Onu orada, büyük, görkemli sedir ağaçlarının arasından bana bakarken gördüğümde ne yapacağımı şaşırmış, kapının eşiğine sarılmıştım. Soğuk hava geceliğimden içeri girip vücuduma bir titreme verince, odama dönüp rahat yatağımda uykuya dalmak daha kolay gibi geldi. Bir adım geri attım ancak yapamadım. O, gözlerindeki davetkar ifadeyle açıkça beni çağırıyordu. Bir yaratık... bir hayvan ya da bir Kurt; bu kadar evcil, belki insancıl olamaz diye geçirdim içimden. Ona doğru bir adım attım. Sonra bir adım daha... Evin kapısı arkamdan kapandı, kurt tekrar ormanın derinliklerine doğru yürüyüşe çıktı.
Ayaklarıma yapışan çamuru önemsemeden onu takip etmeye başladım. Aramızdaki mesafe gittikçe büyüyordu. Onun bir adımı, benim on adımıma eşti. Bu yüzden koşmaya başladım. Görüş alanımdan çıkmıştı. Koşmalıydım. Daha hızlı...
Nefesim tükenene kadar koşmaya devam ettim. Göğsümdeki acı bir beliriyor, bir kayboluyordu. Bırakmam gerektiğini biliyordum ancak kaybolmuştum. Ona ulaşmak elimdeki tek seçenekti. Kalın sis bulutunu arkamda bırakana kadar koştum.
Bana en yakın ağaca, bir ladin ağacına sıkıca sarıldım ve ortaya çıkmasını bekledim. Rüzgâr saçlarıma doğru esti, boynumda bir karıncalanma hissettim. Bu huzur vericiydi. Geceyi daha iyi bir hale getirmiyordu ancak biraz rahatlamıştım.
Kavramış olduğum ağaçtan biraz uzaklaştığım sırada onu gördüm. Tam oradaydı. Kocaman gövdesi ürkmeme sebep oldu. Hemen ağacın arkasına tünedim ve göz ucuyla onu incelemeye çalıştım. Uzun, gri ve beyaz tüyleri rüzgârda ahenkle hareket ediyordu. Güzel olduğunu düşünmeden edemedim. Onun bu gotik görünüşünü hayranlıkla izlemeye devam ettim. Oradayken muhteşemliğin görsel tanımı gibiydi. Peki, ya bir adım atarsa? Bir ağacı devirirse? Üzerime atlarsa? Bu kusursuz yaratık, ne kadar yırtıcı olabilir?
Ve bir adım attı, hareket etmedim. Onun büyük gövdesinin karşısında zavallı bir insan bedeniydim. Dizlerim titriyordu, çok üşüyordum. Bir adım daha attı, titreme tüm vücuduma yayıldı. Tekrar bir adım, tekrar ve tekrar... Kahverengi gözleri uzun süre gözlerime baktı. Gözlerimin içine... Yumuşak tüyleri nazikçe omzumu okşadı. Ardından sessizce yanımdan uzaklaştı.
Ormanın dışına doğru koşmayı akıl ettim. Attığım her iki adımda bir geride bıraktığım yolu kontrol ediyordum. Sadece karanlık ve büyük ağaçlar. Korkuyu iliklerime kadar hissediyordum ancak oraya dönüp onunla tekrar karşılaşma istediğim beni delirtmek üzereydi. Bu yanlıştı. Yanlıştı ve normal değildi. Bu isteğimle baş etmek için koştum. Sonunda çıkışa varacağımı biliyordum, böyle olmasını umuyordum.
Duraksadım. Ormandan çıkmam için birkaç büyük adım yeterliydi, onu çok yakınımda hissetmiyor olsaydım. Nefesinin saçlarımın arasında dolaştığı hissettim. Ardından boynumda ve omzumda... Gözlerimi sımsıkı kapattım. Onun keskin pençelerinin altında ölmeye hazırdım, sanırım. Kulağımın tam arkasında hissettim, parmaklarını. İnsan mı?
Fısıldadı.
"Bir kurdun nefesini boynunda hissediyorsan, bu kötü demektir. Daha kötüsü ise, bir kurdun nefesini, ayın en görkemli olduğu zamanda, dolunayda hissediyor olmandır. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT
WerewolfKurt'un gözleri tanıdıktı. Seth Clearwater & Bree Tanner *Alacakaranlık Hayran Kurgu* -Tamamlandı-