Merhabaa can içimlerimm.
Aşağıdaki yıldızlarıı boşş bırakmayalım.
Keyiflii okumalarr 💕
**
B Ö L Ü M : KAÇAK
NAZIM ÖNAY
12 OCAK 2010"Öldürdüğüm kadın, neyin nesi?" Nazım'ın sesi cümlesinin sonuna doğru yükselmişti. Gözlerinin önünde sürekli kadını öldürdüğü an canlanıyordu. Reşat, oturduğu dönen koltuktan ayaklandı ve karşısında öfkeden kuduran adama doğru ilerledi.
"Bence bir an önce aileni de alıp, gitmelisin. Çünkü eğer senin öldürdüğünü öğrenirse, senden aileni alır." Nazım öfkeyle yumdu gözlerini. Sinirden elleri yumruk olmuş, çenesi kasılmıştı. Gözlerini Reşat'a çevirdi ve tam karşısına geçti.
"Beni kullandın. O kadını öldürecek cesaretin yoktu. Sende beni harcadın, piyon olarak gördün." Reşat samimiyetten uzak şekilde güldü.
"Kamer'den intikam almam lazımdı. Benden her şeyimi çaldı. Bende her şeyini aldım. Sana karısını öldürttüm." Nazım duyduğu isimle beraber afalladı. İsmi geçince bile insanları korkutan mafyanın, karısını mı öldürmüştü?
"Senin yaptırdığını söylerim." Dedi dişlerinin arasından. Nasıl öldüreceği kişiyi araştırmadan böyle bir şeye kalkışmıştı.
Reşat çalışma masasının üzerindeki sigara paketini aldı ve içinden dal çıkardı. Dudaklarının arasına yerleştirip zipposu ile yaktı. Telefonunu çıkardığında, bir şeyler yaptı. Daha sonra ise ekranı Nazım'a gösterdi. Nazım bir an nefes alamadı. Namlunun ucunda kızı ve karısı vardı.
"Eğer bu işe beni katarsan, Kamer'e bırakmam öldürürüm onları. Ya da aileni alır kaçarsın. Belki de bulamaz seni. Ama hep bu korkuyla yaşarsın. Her an ensendeymiş gibi." Dedi Reşat keyifle. Adam bakışlarını tekrar ekrandaki kızı ve karısına çevirdi.
Karısı her şeyden habersiz salonda, küçük kızı ile oturuyordu. Camın kenarından biri namluyu onlara doğru yöneltmişti. Başka şansı yoktu. Kafasını sallamakla yetindi.
"Kaçacağım." Sırtını dönüp odadan çıktı ve koşar adımlarla mekandan ayrıldı. Ailesini de alıp kaçması gerekiyordu. Belki de Kamer bulamazdı onun yaptığını. Arabaya bindiğinde eve doğru sürdü.Kamer'den bahsediyordu. Herkes adamın emrindeydi. Bulması kolay olurdu. Elini hırsla direksiyona geçirdi. En başından beri anlamalıydı böyle olacağını. Hiç girmemeliydi bu yola. Keşke normal bir ile girip çalışsaydı da, böyle sıkıntıları olmasaydı. Kendi canını düşünmüyordu. Düşündüğü kızı ve karısıydı. Onlar için kaçmalıydı. Eve geldiğinde direk karısını odaya çekti.
"Hemen valizleri hazırla. Gidiyoruz buradan." Karısının güzel yüzünde anlamayan bir ifade belirdi.
Kaşları çatılmış dikkatle kocasının yüzüne bakıyordu. Kadın dudaklarını aralayıp konuşacakken, Nazım ellerini karısının yüzüne yerleştirdi. "Şu an bir şey sorma güzelim. Hemen gitmemiz gerekiyor." Cümlesi biter bitmez dolabın üstündeki valizi çıkardı. Kıyafetlerim hızlı hareketlerle gelişi güzel doldurdu. Duru kocasına yardım ederek her şeyi topladı. Daha sonra küçük kızının odasına giderek eşyaları topladı. Geçen dakikaların ardından Nazım valizleri arabaya yerleştirdi. Onlar için geçen her dakika tehlikeliydi.
