Okul önceki haftaya göre daha iyiydi. Dersler beynimi meşgul ediyordu. Her an Seth Clearwater önüme çıkacak ve bakışlarını üzerime dikecek diye korkmuyordum. En son ki karşılaşmamızda oldukça kibardı ve bu beni biraz rahatlatmıştı açıkçası.
O hafta onu hiç görmedim. Belki hastaydı diye geçirdim içimden ancak bu yarı çıplak dolaşan biri için yüzlerce seçenek arasından belki de en saçma olanıydı. Bu yüzden daha saçma tahminlerde bulunmadan kendime engel oldum ve bu konunun beni ilgilendirmediğinde karar kıldım. Sadece bir kez konuştuk.
Hafta sonunun yarısını evde geçirdim. Ödevlerimi yaptım ve operanın hayaleti'ni bitirebildim. Babam, akşam yemeğinde ilginç bir haber verdi.
"Yarın sabah erkenden bir yerlere gidelim diyorum. Yakınımızda bir yere. Son birkaç hafta gerçekten yoğun geçti. Hepimiz için değişik bir gezi olur."
"Evet iyi olur. Nereye gideceğiz?"
"La Push. Kumsalı" dedi babam. Başımı ancak o zaman kaldırabildim. Clearwaterların yaşadığı yer. Daha önemlisi Seth Clearwater'ın yaşadığı yer. Bundan rahatsız olmuştum.
"Başka bir kumsala gitsek olmaz mı?" dedim, yalvarırcasına.
"Neden?"
"Daha sıcak bir yer olabilir. Güneş'ten yararlanırız." dedim ciddiyetle. Bir an düşündü. Fikrini değiştireceğini sandım ancak hayal kırıklığına uğradım.
"Aslında kumsallar en sıcak yerlerdir." dedi. Bu da demek oluyordu ki yarın La Push kumsalına gidiyorduk. Daha fazla üstelemenin bir yararı olmayacağından konuyu kapatmak en iyisiydi.
O gece uyurken, kendime söylediğim tek şey yarının iyi olacağıydı. Gitmek istememem için bir sebep bulamıyordum. Seth Clearwater meselesini iyice düşünmüştüm ve bunu aşmıştım. Onu görürsem ve o yine garip davranıyor olursa, görmezden gelecektim.
***
Ertesi sabah üstüme lavanta renginde çiçekli bir gömlekle, bordo renginde bir hırka ve siyah kotumu geçirdim. Saçlarımı tarakla biraz düzelttikten sonra mutfağa indim. Annem herkese birer sandviç hazırlamıştı. Sandviçlerimizi neredeyse hiç konuşmadan bitirdikten sonra arabaya bindik.
Gerildiğimi hissedebiliyordum. Tüm gece kendimi rahat olacağım konusunda ikna etmeye çalışmama rağmen bunun bir işe yaramamış olmasından dolayı da sinirliydim aynı zamanda. Babama bir gelse ve acil bir işi çıktığını söyleyip geri dönsek ne kadar mutlu olacağımı düşündüm.
Elbette böyle bir şey olmadı. La Push kumsalına gittik. Hatta saatlerce oturduk. Bu saatler benim için oldukça bekleyişle geçmiş olsa da annem ve babam rahatlamış gözüküyorlardı. Bu yüzden onlar için mutlu oldum ve üzerimde ki korkuyu, diğer tüm saçma endişelerimle beraber kendimden uzaklaştırabildim.
Onlarla bir saat daha oturduktan sonra gezintiye çıkacağımı söyledim ve ormana doğru ilerledim. Burası normal bir ormana göre daha fazla girinti çıkıntı doluydu. Çevremi sarmış çalılıklarla temas etmeden yürümeye özen gösterdim. Çok uzun sürmedi. Biraz ileride dar bir patika görünce rahatladım. Patikaya doğru yürürken geri döneceğim yolu aklımda tutmaya çalışıyordum.
Birkaç dakika patikada güzel bir yürüyüş yaptım. Ağaçların arasında gezmekten daha iyiydi. Daha sessiz... Etrafı incelerken aynı zamanda sessizliği dinliyordum. Ben ilerledikçe sessizlik kayboluyor, yerini insan sesleri almaya başlıyordu. Bir ya da iki, en fazla üç kişi konuşuyor, gülüşüyorlardı. İlerlemeye devam ettim. İnsan seslerini geride bırakacağımı sanıyordum ancak böyle olmadı. Ormanın sonuna gelmiştim. Sesler şimdi daha yakındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT
Manusia SerigalaKurt'un gözleri tanıdıktı. Seth Clearwater & Bree Tanner *Alacakaranlık Hayran Kurgu* -Tamamlandı-