Önceki iki bölümü okumayı unutmayın...
Güneş batana kadar düğün devam etti. Sonrasında Jared ve Kim'i balayı tatilleri için sevinçle uğurladık. Seth onların Rainer'ın güneyine gideceklerini söyledi. Oralarda ne olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu ancak ilginç bir seçim olduğunu hissediyordum ve bu beni şaşırtmamıştı. Ne de olsa bulunduğumuz bölge ve çevresinin tatil beldesinden çok dağlarla kaplı bir yarımada olduğunu biliyordum.
Onlar gittikten sonra Seth'e döndüm.
"Gitsem iyi olacak," dedim annemi hatırlayarak. "Sen burada kal, özel bir gün."
"Seni eve kadar bırakmak istiyorum," dedi son noktayı koyar gibi. Ona karşı çıkmak aklımın ucundan bile geçmedi. Başımı sallarken gülümsedim.
Birlikte arabaya kadar yürüdük. Sürücü koltuğuna Seth geçince yanındaki koltuğa yerleştim hemen. Seth arabayı çalıştırmadan hemen önce emniyet kemeri taktığımı görünce güldü. Omuz silktim halimden memnun gibi. Ardından ısıtıcıyı ve radyoyu çalıştırdım. Sakin bir müzik yankılanmaya başladığında Seth alınmış gibi bana baktı.
"Isıtıcıyı çalıştırman biraz kalbimi kırdı doğrusu."
"Kusura bakma," dedim derin bir nefes verip. "Bazen fırın gibi sıcak, olağanüstü bir kurt adam olduğunu unutuyorum da."
Güldü ve basit bir hareketle emniyet kemeri açıp yanına çekti beni. Gerçekten de fırın gibi yanıyordu. Ona dokunduğum her sefer sıcaklığıyla dehşete düşüyordum. Bununla birlikte, bu sıcaklık çok davetkardı. Ona sokulmak istememe neden oluyordu. Omzumun üzerinden uzanan eliyle kolumun üst kısımlarını okşamaya başladı usulca. Bunu yaptığı an tüylerimin havaya dikildiğini hissettim. Seth'in yüzünde o dayanılmaz çarpık gülümsemesinin olduğuna emindim.
"İstersen uyuyabilirsin," dedi yumuşacık sesiyle. Bedeninin insanı mayıştırma etkisi olduğunu o da biliyordu. Çökmekte olan karanlığın lacivert gölgeleri arabanın camını yoklarken, gözlerimin kapandığını hissettim. Seth Clearwater'ın kokusu bana eşlik etti.
***
"Hey."
Uykuya dalalı çok olmamıştı, bana seslendiğinde gözlerimi açtım hemen. Farların ışıkları yüzüme vurunca elimi siper ettim ve çevreme bakınmaya çalıştım.
"İşte geldik," dedi Seth yarım bir gülümsemeyle. Olduğum yerde gerinirken sıcaklığından ayrılmak istemiyor gibi ona biraz daha sokulduğumda kulağa müzik gibi gelen gülüşünü duydum.
"Annen bizi izliyor," dedi eğlenir gibi. Güldüm ve geri çekildim. Başını koltuğuna yaslamış bana bakıyordu. Yüz hatlarını incelerken buldum kendimi. Üstümdeki etkisi beni uyuşturuyordu.
Sonunda birlikte sıcacık arabadan indik.
"Her şey çok güzeldi," dedim ellerimi cebime sokarken. Gülümsedim ve elimde olmadan bakışlarımı kaçırdım. Beni dikkatle izliyordu. "La Push, o odun parçasına tırmanmak ve sen."
"Bree," dedi. Sesi bu sefer ciddiydi. "Gerçekten burada yaşamak istiyor musun? Daima?"
"Buranın nesi varmış?" diye sordum onunla inatlaşır gibi. Tepkili ifadem karşısında eğleniyormuş gibi kısa bir gülüş geçti yüzünden.
"Tüm sorun burada değil," dedi eski ciddi ifadesine bürünerek. "Benimle, bizimle."
Ne demek istediğini anlayamamış gibi kaşlarımı düşürdüğümde devam etti.
"Bizim yaşam tarzımız," dedi. "Buna uyum sağlamak zorunda değilsin."
Yanlış düşüncesi karşısında yüzümü buruşturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT
Manusia SerigalaKurt'un gözleri tanıdıktı. Seth Clearwater & Bree Tanner *Alacakaranlık Hayran Kurgu* -Tamamlandı-