"Geç karşıma şimdi."
Alec'in tam karşısına oturduğum zaman bana bir bardak uzatmıştı.
"Bu ne? İksir filan mı?"
"Sadece su, biraz rahatlaman için."
Bardağı elinden alıp suyu bir dikişte içtim.
"Rahatlamam için daha sert bir şeyler lazım." Dediğimde gülmüştü.
"İstersen tişörtümü çıkarayım, hemen rahatlarsın."
"Ya da daha çok kasılırım." Dedim bardağı yana koyarak. "Pekala ne yapacağız?"
"Basit bir işleme benzeyen bir durum, ben senin zihnine gireceğim ve oradan senin bile hatırlamadığın zaman ve olaylara geçiş yapacağım. Sonra bir şekilde, annenle olan bağlantını kullanıp onun anılarından babana ulaşacağım."
"Bayağı kolay gözüküyor." Dedim imayla.
"Yalnızca, istemediğin bir şey görürsen bağlantıyı koparma. Tekrar aynı aşamalardan geçmek zorunda kalırız çünkü ve bu biraz yorucu olabilir."
"Tamam, elimden geleni yaparım."
Ellerini uzatıp masanın üstünden ellerimi tuttu.
"Ne görürsen gör Magnus, devam etmeye çalış. Küçüklüğündeki bir anıya odaklan."
Gözlerini kapatıp benim de gözlerimi kapamamı söyledi. Birkaç saniye sonra gözümün önünden geçmişe dair anılarım akmaya başlamıştı.
Oralarda bir yerde küçüklüğüme dair bir anıya gitmeye çalıştım ve bunun için kendimi oldukça zorladım.
"Sakin ol Magnus." Diyen bir sesle nefes alış verişimi düzene sokmayı denedim. "Sadece, odaklan."
Birkaç saniye sonra bir anının içinde buldum kendimi. Annem başımda durmuş bana bir şeyler anlatıyordu.
"Peki neden babam bizi bıraktı?"
"Sıradanlar böyleler Magnus, onlara hiçbir zaman güvenemezsin. Tıpkı şeytan kanı taşıyan yaratıklar gibiler, ikisine de hiçbir zaman güvenemezsin."
"Onlardan neden bu kadar nefret ediyorsun anne?"
"Çünkü... bizler gölge avcılarıyız ve mücadelemizin kaynağı onlar."
"Şeytanlara karşı savaşıyoruz diye biliyorum, bize sürekli bunu söylüyorlar."
"Evet ama onların çocuklarının onlardan bir farklı yok Magnus, istedikleri zaman iyilere zarar verebilirler. Ellerinde bu güç var, neden patlamak üzere olan bir güç kaynağını ah belki de patlamaz diye bir varsayımla kendi başına bırakıyoruz?"
"Ya iyileri varsa içlerinde?" Deyip ona baktığımda başımı okşamıştı.
"Kötü olmayacaklarının bir garantisini verebilecek kimse yok Magnus, kimse yok."