Bai Che kararını vermişti. Her ne pahasına olursa olsun. Kaplana yardım edecekti.
Ağaçtan aşağı atladı ve “Hey lanet yılan, ne yaptığını sanıyorsun haa? Aklını deli mi sikti senin?” dedi yüzündeki kışkırtıcı gülümsemesiyle.
Piton hafifçe Bai Che’ye döndü ve tıssladı. Açıkça Bai Che’yi tehdit ediyordu. Pitonun gözlerindeki öldürme niyeti alevlenmişti. Ama Bai Che geri durmadı. Cebinden birkaç tane keskin taş çıkardı ve sırayla pitona attı. Her ne kadar taşlar pitona saplansa da pitonda kayda değer bir yaraya sebebiyet vermedi. Ama pitonu kızdırmaya yetmişti. Bir anda Bai Che’nin üzerine atıldı. “Çok hızlı!” diye geçirdi içinden Bai Che.
Bai Che daha mızrağına ulaşamadan piton gözlerinin dibine ulaşmıştı. Piton Bai Che’ye dokunacağı sırada anne kaplan, pitonun üstüne atladı ve hiddetli bir pençe darbesi indirdikten sonra pitonu altına aldı. Pitonun kaçmasına izin vermiyordu. Piton kaplandan kurtulmak için kuyruğuyla kaplanın vücudunu sardı ve boynunu ısırdı. Pitonun kuyruğu kaplanı gittikçe sıkıyordu. Ama kaplan pitonu bırakmadı ve büyük bir kudretle kükredi. Adeta Bai Che’ye “Gel ve bitir şu lanet olası pitonun işini!” der gibiydi.
Bai Che birkaç saniyelik duraksamadan sonra kaplanın kükremesiyle kendine geldi. Mızrağı çekti ve pitona doğru atladı. Yatay bir kesişle pitonun kafasında ağır bir yara bıraktı, birkaç savuruş yapıp öldüğünden emin olduktan sonra kaplanın yanına gitti. Yavru kaplan da ağaç kavuğundan çıkmış, annesinin yanına gelmişti. Bai Che kaplanın durumunun kritik olduğunu biliyordu. Zehirlenmişti ve ağır yaralıydı. Bai Che kaplanın üstündeki pitonu yere devirdi. Artık kaplanla yüz yüzelerdi.
Kaplan, yavrusuna baktı. Pençesini kaldırmaya çalıştı ama kaldırmadı. O artık ölüyordu! Kaplanın gözleri hala yavrusundaydı. Anne kaplan ağzını açtı ve zayıf bir sesle inledi.Gözlerinde kandan bir gözyaşı oluştu. Hafifçe süzüldü ve yere düştü.
Bunu gören Bai Che dayanamadı ve ağlamaya başladı. Başlarda sesi fazla çıkmıyordu. “Ölmemeliydin. Böyle olmamalıydı. Hayır hayır ölme!” Birden ses tonu tavan yaptı ve bağırmaya başladı. “ÖLME, ÖLME HAYIR HAYIR ÖLMEEE!” Kaplan çoktan ölmüştü. Yavru kaplan ise çaresizce annesine bakıyordu ve patisiyle annesini dürtüyordu. Yüzündeki keder öylesine hüzünlüydü ki görenlerin yüreklerini dağlıyordu. Yavru kaplanın tek isteği annesinin kalkmasıydı. Ama kalkmadı, kalkamadı!
Bai Che hemen yerden mızrağını kaptı ve pitonun üstüne fırladı. Mızrağı pitonun her yerine saplamaya ve bağırmaya başladı. “Seni-Lanet-Olası-Piton. Öl öl öl öl öl ÖL…” dedi.
Hırçınca mızrağını saplamaya devam etti.
Birden her tarafı ışık kümesi kapladı. Birkaç saniye sonra Bai Che kendini beyaz bir ortamda buldu. Her yer bembeyazdı. Etrafında hiçbir şey yoktu. Ama aniden arkasından minnet dolu bir ses yükseldi. “Yaptıkların için teşekkürler insan.”
Bai Che arkasına döndüğünde kaplanı gördü. Kudretli bir şekilde ona doğru geliyordu. Bai Che’nin gözünden yaşlar akmaya başladı. Ama elini uzatacak cesareti yoktu. Elini uzattığında kaplanın yok olacağından korktu.
Kaplan pençesini hafifçe kaldırdı ve Bai Che’nin kafasına dokundu. “Lütfen çocuğuma iyi bak” dedi. Ardından bütün kudretiyle anne kaplan… kayboldu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kudretlilerin Lordu
Fantasy"Kudretlilerim, Bizler kurtarıcı değiliz, Bizler katiliz, yok ediciyiz. Bizler avcıyız, 'Onları' avlayacak olanlarız. 'Onlar' birçok isimle bilinirler. Yaratıcı, Tanrı, Yöneten, Kutsayan Ve Ölümsüzler. İsimlerini sınamamızın vakti geldi. Tanrılar av...