5.BÖLÜM - SAVAŞ

15.7K 851 66
                                    

Erica'yı masalardan birine sürükledim ve oturmasını söyledim. Seth Clearwater'ın onun hakkında konuştuğumuzu duymasını istemiyordum. La Push kumsalındayken onu izlediğimi biliyor olması yeterince berbat değilmiş gibi...

"Ne söyleyeceksin?" dedim merakla. Yüzünde o kadar abartılı bir endişe ifadesi vardı ki bir an güleceğim sandım ancak daha sonra bunun için kendimi kötü hissettim. Belki de gerçekten önemli bir şey biliyordu.

"Seth Clearwater tehlikeli değil." dedi ve duraksadı. Gözlerimi kıstım ve onun ne demek istediğini anlamaya çalıştım. Genellikle bunun tam tersi söylenirdi.

"Seth Clearwater tehlikeli değil. Hatta çok yardımseverdir. Bir keresinde ağaçta kalan köpeğimi kurtarmıştı. Ah, Puppy çok korkmuştu. Nasıl olduğunu anlamadım ancak Seth Clearwater onu sakinleştirebilmişti. Bende ona minnettar..."

"Söyleyeceklerinin köpeğin Puppy ile alakalı olduğuna emin misin Erica?" diye sordum kibar olmaya çalışarak.

"Hayır. Değil elbette." dedi ve sanki köpeğini anlatmasını isteyen benmişim gibi azarlarcasına baktı. "Seth Clearwater tehlikeli değil ancak takıldığı çocuklar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim." dedi.

Gözlerimi tekrar kıstım ve ne kadar aptal olduğumu düşünmesine bir kez daha izin vermiş oldum. "Cidden, anlamıyorum." diye itiraf ettim. Gözlerini devirdi.

"Onlar La Push'ta yaşıyor. Pek fazla gördüğümü söyleyemeyeceğim ancak son birkaç yıldır böyle düşünüyorum. Bence... biraz garipler. Hiçbirinden nefret etmiyorum. Onları küçüklüklerinden beri tanırım. Sadece..." duraksadı, dudaklarını ıslattıktan sonra devam etti. "Sam Uley. Her şey onunla başladı. Birileri onun çetesine giriyor ve bir anda..."

"Erica, bu kulağa hoş gelmiyor." diye sözünü kestim sıkıntıyla. "Seth Clearwater'ın ya da onların hayatlarını merak etmiyorum, önemsemiyorum. Bunları bana anlatmak zorunda değilsin."

"Pekâlâ." dedi ve omuz silkti. "O halde Seth Clearwater çok normal biri." dedi umursamaz bir tavırla.

"Olmadığını biliyorum." dedim ciddiyetle. "Sadece bu sohbet hoşuma gitmedi. O kadar." dedim ve masada duran çantamı sırtıma geçirip Erica'nın yanından uzaklaştım. Bunun hakkında düşünme diye uyardım kendimi. Eğer düşünürsem merak edecektim ve bu da benim için Seth Clearwater gizemine açılan bir kapı demekti. Bu yüzden İngilizce sınıfına ulaşana kadar bir daha ki Kimya dersine kaç gün olduğunu saydım, en az beş kere...

O gece tam olarak uyuyamadım. Bu sefer seslerle alakalı değildi, hiçbir ses duymamıştım. Sadece uyuyordum, soğuk esintinin omzumu okşadığını hissettim ve gözlerimi açtım. Hemen yanımdaki beyaz tül, açık penceremin önünden üstüme doğru dalgalanıyordu. Afalladım, telaşlandım ve yeni uyanmış birinin yapabileceği en hızlı şekilde yatağımdan çıkmaya çalıştım. Yere kapaklandım, şeftali rengindeki örtümü de kendimle beraber yere serdim.

Hala yere yatmış, ne olduğunu anlamaya çalışırken rüzgâr biraz sakinleşti ve tül dalgalanmayı kesti. Soluklarımın düzene girmesini bekledim. Yatağımın başlığına tutunarak, ayağa kalktım ve sarınmış olduğum örtüden kurtulabildim. Bir sağa bir sola giderek gıcırdayan penceremi sıkıca kapattığımdan emin olduktan sonra bir kez daha soluklandım. Yatağıma girip öylece uykuya dalamayacağımı biliyordum. Başım hala zonkluyordu. Ürkekçe perdemi araladım ve havaya baktım. Yine kızıl... Güneş neredeyse doğacaktı. Bu yüzden uyumak yerine, gözlüğümü ve kitabımı alıp ses çıkarmamaya özen göstererek merdivenleri indim.

Krem rengi koltuklarımızdan birine yerleştim ve kitabımı araladım. Dorian Grey'in Portresi. Okumaya başladım. Sayfalar, cümleler, kelimeler, harfler... ve sessizlik. Göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı. Sonunda okuduğum son 10 sayfadan hiçbir şey anlamadığımı anlayabildim ve kaldığım yeri işaretledikten sonra kitabı kapattım. Yarı uykulu bir halde odama gitmek için koltuktan kalktığım sırada gözlerim bir anda gölgelendi ve sonra bitti. Bir saniyeden daha az sürmüştü. Endişeye kapıldım ve kendimi tekrar koltuğa attım.

KURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin