Sam Uley'in anma törenine gidecektim. Orada beni her ne bekliyorsa beklesin, hayatıma son zamanlarda olduğu gibi devam etmektense oraya gitmeye ve iyi ya da kötü, yüzleşmeye hazırdım. Bunu Sam'e borçluydum. Öte yandan Seth'in mutlaka orada olacağını biliyordum. Onun yanına gidecek ve bu yaptığının ne kadar aptalca olduğunu söyleyecektim. Bu tamamen palavraydı; duyabileceklerimden öyle korkuyordum ki. Sam Uley'in hüzünlü resmi bir köşede duruyorken her şeyi duymaya ve tüm suçlamaları kabul etmeye hazır olacağımı biliyordum.
Bu şekilde devam edemeyeceğimi de biliyordum.
Törenden kimseye bahsetmedim. Bunun kasabaya kapalı ve oldukça gizli olacağını biliyordum. Sam Uley'in ölümünün şüpheli ve karanlık tarafı su götürmez bir gerçekti. Bunun irdelenmemesi için törenin yalnızca durumu bilen kişiler arasında kalacağını tahmin ediyordum.
Hafta sonunun önüne geçen o birkaç gün ise tam anlamıyla uzayıp gitmişti sanki. Beynim tek bir hedefe odaklanmıştı ve başka her şeyi düşünmeyi reddediyor gibiydi. Başvurulara kafa yoramıyordum, kitap okuyamıyordum, hatta öylece durup normal şeyler hakkında bile düşünemiyordum. Bununla birlikte iyi hissediyordum; tüm kötü sonuçlar bir kenara, hayatım çaresizlik ve boşluk sarmalından kurtulmuştu. Bittiğini düşünmek bana acı veriyordu, oysa şimdi Seth ile ilgili herhangi bir durumun içinde olmak bile inanılmazdı.
Annem konuşmamızdan sonra bir daha Seth konusunu açmadı, ruh halimin farkına varabilmem için beni göz hapsine almadı; aksine benimle hiçbir şey olmamış gibi konuşuyordu. İyileşen ruh halimin aramızdaki gelişmeden kaynaklandığı sandığı için böyle davrandığını tahmin ediyordum.
Ona Seth ile ilgili herhangi bir çağrışımda bulunduğum zaman ise diken üstündeymiş gibi geriliyordu; sanki kendi beyin dalgalarım beni dürtükleyecekmiş gibi endişelenmeye başlıyordu. Bunu, ona tekrar Sera'ya dönmesinin iyi bir fikir olduğundan bahsettiğim zaman fark ettim. Önerimin tek sebebi gerçekten sevdiği bir uğraşı benim yüzümden bırakmış olduğu gerçeğinden rahatsız olmamdı. Annemin yaptığı tek şey ise başka bir iş aramak olmuştu.
Şu anda, ay ışığının duvarımda oluşturduğu geometrik şekilleri incelerken ise uyandığımda başlayacağım günün nasıl olacağını düşünüyordum. Her şeye hazır mıydım? Bunun cevabını bilmiyordum ancak üstümdeki garip dinginlikten korkuyordum.
Uyumadan hemen önce penceremi kapattım ve perdeyi çekerek odayı tamamen karanlık bir hale getirdim. Bunu Seth'e kızgın olduğum için yapmamıştım, yalnızca bazı şeylerin ikimiz içinde adil olmasını istiyordum. Beni böyle bir durumla yaşamaya iterken, çevremde bir gölge gibi dolaşmasına izin vermeyeceğimi ona göstermek istemiştim. Eğer o yoksa, ben de olmayacaktım.
***
Anma töreninin yapılacağı yer ambar görünümlü, kızıl bir binaydı. Yanından geçen yol bir gece önceki yağmurun etkisiyle tamamen çamura batmıştı. Eve dönebilmek adına araba çamura saplanmadan önce kenara çektim ve kalan yolu yürümek zorunda kaldım. Oraya ulaşana kadar ayakkabılarım biraz çamura batmıştı ancak içimdeki tedirginlik öyle baskındı ki, bunu dert edinebilecek bir boşluk bulamadım.
Binanın içindeki insanları görebiliyordum. Kim olduklarını ayırt etmeye çalışmadan akıcı bir şekilde içeri girmeye karar verdim. Düşünüp karar vermek her zaman fayda sağlamıyordu ve bu da o anlardan biriydi. Bu yüzden içeri girdim ve kendimi hayal ettiğimden daha rahat bir ortamda buldum. Tıpkı Quileuteler gibi. Onlarla bağlantısı olan her şeyin bir şekilde rahatlatıcı özelliği vardı. Her şey sadeydi. İnsanlar, kıyafetler, dekorasyon... Sanki hepimiz aniden buraya uğramaya karar vermiş bir insan topluluğunun parçasıydık.
![](https://img.wattpad.com/cover/18546394-288-k207913.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT
Manusia SerigalaKurt'un gözleri tanıdıktı. Seth Clearwater & Bree Tanner *Alacakaranlık Hayran Kurgu* -Tamamlandı-