Ellerimi tutup beni arabadan indirdi. Arka kapının açılma sesini duymuştum. Galiba çantamı almıştı. Yan yana yürümeye başladık.
"Nereye geldik?" Diye sordum. Kapının açılma sesini işittim, ardından asansörün sesini. Türkü ise hala soruma cevap vermemişti. Yan yana asansöre bindik tanımadığım bir yer olduğu için Türkü'nün yardımı olmadan hareket etmiyordum.
Asansörün uyarı sesini duydum, durmuştu. Türkü elimi tuttu birlikte bir yerden geçtik. Kısa bir yürüyüşten sonra durduk. "Ayakkabılarını çıkart, evime geldik." dedi derin bir nefes alarak. Ayakkabılarımı çıkartıp tekrar elini tuttum. Galiba beni salona yönlendirmişti.
"Otur" dedi yavaşça omuzlarımdan beni yönlendirirken. "İçki içmek ister misin bira falan?" diye sordu kafamı olumsuz anlamda salladım ve duruma açıklık getirdim. "İçki kullanmıyorum." Oturduğum yerde arkamı yoklayarak sırtımı yasladım. Sol tarafımda bir çöküntü oluşmuştu galiba Türkü oturmuştu.
"Eee? Beni neden evine getirdin peki? Eve mi attın yani?" Kıkırdadı. "Hayırr eve getirdim çünkü konuşmak istiyorum seninle."
"Peki, neden evde konuşacağız?"
"Hatırlıyor musun Derin geçen aylarda seninle hayallerinden konuşuyorduk. Ve bana ailenden ayrı yaşamak istediğini söylemiştin. Artık benimle yaşayacaksın..."
"Ne? Hah hayır Türkü saçmalama, sana böyle bir sorumluluk yükleyemem üzgünüm ama kendimi rahatsız hissederim, çok zor alışırım bizim için çok zor bir şey bu."
"Sorun yok Derin ben senin yanında olacağım, sana yardım edeceğim."
"Olmaz!" dedim net bir şekilde giderek bana yaklaştığını hissedebiliyordum. Kafasını omuzuma yasladığında irkildim.
"Ben bu konuda ciddiyim, annenle zaten konuştum ama bir kere de seninle oturup konuşuruz Hatta evi senin için düzenledim Derin."
"Türkü emin ol sana yük olurum, Gerçekten böyle bir şeye gerek yok. Hem bence arkadaş olarak gayet iyiyiz."
"Yine arkadaş olacağız Derin. Ama benimle yaşayacaksın. Benimle kalk benimle gez benimle yemek yap, eğlen, gül, ağla ya benimle kal işte Derin."
"Türkü sana kolay geliyor olabilir ama bu olay senin sandığından biraz farklı, daha önce hiç bir körle yaşadın mı ki sen? Benim bir düzenim olması gerektiğini, her zaman aynı yerde yatıp kalkıp eşyalarımın aynı yerde olası gerektiğini biliyor musun?"
"Farkındayım Derin ama birlikte bunların da üstesinden gelebiliriz sen ve ben düşündüğünden daha uyumlu bir çiftiz, başarabiliriz."
"Ama Türkü..."
"Tamam, yeter, yemek yapalım mı? Küçük yapışkanlar aldım, çok hoşuna gidecek bir aydır bununla uğraşıyorum. Braille Alfabesini öğrendim..."
"Ne yaptım dedin?"
"Braille alfabesini öğrendim dedim."
"Benim için körler alfabesini mi öğrendin?"
"Çok ayıp Derin o iki yüz yılı aşkın süredir kullanılan bir alfabe."
"Bunun yapmana gerek yoktu. Kabartmalı harfler kullanman yetiyordu, sonuçta ben okuma yazma biliyorum Türkü.
"Olsun fena mı oldu artık okumayı biliyorum, hem şey doğrusunu istersen senin elinden düşürmediğin lacivert deri ciltli bir kitap var ya onu çok merak ediyorum.
"Cildi mavi miymiş?"
"Koyu mavi evet siyaha yakın onu hep çok merak ettim."
"Çantamı getirir misin?" diye sordum usulca sağ tarafımdaki çöküntü kalkınca derin bir nefes aldım ve bacaklarımı kendime çektim. Bir süre sonra Türkü tekrar yanıma oturdu. Çantayı kucağıma bırakınca gülümsedim. Hızlıca bahsettiği kitabı buldum. Türkü'nün elini kavrayıp kitabın ismine dokundurdum parmaklarını, yavaşça hecelemeye başladı.
"Dasta..."
"Dostoyevski."
"Sun Ve Ceka ay yani Suç Ve Ceza."
"Evet, Dostoyevski, Suç ve Ceza..."
"Ne yani ben bunu mu bu kadar çok merak ettim."
Evet, bunu merak ettin kendisi tam 1020 sayfa."
"Ne? 1020 mi? Türkü omuzlarına yazık ben sana orijinalini okurum. Yorulma boşuna."
"Okur musun?"
"Evet, tabii ki." Elini tutarak minik bir öpücük bıraktım. Kıkırdadı. "Sana önce benim okumamı ister misin?" Diye sordum kaldığım yeri açarken. Türkü kafasını omuzuma koyduğunda geri yaslandım biraz daha yaklaştı.
"Peki, hızlı okuyabiliyor musun? Ben uzun süredir okuyorum sen ise iki ayda öğrendiğin alfabe ile bana kafa tutuyorsun."
"Ya Derin kafa tutmuyorum. Oku hadi." Dedi kıkırdayarak. Yanağıma usulca bir öpücük bıraktı. Utanmıştım. Devam etmek için derin bir nefes almam gerekti...
#KalbiDengem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkü
ChickLit"Beni göremiyorsun Derin..." "Ama seni duyabiliyorum Türkü." Onu göremiyor olabilirdim, dünyadaki renkleri göremiyor olabilirdim. Ama o sesinin rengini hayal edebiliyordum. Onu sevebilirdim, ama o beni sevebilir miydi bilmiyordum... #KalbiDengem