Üç tane saçı sakalı birbirine karışmış adamın size ne yapacağını bilemezsiniz. Sizi kurtarmış olabilirler belki ama gerçekten amaçları sizi kurtarmak mıydı yoksa sizi yemek olarak mı görüyorlardı? Sonunda onlara güvenemeyeceğinizden emin oluyorsunuz. Kumral olan aslında hoşunuza gitmişti ama sizi yemek olarak gören bir kumralı sevemezsiniz öyle değil mi ?
Bunun üzerine onların şaşkınlıklarından yararlanıp hemen koşmaya başlıyorsunuz. Tabikide onlarda oldukları yerde durmuyorlar sizi kovalıyorlar. Bmlye birkaç dakikanın sonunda sizi yakalamayı başarıyorlar ve elleriniz ve ayakbileklerinizi bağlayıp sizi sırtladıkları gibi köylerine doğru ilerliyorlar. Ne bekliyordunuz ki sürekli hızlı hayvanların peşinde koşan avcılardan kaçıp kurtulabileceğinizi mi?
Bir süre böyle yürüyorlar ve siz bir esmerin bir kumralın sonra da sarışının omzunda köye kadar getiriliyorsunuz. Köye geldiniz zaman sizi köy meydanında bir kazığa bağlıyorlar. Belli ki kaçmanızı istemiyorlar. Köyün tüm yerlileri bir anda çevrenizde bir halka oluşturup size şaşkın şaşkın bakmaya başlıyor. Kendinizi egzotik bir yaratık gibi hissediyorsunuz gerçi bu onlara belki de daha az şaşırtıcı gelirdi.
Sonra yanınıza birden minik sarışın bir kız geliyor ve size gülümsüyor, siz de ona gülümsüyorsunuz koşüp bacağınıza sarılıyor ve sizi işaret edip garip hareketler yapmaya başlıyor. Anne olduğunu sandığınız bir kadın onu yannınızdan sürükleyip alıyor ve poposuna vurarak onu yanınızdan uzaklaştırıyor.
Uzun süre orada bağlı kalıyorsunuz. Üzerinizdeki ilgi gittikçe azalıyor ve aradan zaman geçtikçe başınızda daha az kişi dikili kalıyor. Akşam olduğunda küçük bir erkek çocuğu dışında herkesin ilgisi başka yerler dağılmış durumda. Küçük çocuk yanınıza geliyor ve sizi elindeki ince sopayla dürtüklemeye başlıyor. Çok da hoş bir muamele gördüğünüz söylenemez.
Kendinize sinirleniyorsunuz, belki bu adamlarla arkadaş olmaya çalışmış olsanız size böyle davranmayacaklardı. Hatta belki de misafirleri gibi ağırlanacaktınız.
Sonra yanınıza uzun boylu tüm vücudu mavi halkalarla kaplanmış bir kadın geliyor ve size pilav ve çay veriyor. Yemeğinizi anında bitiriyorsunuz. Bunun üzerine üzerinize bir ağırlık çözüyor ve yere uzanıp uyumaya başlıyorsunuz.
Sabah uyandığınızda size hindiztan cevizi sütü içirip yerli yemeklerinden yediriyorlar. Filmlerde gördüğünüz gibi kurt veya solucan değil gayette lezzetli yemekler yediriyorlar size. Sonrasında avcılardan biri gelip ellerinizi çözüyor ve sizi kendisiyle birlikte bir akarsunun yanına götürüyor. Tüm kabile sizi takip ediyor. Sonra üzerinde sarı şeritler olan bir yerli yanınıza gelip size küçük bir sal ve uzun bir çubuk veriyor. Akarsuya baktığınızda ne kadar hızlı bir şekilde aktğını görüyorsunuz. Ayrıca ileriye baktığınızda şimşeklerin çaktığını ve çok yüksek sesli duymamış olsanız da göğün gürlediğini duyabiliryorsunuz.
Sonra kızıl saçlı olan avcı yanınıza gelip sizi sala doğru götürüyor.
***Eğer salınıza binip onu akarsuya doğru itmeye karar verirseniz 44. bölüme gidin
***Eğer sala binmeyi reddederseniz 45. bölüme gidin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Ada
FantasyDİKKAT: Normal bir kitap gibi okunmaz!!! Kendi hikayenizi kendiniz yazmalısınız. Yazarın artık size tüm macerayı hazır olarak verip size tüm macerayı dikte ettirmesine bir son demenin vakti gelmedi mi? Bu kitabı okurken ah keşke öyle yapmasaydı, bak...