Sala binmeyi reddediyorsunuz. Böyle bir havada hayatta kalmanızın imkanı yok. Hem geminizle de böyle bir havada kaza yapmıştınız ve şimdi başınıza gelenlere bakın bundan sonra gemi yolculukları sizi çok korkutuyor ve onlar sizi ne kadar zorlarsa zorlasın siz yine de binmeyi reddediyorsunuz.
Halk çok sinirleniyor. Ve kabşke reşskerş sizin bir testi geçmeniz gerektiğini söylüyor ve aralarından iki tanesi sizi omuzlarınızdan kavrayıp havaya kaldırıyor ve sedyemsi bir şeyin üzerine bindiriliyorsunuz. Dört kişi bir yere doğru taşımaya başlıyor.
Sonra bir şelalenin başına geliyorlar ve sizi hiç duraksamadan aşağı fırlatıyorlar çivi gibi aşağı doğru düşüyorsunuz. Eğer başka bir şekilde düşücek olsanız canınızın nasıl acıyacağını biliyorsunuz bu yüzden gözlerinizi kapayıp elinizden geldiğince dik ve düz durmaya çalışıyorsunuz.
Düşüşünüz sanki saatler sürüyor ama sonunda suyun içine giriyorsunuz ve nefesiniz kesiliyor. Dibe gidiyorsunuz ve gidiyorsunuz. Bu kadar derine ineceğinizi düşünmemiştiniz ve bunu engellemek için aptal gibi hiçbir şey yapmadınız. Ama şimdi kollarınızı çırpıyorsunuz ve ışıpa doğru ilerliyorsunuz. Nefesinizin size daha ne kadar yeteğini kestiremiyorsunuz ve daha çok uzun bir yolunuz var. Sonunda başaramayacağınızı anladığınız ve kendinizi bırakıyorsunuz.
Ama birden bir şeyin sizi hızla yukarı çektiğini hissediyorsunuz. Ölümün bu kadar kısa ve hızlı bir şekilde gerçekleştiğini bilmiyordunuz. Gözlerinizi açmıyorsunuz. Güneşin sıcaklığını vücudunuzda hissediyorsunuz. Su da aslında ılık.
Cennete düştüğünüze çok seviniyorsunuz. Aslında çok günahkar biri olduğunuzu zannetmiştiniz ve tanrıya hiç dua etmezsiniz bu yüzden hep en sonunda cehennemi boylayacağınızı düşünürdünüz ama şimdi cennettesiniz ve cennetin nasıl göründüğünü merak ediyorsunuz.
Gözlerinizi açınca masmavi bir lagünün içince olduğunuzu ve suyun biraz kenara yüzseniz aslında ne kadar da sığ olduğunu görüyorsunuz. Sonra birden karşınıza o kumral çocuk çıkıyor. Cenette onu da göreceğinizi düşünmemiştiniz. Sonuçta o daha ölmedi. Ama o hiç sizin gibi huşu içinde ve şaşkınlıkla etrafına bakmıyor gayet ne yaptığının bilincinde elbiselerini sıkıyor ve üzerine giyiniyor ama hala çok ıslak ve üzerine yapışıyor ne kadar aslı olduğunu o zaman fark ediyorsunuz ve ona doğru yüzmekte olduğunuzu da fark ediyorsunuz.
Sudan çıkıyorsunuz ve ona koşup sarılıyorsunuz sonuçta bu sizin cennetiniz ve istediğinizi yapabilirsiniz. Sizi itiyor ve yere düşünce canınız yanıyor. Canınız yanıncahenüz ölmediğinizi fark ediyorsunuz ve onun aslında sizi daha ölmeden kurtardığını anlıyorsunuz ve çok utanıyorsunuz ve ona gidip teşekkür ettiğinizi belli eden hareketler yapıyorsunuz sonra size dilinizi konuşabildiğini söylüyor.
Başınıza gelenleri ona anlatıyorsunuz ve o da size cevap vermeden sizi kendisiyle bir yere götürüyor sonra ne yaptığını anlıyorsunuz.
Sizi adanın gizli bir yerine götürüyor ve orada bulunun limanı görüyorsunuz.
Aslında tam da bir liman denemez ama... Sizi korsanların gemisine para karşılığında satıyor ve korsanların yanında yerinizi alıyorsunuz. Hem kalbiniz kırıldı hem de salak gibi onun dediği her şeyi yaptınız gitmeden önce size iyilik yaptığını söylüyor ve elindeki paraları gösterip el sallıyor ve köyüne doğru geri dönüyor.
Korsanlar size pis pis gülümsüyor ve gemiyle denize doğru açılmaya başlıyorlar....
-----------------------------------------------------SON---------------------------------------------------------------------
****Bu maceranın devam etmesini istiyorsanız lütfen yorumlarda belirtin :D Ek bölümlerde korsanlarla olan maceralarını yazabilirim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Ada
FantasiDİKKAT: Normal bir kitap gibi okunmaz!!! Kendi hikayenizi kendiniz yazmalısınız. Yazarın artık size tüm macerayı hazır olarak verip size tüm macerayı dikte ettirmesine bir son demenin vakti gelmedi mi? Bu kitabı okurken ah keşke öyle yapmasaydı, bak...