Duru kızının yanına gitti. Koltukta oturmuş, heyecanla televizyondaki çizgi filmi izliyordu. Kadın çekti ve dizlerinin üzerine çöktü. "Gidiyoruz." Lavinya bakışlarını annesine çevirdi.
"Ama en sevdiğim çizgi film başladı." Kadın güldü. Kocasının telaşlı hareketlerinden kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı. Elini kızının kızıl saçlarına atıp okşadı.
"Gideceğimiz yerde bir sürü barbie bebek olacak." Lavinya annesinin dedikleri ile mutlulukla ayağa kalktı. Kadın televizyonu kapattı ve kızını alarak salondan çıktı.
Son defa arkasını dönüp baktı evine. Ne çok anılar biriktirmişlerdi burada. Kızının elini sıkıca kavradı ve evden çıktı. Arabaya bindiklerinde Nazım gaza bastı. Kıstığı gözlerinin altından dikkatle etrafa bakıyordu. Her an bir şey olacak korkusu, içinde gittikçe büyüyordu. Arabayı olduğundan daha hızlı kullanıyordu. Makas atarak, arabaların arasından yılan gibi kıvrılıyor, zamanla yarışıyordu. Saatler geçti. Bu işe ilk başladığı zaman kazandığı parayla, İstanbul'da ormanda özel bir ev yaptırmıştı.
Nazım'ın ailesine sahip çıkabilecek kadar fazla parası vardı. Evlerine varmalarına iki saatlik yol kala, Nazım arabayı ıssız bir alana çekti. Bulunduğu yer ile otogar on dakika falan vardı. İstanbul'daki eve bu arabayla gitmeyi göze alamazdı. Arabaya GPS falan yerleştirmiş olabilirdi Reşat. Ailesini tekrardan riske atamazdı. Duru bakışlarını kocasına çevirdi.
"Ne oluyor Nazım? Anlat, korkuyorum." Adam gözlerini sevdiği kadına çevirdi.
Karısının harelerine yansıyan korkuyu gördüğünde, elini hırsla direksiyona geçirdi. Lavinya korkarak gerildi. Duru hızla Nazım'ın ellerini tuttu.
"Bizi tehlikeye attım. Kahretsin! En baştan girmemem lazımdı bu işe. Sizi tehlikeye attım." Duru omzunun üzerinden bakışlarını kızına çevirdi. Korkudan koltuğa sinmiş, dolu gözlerinin altından annesine bakıyordu. Kadın kızına gülümsedi.
"Şu an ne oluyor bilmiyorum ama üstesinden geleceğiz." Nazım sıkıntıyla nefes aldı ve eğilip dudaklarını karısının alnına bastırdı.
"Otogara gitmemiz lazım ama bu arabayı kullanamayız." Kadın peşlerinde birilerinin olduğunu anladı. Sorgulamadan kafasını salladı. Nazım koltukta hafif yana dönerek, kızına çevirdi kafasını.
"Güzelim, şimdi biraz yürüyeceğiz. Söz veriyorum, gideceğimiz yerde istediğin şeyi izlemene izin vereceğim." Lavinya uslu uslu kafasını salladı. Nazım kendisinin ve karısının telefonlarını da arabanın içinde bırakmıştı. Arabadan indiklerinde Nazım iki valizi de bagajdan çıkardı.
Yürümeye başladılar. Nazım her iki tarafında valizleri sürüklüyor, karısı ise kızının elinden tutmuş yanında ilerliyordu. Dakikalar birbirini kovaladı. Otogara geldiklerinde Nazım bilet aldı ve otobüse yerleştiler. Artık her şey canı pahasına koruduğu kızı ve karısı içindi. Gerekirse onlar için canını vermeye bile hazırdı. Hep bir nefes uzaklarında olacak endişe ile kaçtılar.
****
B Ö L Ü M S O N UUmarım severek, sıkılmadan okuduğunuz bir bölüm olmuştur ballarım.
Yorumlarınızı bekliyorumm.
İnstagram : aleynaactnkyaa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZBE RUHLAR
Teen FictionHer şeyden kaçıyordu oysa ki, Aklında dönüp duran kirli anılardan, cevabını bulamadığı sorulardan ve geçmişinden. İçindeki fırtınada savrulup duruyordu, yaprak gibi. O bir çiçek kadar güzel, ölüm kadar tehlikeliydi.