"Pekala güzellik, bir sorum var sana." Ablam Derin'in yanına oturmuş ellerini onun bacağının üzerine bırakmıştı. Derin onun tenini tanımaya çalışırken ablam konuşmuştu.
"Sorun." dedi Derin kısaca. Ablam yutkundu ve ellerini masaya doğru çekti.
"Şimdi, eğer bilseydin böyle bir kaza sonucu böyle bir sıkıntı yaşayacağını, ne değiştirirdin hayatında, mesela bir gün duyamayacak olsaydın neyi dinlerdin en çok gibi bir soru, en çok neye bakardın, ne izlerdin?"
Güzel bir soruydu, Derin düşünürken ablama ve bana yaptığım kahveleri masaya bıraktım.Beste benden dokuz yaş büyük dul bir kadındı, eşi onu terk ettikten üç gün sonra ani kalp krizi ile vefat etmişti. Annem ve babamın yanında bir süre kalmış ardından kendi hayatını kurmaya evden ayrılmıştı. Nedendir bilmem birbirimize hep uzak ve mesafeli olmuştuk. Ama yurt dışına yeniden çıkmadan evvel ona da gelmek isteyip istemeyeceğini sormak için onu davet etmiştim. Derin'i İnstagram'a attığım fotoğraflardan görmüş ve anlattığım kadar tanımıştı. Sevgili olduğumuzu öğrendiğinde ise annemler aksine bana "Sorun değil yardım edeceğim." demişti sadece. Şimdi ise evimdeydi, sevgilimle oturuyordu.
"Şöyle anlatayım Beste abla, kimse bana bir şey söylemedi. Mesela bugünü son gününmüş gibi mutlu yaşa demedi kimse. Mesela ben hasta olmaya başlasam vücudum bana tepki verir, Derin hasta oluyorsun kendine dikkat et der ama Tanrı bile bana asla şu olabilir dikkat et demedi. Ya da bana demedi ki, sevdiğin her şeyden bir çırpıda ayıracağım seni. Bana hep dediler ki bekle şükür et en iyisini verecek. Bir tanrı vardı herkes peşinden koşardı. O bana yalan söyledi ama ben yine de mutluydum. Her zaman daha kötüsünün olabileceğini düşünüp şükür ederim. Ama bazen en kötüsü bu diyorum kendi kendime. İkinci yeğenimin doğumunu kaçırdığımda en kötüsü bu dedim. O ilk adımını attığında ve bunu göremediğimde daha kötüsü olamaz dedim. Sonra Türkü geldi mesela. Parfümünün kokusunu ilk duyduktan sonra yüzüne ilk dokunduktan sonra utana sıkıla, bunu da göremeyeceğim en kötüsü bu dedim. Derken gel zaman git zaman, bu kadın beni kendine öyle bir bağladı ki aman Allah. Benden uzaklaşmaya görsün, ona olan ihtiyacımı ekmeğe, suya hissetmedim ben henüz. Mesela eğer haberim olsaydı, en çok Türkü'yü görmek isterdim. Her şeyi hayal edebilirim hem de her şeyi, her rengi, icadı, fırtınayı, doğal afeti sanki görüyormuşcasına hissedebilirim. Ama Türkü'ye bunu yapamam hele ki onu görme ihtimalim varken bunu hiç yapamam. Düşünsene sen birini hayal ediyorsun ama bambaşka... Bu yüzden en çok onu göreyim sonra bırak görmeyeceksem görmeyeyim. Ama Türkü'yü her halde göreyim, güneşte de ayda da yazın da kışın da... Ne bileyim işte, siyah eteğiyle ya da mor eşofmanıyla. Makyajıyla ya da sivilceleriyle. Tek dileğim bu olurdu sanırım. Bu şimdi için geçerli. Eskiden olsaydı eğer, dünyadaki tüm okyanuslarda yüzeyim, hepsine dalayım aşağılara bakayım bir de günün her saatinde her farklı ışıkta renklerine şahit olayım derdim. İnsanların istekleri değişiyor takdir edersiniz ki..."
"Aman bu çırpıyı sevdin ya, ben sana daha ne diyeyim Derin. Taş gibi kadınsın bi de Türkü'ye bak. Kuğuların arasındaki ördek kendisi."
"Abart abla abart daha ne kadar abartacaksın merak ediyorum."
"Uzatma çirkin şey. Tatlı falan yapmadın mı kuru kuru Türk kahvesi mi servis edilir."
"Ay sen yapsaydın onu da, okuldaydım."
"Kız yaptım tabii dolaba koydum sen lavabodayken. Brownie yersin değil mi Derin? Çok güzel yaparım bak, bunu yemek için Yurt dışından her ay gelen arkadaşım var benim vallahi."
"Öyle mi abla Murat abi sırf kekini yemek için mi geliyor?" Ablama imalı bakışlarımı yollarken telefonunu sanki bana atacakmış gibi havaya kaldırdı.
"Kız yemin ederim atarım bunu kafana, ayıp olmasın diyorum sevgilinin yanında." Ben omuz silkip dolaptan keki çıkartmaya kalkmıştım. Derin'in o hoş kahkahasını işittim içten içe sarhoş eden o hoş kahkahasını. Sanki transtan çıkmıştım bir kaç saniyelik güzel kahkahası dönmeye başlamıştı beynimde. Bedenim kendini salmak için çabalıyordu. Kadınımın kollarına yatıp, koynunda eriyip bitmek istiyordu. Ama elbette bu trans halini de ablam bozdu.
"Türkü, bebeğim ne zaman gideceksiniz siz?"
"Hafta sonu. Ceren'in yanında kalacağız bir süre, evi ayarladım ama içi doluymuş, orası boşalınca evde kalacağız salı son kontroller çarşamba ise bir aksilik çıkmazsa ameliyat biliyorsun çok uğraştık kontrolden kontrole gittik farklı farklı doktorlara, bu sondu..."
"Hayırlısı olsun kuzum, ben işten izin alamam pasaportumun da yenilenmesi lazım ama siz gönlünüzce gidin. Güzelce iyileşsin sonra gidin gezin gelirsiniz sonra." Ablam haklıydı eğer bir sorun çıkmadan her şeyi atlatabilirsek benim de planım Derin ile şehirlerin altını üstüne getirmekti. Fransa'ya bu sebepten gitmek istemesem bile bir şekilde olmuştu. Göreceği ilk şeyin arkamda muhteşem bir manzara ile ben olacağı için heyecanlıydım ve bunu gerçekleştirmek için her şeyi yapardım. Az kalmıştı, çok az.
#KalbiDengem
Bana bak beni deli etme.
![](https://img.wattpad.com/cover/131725972-288-k566679.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkü
ChickLit"Beni göremiyorsun Derin..." "Ama seni duyabiliyorum Türkü." Onu göremiyor olabilirdim, dünyadaki renkleri göremiyor olabilirdim. Ama o sesinin rengini hayal edebiliyordum. Onu sevebilirdim, ama o beni sevebilir miydi bilmiyordum... #KalbiDengem