Merhabaa can içimlerimm.
Aşağıdaki yıldızlarıı boşş bırakmayalım.
Keyiflii okumalarr 💕
*
B Ö L Ü M : GEÇMİŞİN PENÇELERİ
Sanki derin bir kuyunun içindeydim. Aşağı düşmemek için tutunduğum ip, açığa çıkan her gerçekle beraber daha da derine iniyordu. Düşmemek için verdiğim bu savaşta sonum ne olacaktı? Boşlukta gücümü yitirene kadar sarsılmak mı, yoksa en derinlerde sonsuzluğa gözlerimi yummak mıydı? İnsanı en yoran şeyde kafasının içinde dönüp duran bilinmezlik değil miydi zaten? Verdiği bütün sağlıksız kararların ana kaynağıydı.
Titreyen ellerimin arasındaki anahtarı yuvaya yerleştirip kilidi açtım. Güçlü ol Lavinya. Kadrajıma giren eskilerle beraber anılarımın olduğu defter hızla yere düştü ve sayfaları aralandı. Gözlerim merdivenlere kaydı. Minik ayaklarımla koşarak oradan iniyordum. Hemen peşimde de annem vardı. Hayalimin bir rüzgar gibi geçtiği mutfağa çevirdim bakışlarımı. Babam mutfaktaki kahvaltı masasına oturmuş, elindeki gazeteyi okuyordu. Benim kahkahalarımı her duyduğunda yüzündeki o huzurlu ifadeye tanık oldum tekrar.
Kirpiklerimi kırpıştırıp iç çektim. Ardımdan kapıyı kapadım. Burası benim çocukluğum, en güzel anılarımdı. İçerideki koku bile tanıdıktı. Salondaki koltuğa doğru ilerledim. Gözlerim üzerinde duran tokaya kaydığında dudaklarımda buruk bir tebessüm yeşerdi. Pembe çiçekli tokayı avucumun arasına alıp sıktım. Merdivenlere yöneldiğimde trabzanlara tutunarak yavaş yavaş çıkmaya başladım. Anıları hissede hissede. Koridora iliştiğimde odama doğru ilerledim.
Attığım her adım çocukluğuma kapı açıyordu sanki. Dudaklarımın arasından dökülen kahkahaya engel olamadım. Gözüme direk yatağımın üzerinde duran ayıcığım çarptı. Daha sonra ise yan yana dizdiğim bez bebeklerim. İçeriye doğru adımladım. Anılar, yıllar geçsede buruk bir tebessüm oluşturuyordu insanın yüzünde. Dolabın kapakları açık, çekmeceler sonuna kadar çekilmişti. Annemin apar topar kıyafetlerimi valize doldurduğunu anımsadım. Zamanla yarışır gibi, her şeyi gelişi güzel valizin içine tıkmıştı.
O gün bu evde geçirdiğim son gündü. Televizyonun başında seyrettiğim son çizgi filmdi. Mutfakta yapmış olduğum son kahvaltıydı. Yatağımda uyandığım son gündü. Yatağa oturduğumda ayıcığı elime aldım. Ne çok konuşmuştum bu ayıyla. Ne çok ağlamıştım yanında. "Yıllar sonra merhaba." Diye mırıldandım gülümseyerek. Sırtımdan çantayı çıkardım ve ayıyla tokayı içine attım. Sırt çantasını yatağın üzerinde bırakıp, annemlerin odasına girdim.
"Lütfen işime yarayacak bir şey bırakmış ol. Sen zeki bir insansın baba. Her şeyi hesaplamış olmalısın." Buradaki dolapların kapaklarıda sonuna kadar açıktı. İlk önce diğer evdeki gibi dolabın arka tarafında gizli bir yer var mı diye kontrol ettim. Aklıma gelebilecek her yere baktım. Dizlerimin üzerinde eğilerek tek tek parkeleri kontrol ettim. Yatağın yanında duran komodinileri ters çevirip altlarına göz attım. "Bir şey bırakmış olmalısın baba." Yatağın üzerindeki yorganı yastıkları yere attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZBE RUHLAR
Teen FictionHer şeyden kaçıyordu oysa ki, Aklında dönüp duran kirli anılardan, cevabını bulamadığı sorulardan ve geçmişinden. İçindeki fırtınada savrulup duruyordu, yaprak gibi. O bir çiçek kadar güzel, ölüm kadar tehlikeliydi.