Annemin odasının kapısını çalıp içeriye girdiğim zaman önündeki dosyalardan uzaklaşıp beni süzdü.
Uzun zamandır odasına gelmediğimi fark etmem geç olmamıştı. O yüzden şaşırmış bir şekilde bakıyordu bana.
"Seninle bir şey konuşmam lazım."
"Geceleri niye enstitüye gelmediğinle alakalı bir şey mi?" Demesi ile imasını anlamıştım.
"Evet onunla ilgili bir şey."
"Otur hadi." Demesiyle derin bir nefes alıp karşısına oturdum. "Hayatında birisi mi var?"
Başımı olumlu anlamda salladığım zaman derin bir iç çekti.
"Camille ile olmayı bu yüzden mi istemedim."
"Onun sebebini biliyorsun." Dedim yutkunarak.
"Evet o konu." Deyip elindeki kalemle ilgilenmeye başladı. "Magnus bak, ben öyle... öyle bir şey yapmak istemedim."
"Ama yaptın değil mi? Herkesin içinde benimle ne kadar gurur duyduğunu filan söylemedin sen, gelip tokat attın ve..." sustum çünkü hatırlamak istemiyordum, bir daha o anı hatırlamamaya yemin etmiştim oysaki. "Belki sen daha ılımlı bir tepki verseydin enstitüdeki gereksiz ve iğreti bakışlara daha az sinir olurdum ama gel gör ki annem bile o şekilde beni yargılarken bu pek mümkün olmuyor."
"Seninle konuşmaya geldim ama hiçbir zaman odanda bulamadım. Beni görmek istemediğini düşündüm."
"Doğru düşünmüşsün."
"Beni affetmen için ne yapabilirim."
"Hiçbir şey seni affetmemi sağlayamaz anne, sadece... hafiftebilirsin."
"Pekala, hafifletmek için ne yapabilirim."
"Sevgilimle tanışmanı istiyorum, gerçi... onu zaten tanıyorsun ama belki bir yemek olabilir..."
"Neden içimden bir ses kötü şeyler olacak diyor."
"Çünkü olacak, sevgilimin kim olduğunu öğrendiğin zaman."
Tek kaşını havaya kaldırıp imayla bana baktı.
"Bir büyücü ile birlikteyim." Dememle bakışlarımı anında kaçırdım. Onun o aşağılayan yüz ifadesini görmek istemiyordum.
"Şaka yapmayı kes."
"Neden her defasında şaka yaptığımı sanıyorsun?" Deyip tam onun gözlerine baktım. Donuk ve anlam veremediğim bir ifade vardı yüzünde.
"Neden bir büyücü?"
Çünkü bok vardı diyesim geldi. Cidden niye Alec diye sormadığım bir günüm bile olmamıştı önceden. Gerçi şimdi, iyi ki o diyorum.
"Çünkü onu seviyorum."
"Sen cidden aptalsın." Dedi sakin kalmaya çalışan bir ses tonuyla. "Ne sanıyorsun, onun seni sevdiğini mi?"
"Kim olduğunu bile bilmeden onun hakkında konuşma."
"Tahmin etmek zor mu sanıyorsun? Alec olduğunu anlamayacak kadar kör değilim."
"Vay canına, şu ana kadar her şeyde yeterince kördün ama şimdi mi gözlerin açıldı?"
"Alec ve sen ateş ve su kadar farklısınız. Birincisi o iblis soyundan geliyor sense melek kanı taşıyorsun. Bunu da geçtim, o ölümsüz Magnus, sense ölümlüsün."
"Bunların hiçbiri umrumda değil."
"Umrunda olmalı ama. Yaşlanmaya başladığın zaman, Alec senin yanında mı olacak sanıyorsun? Seni bırakacak ve yoluna devam edecek."