10.BÖLÜM - SORULAR

11.5K 574 58
                                    

Normalde olması gerekenin aksine huzurlu bir uykudan uyandım. Gözlerimin altı mor halkalarla çevrilmemiş ya da annemin değimiyle göz kapaklarımı taşıyamıyor durumda değildim. Sadece saçlarım birbirine girmişti.

Kalın, sıcacık yorganımı üstümden attım ve hemen yanımdaki perdemi biraz araladım. Son zamanlarda havanın nasıl olduğunu çok önemsemiyor olsam dahi okula donmuş veya ıslak girmek istemiyordum. Yağmura daima hazırlıksız yakalanırdım. Ben ince yağmur damlalarını boynumda hissetmekten hoşlanıyor olsam da sınıftan içeri girdiğim anda bulunduğum bölgedeki ve bu bölgenin yakınındaki insanlar sınıfın benden uzak köşelerine kaçardı. Evet, bunun biraz dışlanmış hissettirdiği doğruydu ancak yeni bir okula başladığım zaman bir arkadaş grubu edinemeden taşınacağımızı bildiğim için dışlanmış olmak beni üzmüyordu. Bu benim seçimimdi.

Hala yolu boş boş izliyorken buradan ne zaman taşınacağımızı düşünmeye başladım. Bizim için normal sayılamayacak kadar uzun süredir burada yaşıyorduk. Bu küçük, çoğu yönden yetersiz olan yeşil kasabada daha önce gittiğimiz büyük şehirlere göre çok daha uzun kalmıştık. Ayrıca babamdan bizi her an dünyanın öbür ucuna gidebileceğimize hazırlayan teselli dolu cümlelerde gelmemişti, gelmesini de istemiyordum.

Hazırlıklar bir anda olurdu. Annem alıştığından mıdır bilmiyorum ama bütün eşyaları bir gün içerisinde kolilere yerleştirir ve babamda kolilere sığamayacak kadar büyük olan eşyalarla ilgilenirdi. Ben ise televizyonunun karşısına oturur ve haberleri izlemek yerine ortadaki karışıklığı izlemeyi tercih ederdim. Başlarda tam bir ahmak gibi hissediyor olmama rağmen artık anneme yardım ediyordum. Ancak şimdi emin değildim. Sanki "ahmak ben" tekrar geri dönmüştü. Düşüncelerimin gidişatına engel olamadan babamın bir anda taşınacağımız haberini getireceğini ve bunu duyduğumda nasıl hissedeceğime, nasıl tepki vereceğime dair bir senaryo yazarken bulmuştum kendimi. Gerildiğimi, korktuğumu, hatta dehşete kapıldığımı hissettim. Sanki buraya, bu odaya yapışmış ve buradan ayrılmak zorunda olduğumuzla ilgili bir cümle duyduğum anda öfke patlaması yaşayacaktım. Hala Forks"ta yaşıyorduk, ne kadar kısa ya da uzun olduğunu bilmediğim bir süre kadar da burada yaşayacaktık ancak ben yine de babamın mesleğine karşı bir nefret beslemeye başladığımın farkındaydım. Evet, bu yanlıştı ancak oradan oraya sürüklenmekte yanlış değil miydi? Oysaki bu düşünce daha önce beni hiç rahatsız etmemişti. Şimdi ise inanılmaz huzursuzdum...

Bir şeyler değişmişti. Burası anlam kazanmaya başlamıştı. Burayı önemsiyordum, içindeki insanları önemsiyordum, Seth Clearwater'ı önemsiyordum. Onu hayal kırıklığına uğrattığımı düşünmek istemiyordum. Ya da içinde bulunduğum normal olmayan durumdan kurtulmak istemiyordum. Evet, itiraf etmeliyim ki birkaç hafta önce bunu fazlasıyla istiyordum ancak konu Forks'a veda etmek olduğunda normalliğe geri dönmek demek Seth'e de veda etmek anlamına geliyordu ve ben bunu kastetmemiştim. Yeniden sadece okula gittiğim, ödev yaptığım ve kitap okuduğum hayatıma dönebileceğim düşüncesi bile midemi bulandırmaya yetmişti.

Sanki Forks ile, Forks'un kasvetli, korku filmleri için mükemmel bir atmosfer barındıran havasıyla ve beni böyle hissettiren nedenlerden en baskın olanı, Seth Clearwater gizemi ile bütünleşmiştim. Hala bir şeyler eksikti, tamamlanmamıştı, sonu belli değildi ve ben merak duygusunun doruklarına ulaşmışken, buradan koparılıp yarım kalmış Sherlock Holmes'um ile başka bir yerde yaşamımı sürdüremezdim. Bu haksızlık olurdu.

İçimdeki korkuyu uzaklaştırmaya çalıştım. Bunları düşünmüyorken çok daha iyi hissediyordum. Ama düşünmem ve farkına varmam gerekiyordu. Mutlaka buradan da taşınacaktık, bunu biliyordum. Bu yüzden acele etmem gerekiyordu.

Gözlerimi sonunda yoldan ayırabildim ve havayı inceledim. Kalın sis tabakası uzaktaki dağların tepelerine doğru çekilmişti. Rüzgâr yoktu ancak kara bulutlar Forks'un üstüne çökmüştü. İç geçirdim ve pencereden uzaklaştım. Bir yanım dün neler olduğunu henüz hatırlamaya başlarken bir yanımda buna engel olmaya çalışıyordu. Tabi ki hatırlamaya çalışan yanım engel olmaya çalışan yanımı bastırdı ve düşüncelerim tam olarak sakinleşmemişken yeniden gürültüyle dolmaya başladı. Kendime gelmek için küveti sıcak suyla doldurdum ve düşünmeye orada devam ettim. Cildim buruşmaya başlayınca ise duştan çıktım.

KURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin