Karşı kıyıdaki hindistan cevizleri gözünüze çok lezzetli görünüyorlar ve oradan hemen uzaklaşmazsanız köpeğin sizi tekrardan bulabileceğini düşünüyorsunuz. Hem yüzmeyi de çok seversiniz üzerinizi çıkarıyorsunuz ve sadece iç çamaşırlarınızla kalıyorsunuz. Hindistan cevizlerini yedikten sonra geri dönüp üstünüze kuru giysilerinizi giyebilirsiniz.
Suya atlıyorsunuz ve tatlı serinliğin tüm hücrelerinize yayılmasına izin veriyorsunuz. Sonra hemen karşı kıyıya doğru yüzmeye başlıyorsunuz. Ama birden ters akıntıya kapıldığınızı fark ediyorsunuz ve şansınıza küfrediyorsunuz. Su çok hızlı akıyor ve bu hiç de iyiye işaret değil çünkü sizi nereye sürükleyeceğini bilemiyorsunuz ve eğer biraz daha böyle giderseniz tamamen akıntıya kapılıp gideceksiniz.
Neyseki o kadar da şanssız değilsiniz ve suyun üzerindeki bir ağaç dalına sıkı sıkı tutunuyorsunuz. Ama su gittikçe dalgalanıyor ve bir dalga sizin üzerinizden geçip ellerinizi kayganlaştırıyor. Dala tutunmanız gittikçe zorlaşıyor. Ve zaten dal sonunda akıntıya dayanamayıp kırılıyor ve siz daha da şiddetli akan akıntıya tekrardan kapılıyorsunuz.
Ve işte o anda şelaleyi görüyorsunuz, yalnızca üç saniyeniz var ve sizde etrafınıza bakınıyorsunuz ve akıntı sizi daha da yakınlaştırıyor şelaleye...
Öyle şelalenin akıntısına kapılıp düştükten sonra insanlar ancak filmlerde kurtulabilirler zaten, acilen bir yere tutunmanız lazım.
2 Saniyeniz kaldı
Evet, gözünüze suyun üzerinde bir şey çarpıyor tam şelaleye varmadan önce bu son şansınız. Kayaya sımsıkı tüm gücünüzle tutunuyorsunuz ve üzerine güç bela çıkmayı sonunda başarıyorsunuz.
Ordan kıyıya atlıyorsunuz ve karşınıza bir grup insan çıkıyor. Bu insanlar gayet normal bir görünüşe sahipler. Yani yerlilere benzemiyorlar. Ve bir ateşin çevresinde toplanmış deniz kabuklarından yaptıkları müzik aletleriyle daha önce hiç duymadığınız tarzda müzik yapıyorlar. Sesi çok güzel olan bir kız da var aralarında ve o anlamadığınız bir dilde şarkı söylüyor.
Yanlarında daha önce hiç görmediğiniz bir pembelikte bir meyve var ve onu iştahla yiyorlar. Sizin de canınız çok çekiyor. Zaten hindistan cevizlerine ulaşamadınız. Ellerindeki sigaraya benzer ama daha kalın biraz puro görünümdeki şeyi içlerine çekiyorlar ve sizin burnunuza çikolatamsı çok hoş bir koku geliyor.
Sonunda dayanamayıp yanlarına gidiyorsunuz ve meraba diyorsunuz. Sizin dilinizi bildiklerini öğrendiğinizde mutluluktan havaya uçuyorsunuz. Hepsi sizi kucaklıyor ve yanlarına oturmanızı öneriyorlar. Sizde bu teklifi seve seve kabul ediyorsunuz aralarında sarışın bir çocuk var ve hayatınızda gördüğünüz en yakışıklı çocuk olabilir.
Masmavi gözlerine bakmadan duramıyorsunuz ve size pembe meyveden yemeniz için uzatıyor. Bu meyvenin tadı tarif edemeyeceğiniz kadar güzel. Isırdığınızda ağzınızda dağılıyor ve şekerli ve ekşi bir tadı var. Yumuşacık. Sonra müziklerine devam ediyorlar ve sizde ateşin yanında ısınırken bu anın keyfini çıkarıyorsunuz. Yanınızda oturan kız kalkıyor ve suyun kenarına gidip suyla oynamaya başlıyor.
Sarışın çocukla aranızda artık kimse yok. Elindeki puromsu şeyden size de öneriyor deniyorsunuz ve kafanız yavaştan iyi olmaya başlıyor ağzınızda hem çikolata hem de nane tadı. Başka bir şeyi daha tatmaya başlıyorsunuz daha sonra oldukça yumuşak o da...
60. Bölüme devam edin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Ada
FantasyDİKKAT: Normal bir kitap gibi okunmaz!!! Kendi hikayenizi kendiniz yazmalısınız. Yazarın artık size tüm macerayı hazır olarak verip size tüm macerayı dikte ettirmesine bir son demenin vakti gelmedi mi? Bu kitabı okurken ah keşke öyle yapmasaydı, bak...