30. BÖLÜM - KUSURSUZ

2.8K 225 28
                                    

Kısa bölümler yüklemek hoşlandığım bir şey değil ancak her kısmı farklı müziklerle dinlemenizi istediğim için böyle yapmak zorundayım ve evet, bu şarkı beni mahvediyor... İyi okumalar!

x Bundan önceki iki bölümü gözden kaçırdıysanız mutlaka geri  dönün x

Dönüş yolunda arabayı Seth sürdü. Başımı omzuna yasladım ve üstüme düşen gölgelerin arasında yolu izledim. Yorgun hissediyordum. Tüm gün konuşmuşum, tüm gece uykusuz kalmışım ve tüm gün yürümüşüm gibi. Sadece son bulduğunu ümit ediyordum. Tüm karmaşanın, engellerin ve bitmek bilmez mücadelenin. O yanımdaydı; dallar arabanın camına vuruyordu, arabanın farları önümüzdeki ıssız yolu aydınlatıyordu ve içerisi onun gibi kokuyordu. Bu huzur öyle güzeldi ki, bedenimdeki her noktanın uyuştuğunu hissettim. Göz kapaklarım çöküyordu usulca ve bozuk yollar bir beşikteymiş gibi sallıyordu beni.

"Geldik," dedi yumuşak dudaklarını hafifçe alnıma değdirerek. Sersemlemiş başımı doğrulttuğumda evimizin kapısının açıldığını gördüm. Unuttuğum bazı şeyler ancak o zaman aklıma gelebildi. Annemle telefon konuşmamızı hatırladım ve üzerinden uzun sayılabilecek bir zaman geçtiğini. Ona haber vermemiştim, telefonum cevapsız çağrılarla doluydu. Aceleyle arabadan atladım.

"Tanrım, nerelerdeydin?" dedi annem telaşla. Yetmezmiş gibi babam da dışarı çıkmıştı ve ikisinin birlikte ilk kez bu kadar endişelendiğini görüyordum.

"Üzgünüm, aramaları görmedim ve-"

Seth Clearwater hemen ardımdan arabadan indiğinde sözcüklerim askıda kaldı. Annem ve babamın dikkati çoktan üzerimden dağılmıştı.

"Merhaba," dedi Seth, dünyanın en nazik, en güvenilir sesiyle. "Kusura bakmayın."

Devam etmek için nefes alıyordu ki, ondan önce davrandım. Tüm suçu üstleneceğinden emindim.

"Annemle görüştükten sonra kötü hissettim ve Seth'i yol kenarında görünce de ne olur ne olmaz hemen kenara çektim. Arabadan inmemi önerdi ancak indiğim gibi başım döndü ve kustum." Utanıyormuş gibi yaparak gözlerimi kaçırdım ve saçımı kulağımın arkasına atarken gülümsedim. "Seth beni eve bırakmak için ısrar etti ancak öncesinde çok yakın olduğu için Kim'in dükkanına gitti. O benim için bir çay hazırladı ve tüm bunlar olurken telefonum arabada kaldığı için haber vermek tamamen aklımdan çıkmış. Sonra da hemen eve döndük."

Akılları karışmış gibi baktılar birkaç saniye. Anlattıklarımla ilgilenmediklerine emindim. Annem Seth ile aramızda ne olduğunu merak ediyordu, babam ise tümüyle Seth'i.

"Teşekkür ederim Seth," dedim aynı utangaç gülümsemeyi yüzüme yerleştirerek.

"O halde teşekkür ederiz, bay..." dedi babam elini uzatırken. Seth hemen eline karşılık verdi.

"Clearwater, efendim." Üstü başı düzgün ve giyinik olduğu için şükrettim içten içe.

"Evet," dedi annem. "Onu getirmen çok hoş. Üşüttüğünden bahsetmişti ancak ciddi olduğunu düşünmemiştim."

"Hiç sorun değil," dedi Seth, çocuksu gülümsemesiyle. Ardından bana döndü ve ekledi. "Seni sağ salim teslim ettiğime göre gitsem iyi olacak."

Annemle babam beklediğimden daha içten şekilde gülümsediler ve tekrar teşekkür ettiler. Ben de başımı salladım ancak içimde uyanan tramvatik korkuyu hissetmemek imkansızdı. Onlardan müsaade ister gibi kirpiklerimin altından baktığımda birlikte içeri girdiler. Kapının önünden biraz uzaklaştık.

"Sen..." dedim, ister istemez huzursuz çıkan bir sesle. Parmaklarını saçlarımda ve kulağımın arkasında gezdirdikten sonra dudaklarını alnıma bastırdı. Oldukça yumuşaktı ve çok kısa sürmüştü ancak yeniden güvende hissetmek iyiydi.

KURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin