Beklenmedik teklifim karşısında kısa bir süre duraksadı ve karanlık bakışlarını yüzümde gezdirdi. Daha önce de beraber kalmıştık. Bunu tekrarlamak istemem pek şaşırtıcı değildi. Onu bir kez daha uyurken görmek için sabırsızlanıyordum. Saçlarının birbirine girdiğini ve uyku sırasında kirpiklerinin kararsızlıkla hareketlendiğini görmek birçok şey ifade ediyordu benim için. Öncelikle bu bizi daha da yakınlaştırıyordu ki, düşüncesi bile gülümsemem için yeterliydi. Ve o yarı çıplak bir halde yanıma uzanmışken bile tüm rahatlığımla göğsünde uyuyabilmek iyi hissettiriyordu. Bu her kızın sahip olduğu türden bir şey değildi. Ona güvenmek önemliydi. Seth'e güveniyordum.
"İyi misin?" diye sordum uzun süre cevap vermeyince. Garip bir şekilde gerilmişti ve yanlış bir şey söylemişim gibi hissediyordum. Utanmaya başlamıştım.
"Seninle kalacağım," dedi gergin gülümsemesiyle.
"Bir sorun mu var?" diye ısrar ettim. Ne düşündüğünü bilmek istiyordum.
Dışarıya derin bir nefes bıraktı ve pes edermiş gibi sıkıntılı bir yüz ifadesiyle uzun kirpiklerini kaldırıp gözlerini gözlerime sabitledi.
"Bree," dedi kararlı bir ses tonuyla. "Sadece bu davet bir an fazla hoş göründü. Pek evcil sayılmayan yönüme rağmen kendimi hala insan sayıyorum ve bende heyecanlanabilirim. Seninle kalmayı istiyorum. Aksine düşünme bile."
Kaşlarım, ifadelerimi kontrol edemeden havaya kalktı. Yani o birçok yönden benden daha rahattı ama şimdi tek bir cümlemle o kadar gerilmişti ki, düşüncelerimde yanıldığımı fark etmiştim. O bir erkekti. Güvenilir olmasına karşın bazı yönleri akranlarıyla benziyordu. Sadece... Seth olgundu, aklı başındaydı. Yine de bazı düşüncelerimizin kesişmesi rahatsız hissettirmemişti. Heyecanlanan tarafın her zaman Bree Tanner olmasını istemiyordum. Seth'in duygularını etkileyebilmek daha tatmin ediciydi.
"O halde şöyle söyleyeyim," dedim takılgan bir ifadeyle. "Seninle uyumak istiyorum, Seth Clearwater."
Bileğimden tutup beni ayağa kaldırdı ve bedenimi kendine çektikten sonra kolunu omzuma attı.
"Bence susmalısın, Bree Tanner."
Memnuniyetle güldüm ve La Push kumsalına çıkan karanlık ormanda onu takip ettim. Seth kamyonetini getirmemişti. Bundan şikâyet etmiyordum. Yürüyerek zamanı yavaşlatabilirdik.
Eve varana kadar neredeyse hiç konuşmadık ancak sessizlik garip bir şekilde rahatsız etmemişti. Aramızda bir sorun yoktu, sanırım bu yüzdendi.
Ona sadece bir şey sormuştum. Gökyüzünde parlayan yarım ayı gördüğümde aklıma gelmişti.
"Senin sırrını öğrendiğim gece söylediğin şeyi hatırlıyor musun?" Dikkat kesilmişti. "Şu dolunay ile ilgili."
Yüzünde hatırladığını belli eden o ifade belirdiğinde devam ettim.
"Ne anlama geliyordu? O zaman bunu düşünebilecek kadar sakin değildim."
Başını salladı ve gözlerini yukarı kaldırdığında, gökyüzündeki parlak ayın yansımasını gördüm. Neyse ki bunu anlatmamak gibi bir düşüncesi olmadığından emindim. Bir şeyler söyleyecek gibi duruyordu, düşünüyordu.
"Dolunayda kontrolünüzü kaybeder misiniz? Filmlerdeki gibi yani?" diye sordum. Bakışlarını yere indirip bakışlarımla hizaladı.
"Öyle bir şey olsaydı, muhtemelen ormandan ya yaralı çıkardın ya da çıkamazdın." Bunun hayaliyle içimi ürperti kapladı. "Dolunaydan bağımsız dönüşürüz. Bizi korku filmlerine konu olabilecek şekilde etkilemez. Sadece duygularımız daha yoğundur, daha kuvvetli hissederiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT
مستذئبKurt'un gözleri tanıdıktı. Seth Clearwater & Bree Tanner *Alacakaranlık Hayran Kurgu* -Tamamlandı-