32.BÖLÜM - MEVSİM

2.7K 196 59
                                    




Bahçemizden gelen ot biçme makinesinin sesiyle uyandım. Forks kasabasının ilkbaharda bile soğuk esen rüzgarları biraz olsun kesildiğinde annem ot biçme makinesini kaptığı gibi soluğu bahçede alırdı. Neyse ki uyandırılmak beni huzursuz etmiyordu. Durumum düşünülürse de kötü hissetmeme neden olacak şeylerin en sonunda yer alıyordu. Yorganı üstümden attım ve hafifçe doğruldum. Yatağımın boş olan kenarına baktım.  Henüz çok erken Bree, dedim kendi kendime. İnsan yine de umutlanmadan edemiyordu. Öte yandan, umut iyiydi, en azından korkuya nazaran.

Duş aldıktan sonra annemin ne yaptığına bakmak için yağmurluğumu ve çizmelerimi giyip bahçeye çıktım. Rüzgar gerçekten de hafiflemişti ancak Forks atmosferi hala bozuk sayılırdı. Gece yağan yağmurun bıraktığı ıslaklık yolları parlatmış, bahçemizdeki toprağı sulandırarak çamur haline getirmişti. Etrafa hoş, ferah bir koku yayılmıştı.

"Günaydın anne. Erkencisin," dedim yanına ilerlerken. Beni görünce derin bir nefes aldı ve rahatladı.

"Lütfen biraz devam eder misin? İçerde bir kahve içmek istiyorum."

"Tabi, olur," dedim ve ot biçme makinasını devraldım. Annem söyle söylene içeri geçti, ben de işe koyuldum. Etraf sessizdi, yalnızca ağaçların sakin sallantısı ve arada bir yoldan geçen arabaların tekerlek sesi vardı. Nadiren kulağıma gelen bu tekerlek sesleri yerdeki ıslaklığı ezdiğinde huzur verici bir ses haline dönüşüyordu. Sağanak sonrası gelen huzurdu bu ve Forks kasabasında daha da çok hissediliyordu.

Annem tekrar bahçeye gelmediğinde işin geri kalanını benim yapacağımı anlamıştım. Kafamı meşgul edecek bu işi şimdiden sevdiğimi hissettim. Yağmur yeniden çiselemeye başlamıştı ve yaprakların üstüne cam gibi konuyordu. Dikkatimi bu işe yoğunlaştırmak rahatlatıcıydı ancak eski bir Chevrolet evimizin önüne park ettiğinde durmak zorunda kaldım. Arabanın içinden Kim indi.

"Merhaba, Bree!" dedi, koca gülümsemesiyle. "Seni dışarıda yakalamak harika oldu."

"Merhaba," diye karşılık verdim şaşkın şaşkın gülümserken. "Seni beklemiyordum."

"Açıkçası ben de kendimi burada beklemiyordum," dedi ve güldü. Yanına gidip kucakladım onu.

"Bahçeyle uğraşmak için harika bir gün ama sanırım yağmur başlamak üzere."

Havayı göstermesi üzerine güldüm. Neden burada olduğunu tahmin etmek zor değildi.

"Bitmek üzere aslında."

"Merak ediyorum, Seth'in nerede olduğunu biliyor musun?" diye sordu nazikçe. Ardından kendiyle alay ediyormuş gibi güldü. "Yani, bence kesin biliyorsundur ama..."

"Öncelikle içeri gelmek ister misin?" dedim. Gülümsedi.

"Tabi, iyi olur."

Birlikte içeri girdik. Mutfakta kahvesini yudumlayan annem bizi görünce şaşırdı ancak nazik olması gerektiğini hatırlaması uzun sürmedi.

"Hey, merhaba," diyerek ayağa kalktı ve gülümsedi. "Bir misafirimiz olacağından haberim yoktu."

Kim sevecen bir şekilde anneme karşılık verdi ve ona sarıldı. Annemin bu yakınlık karşısında şaşırdığını görünce gülmemek için kendime engel oldum.

"Bu Kim," dedim. "La Pust'tan."

Annemin yüzünden ikinci bir şaşkınlık dalgası geçti ancak hemen toparladı kendini.

"Vay canına. O taraflardan ne kadar çok arkadaşın varmış böyle."

"La Push kumsalına çok yakın bir tatlı dükkânı işletiyorum," dedi Kim. "Mutlaka siz de gelin, beni mutlu edersiniz."

KURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin