Jale ile beraber hazırladığımız masaya Derin'i oturtup tam yanına oturdum. Dibine kadar girmiştim. Jale bize uzaydan gelmiş gibi bakıyordu; ne yani hiç mi kız arkadaşıyla yakından ilgilenen birini görmemişti? Derin'e yardım ederek beraber yemek yedik. Jale bu süre zarfında konuşmamış sadece bize bakarak yemeğini yemişti. Derin'in üzerindeki gözleri hissettiğinden ve bundan rahatsız olabileceği düşüncesinden dolayı sürekli Jale'yi gözlerimle uyarmak zorunda kalmıştım. Ama o bunu anlamamak için elinden geleni yapıyordu. Yemekten sonra yeniden koltuklara yayıldığımızda Jale küçük bir işi olduğunu sonra yeniden geleceğini söylemiş ve evden ayrılmıştı. Derin kollarımın arasında kafasını boynuma sokmuş öylece yatıyordu. Ne diyebilirim ki onun narin nefes alışları beni o kadar sakinleştiriyordu ki, kuvvetli bir kutu antidepresandan daha yararlıydı. Koynumda ilk yatışı dün gibi aklımdaydı.
Karlı bir sabah onunda kurum yolunda karşılaşmıştık. Biraz oturup bir kahve içmek istediğinde provaya gitmeyi reddedip onun peşine takılmıştım. Kaya kaya ilerlediğim buzlu yolda Derin elimi tutarken hiç olmadığım kadar hafif hissetmiştim, ki bu hafiflik o kadar uzun sürmemiş kafalama yere düşmüştüm. Derin'in kahkahayla karışık çığlığı ve bana yardım etmeye sesime doğru uzandığında hemen yanıma düşüşünü hatırlıyorum. Ardından ikimizde orada oturmuş gülerken insanların tuhaf ve acıyan bakışları arasında Derin kafasını boynuma yaslamış derin bir nefes almıştı. Tüm tüylerimin titrediğini ve donan götümün bir anlığına alev aldığına yemin edebilirim.
Şimdi ise koynumda yatarak elindeki kitabın üzerinde narin parmaklarını gezdiriyordu. Televizyondan çizgifilm açtığımda kıkırdayarak kafasını kaldırdı. o kadar yakındı ki bana, beynim daha emretmeden dudaklarım 'Sorun yok kaptan ne yapacağımı biliyorum' der gibi dudaklarımızı birleştirmişti. Derin'in hareketsiz duruşu biraz hevesimi kırmıştı geri çekilmeye çalıştığım an Derin ellerini saçlarıma geçirip dudaklarımızı yeniden birleştirmişti. Hareketlenerek kucağıma oturduğunda 'İzninizle kopuyorum ben' diyen kalp kayışımı zoraki elimde tutmaya uğraşıyordum. Dudaklarımızı ayırdı. Ellerini yüzümün etrafında gezdirmeye başlamıştı. Avuç içini öptüğümde gülümsedi.
"Başarabilecek miyim?"
"Neyi başarabilecek misin bebeğim?"
"Sence ameliyat, başarabilir miyim?"
"Elbette Derin, bunu sorman bile bir hata! Hem ne olursa olsun ben senin yanındayım yetmez mi?"
"Yeter, fısıldadı ve dudaklarıma eğildi yeniden, artar bile." Kalbimin ağzımda attığına ve onun da bunu duyduğuna emindim. Ne diyeyim ki hayatıma bir kadın almıştım. Ah o kadın, hayatım ne kadar acınasıysa onu bulduğum an tüm evren değişmişti. Tamamen değişmişti.
"Bir türk kahvesi alabilir miyim? Sade." Kucağımda olduğu gerçeğiyle ayağa kalktığımda yeniden o tiz çığlığını duydum.
"Bugün çok çığlık atıyorsun ve bunları ben attırmadığımdan boşa gidiyor."
"Şu an o piç gülüşünü tahmin edebiliyorum Türkü, çok kötüsün." Onu koltuğa geri bırakıp arkamı döndüm, kalçama bir şaplak yediğimde faltaşı gibi açılmış gözlerimle ona döndüm.
"Nasıl ayarladın onu?!" Kıkırdadı ve kitabı eline alırken cevapladı.
"Basit hesaplar ve Matematik..."
#KalbiDengem

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkü
ChickLit"Beni göremiyorsun Derin..." "Ama seni duyabiliyorum Türkü." Onu göremiyor olabilirdim, dünyadaki renkleri göremiyor olabilirdim. Ama o sesinin rengini hayal edebiliyordum. Onu sevebilirdim, ama o beni sevebilir miydi bilmiyordum... #KalbiDengem