31. BÖLÜM - HIRSIZ

2.9K 221 57
                                    

İyi okumalar, sevgili okuyucularım...

***

"Bree?"

"Tatlım?"

"Uyanık mısın?"

Annemin sesini duyuyordum ancak tamamen uykudan ayılmam biraz zaman aldı. Gözlerimi güçlükle açtım ve görüş alanımın netleşmesiyle birlikte annemin kapıda olduğunu algılayabildim. Hatırlamam gereken her şey aniden beynime yüklenince neredeyse yataktan düşecektim. Bunun ilgili fark ettiğim ilk şey Seth'in odada olmadığıydı. Nereye gittiğini düşünmeden önce rahatlamadan edemedim.

"Yeni uyandım, anne," dedim yüksek sesle. İnandırıcı olması için ekledim. "Teşekkür ederim!"

"Kesinlikle etmelisin genç hanım," dedi iğneleyici bir sesle. "Erkek arkadaşın kapıda seni bekliyor."

"Ne?" dedim, farkında olmadan sesli bir şekilde. Bir yandan da üstümü giyinmeye çalışıyordum.

"İlk uyandırdığımda kalkabilseydin en azından duş almak için vaktin olurdu." Kapı kolunu yokladıktan sonra devam etti. "Tanrı aşkına, kapın neden kilitli?"

Bahane üretmeye hazırlanıyordum ki, huysuz rolünü devam ettirmenin hiçte garip sayılmayacağına karar verdim.

"Biraz mahremiyetin hayaliyle yanıp tutuştuğum için sanırım."

"Birileri yataktan ters kalkmış anlaşılan," dedi annem. "Gidip Seth'e ne kadar da şanslı olduğunu söyleyeyim."

Sesindeki alay karşısında gülümsemeden edemedim ve kapıyı açtım.

"Hemen geleceğim ve beni oyalıyorsun," dedim kaşlarımı onaylamaz şekilde kaldırarak. Annem güldü ve omuz silktikten sonra elindeki çamaşır sepetiyle aşağı indi. Onun ardından banyoya girip kendime çeki-düzen verdim. Dişlerimi fırçaladım, yüzümü yıkadım ve saçlarımı at kuyruğu yaptım. Kendime baktığımda ise farklı hissettim. Tamamlanmış gibiydim; kendimi bildim bileli uğruna yaşadığım bir amacı gerçekleştirmiş gibi hissediyordum. Hiçbir şey engel olamayacaktı. Biz birlikteydik artık; tamamen kendimiz olarak, birbirimizden vazgeçmeden. Bu tamamen doğru hissettiriyordu.

Seth'i göreceğim düşüncesiyle hızla indim merdivenlerden. Masayı hazırlayan annem beni görünce güldü.

"Yavaş ol bakalım," diye uyardı ancak onu dinlemedim.

Kapıyı açtım hemen. Kamyonetine yaslanmış, bembeyaz gömleği içinde beni bekleyen Clearwater'a koştum ve boynuna sardım kollarımı. Belime sarıldığında ayaklarım yerden kesildi, gülmeden edemedim.

Beni yere bıraktı ve geri çekildiğimde kısık gözleriyle yüzüme bakıyordu. Gülümsemesinin ne kadar içten olduğunu düşündüm; orada küçücük bir şey vardı. Sadece bana özel, diğer gülümsemelerden daha farklı olmasını sağlayan küçücük bir şey ve görünmez. Her şeyin bu kadar berrak olması bir hazineydi. Onun sevgisini görebiliyordum.

"Çok hoş görünüyorsun," dedi. Muzip gülümsemesi yaramaz bir çocuğu andırıyordu. "Tam olarak şurası," diye ekledi ve parmağını at kuyruğumun açıkta bıraktığı, kulağımın altındaki boşluğa dokundurdu. Güldüm ve elimde olmadan bakışlarımı kaçırdım.

"Sen de gömleğimi çalmışsın," dedim kaşlarımı kaldırarak. Yüzüne sahte bir ciddiyet vererek kaşlarını çattı.

"Öyle mi? Bedeninin tam üstüme göre olması biraz tuhaf."

İkimizde güldük ve aramızdaki o şey, o kadar canlıydı ki.

"Kahvaltı hazır," dedi annem, kapının eşiğinden bize bakarken. Ardından çekingen ve kararsız bir şekilde ekledi. "Sen de bize katılmak ister misin Seth?"

KURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin