O bitmek tükenmez görünen sahilde yürümeye başlıyorsunuz. Sıcak ve sert kumlar hem ayaklarınızı yakıyor hem de ayak tabanlarınızı çizik içinde bırakıyor, denize doğru gidip ayaklarınızı oradaki yumuşak ve serin kumlara sokuyorsunuz. Yolunuza serin kumların üzerinden devam ediyorsunuz.
Yolunuza hiç durmadan devam ediyorsunuz. O kadar açsınız ki ayağa kalkıp yürümeye başladığınızda sağınızda kalan 3 kişinin kim olduğu ve yaşayıp yaşamadıklarıyla hiç ilgilenmediniz bile. Yürüyorsunuz, yürüyorsunuz ve yine yürüyorsunuz. Hiç durmuyorsunuz, her seferinde bu sefer başardığınızı zannediyorsunuz ama sonunda elde ettiğiniz yeni bir parça kumsal oluyor.
Aç ve susuz olmanıza şimdi bir de yorgunluk eklendi, her ne kadar devam etmek isteseniz de öyle bir an oluyor ki artık devam edemeyeceğinizi hissediyorsunuz. Yere çöküyorsunuz ve ayaklarınızı tekrar yumuşak kumlara batırıyorsunuz. Belki de ormana doğru gitmeyerek hayatınızın hatasınız yaptınız ve şansınız varken burada öleceksiniz. Böyle düşünürken birden ayaklarınızın yanında suyun nedense küçük kabarcıklar çıkardığını fark ediyorsunuz.
Elinize orayı yoklayıp biraz kum alıyorsunuz ve birden karşınıza bir kaç tane midye çıkıyor. Kumu daha da deşiyosunuz ve karşınıza gittikçe daha fazla midye çıkıyor. Sonunda yanınızdan bir taş alıp midyenin kabuğunu kırıyorsunuz ve içindeki etli kısmı çıkarıyorsunuz. Ne yazıkki sümük gibi gözüküyor yani pek de lezzetli görünmüyor.
***Eğer Midye'yi yemeğe karar verirseniz, 4. bölüme gidin.
***Eğer Midye'yi yemek istemezseniz, 5. bölüme gidin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Ada
FantasyDİKKAT: Normal bir kitap gibi okunmaz!!! Kendi hikayenizi kendiniz yazmalısınız. Yazarın artık size tüm macerayı hazır olarak verip size tüm macerayı dikte ettirmesine bir son demenin vakti gelmedi mi? Bu kitabı okurken ah keşke öyle yapmasaydı, bak...