Kurgusal Aşklar (Düzenlendi)

2.2K 92 10
                                    

(Gaye'nin ağzından)


Okan, benimle kendi evinde buluşmak için ısrar edince, mecburen onun evine gelmiştim. Telefonda ısrarla dışarıda buluşmak için dil döktümse de o da ısrarla kendi evine beni çağırmakta ısrarlıydı.

Salonda, aynı koltukta yan yana oturuyorduk ve evde ikimizden başka hiç kimse yoktu.

'' Buluşacağımız dünya kadar güzel, şirin kafeler varken, neden senin evinde buluştuk ki sanki?'' dedim gözlerimi devirerek Okan'a.

''Amma da sorun ettin Gaye! Keyfine bak! Kafede bulabilir misin evdeki rahatlığı?'' dedi tuhaf bir gülüşle ve mutfağa gitti. Okan'ın gelmesini beklerken, etrafı incelemeye başlamıştım. Televizyon ünitesindeki çerçeveli fotoğraflar dikkatimi çekince, daha yakından incelemek için yanına gittim.

Kahverengi, deri çerçeveli fotoğrafı elime aldım. Bu Okan'ın bir kadın ile birlikte çekildiği bir fotoğraftı. Sanırım annesiydi. Çünkü Okan'a çok benziyordu. Kucağında da bir kız çocuğu vardı kadının. Bildiğim üzere, Okan'ın bir kardeşi yoktu. Bu küçük kız çocuğu kuzeni olabilir miydi acaba?

Onun yanındaki gümüş, kabartmalı çerçeveli fotoğrafta ise oldukça yaşlı bir adam, azevvelki fotoğraftaki kadın ve aynı kız çocuğu birbirlerine sıkıca sarılarak fotoğra çekilmişlerdi. Fotoğrafta Okan yoktu. Sanırım fotoğrafı çeken kendisiydi.

Üst rafta ise oldukça eski bir fotoğraf vardı. Bir bibloya dayanılıp dik durması sağlanmıştı. Bu eski fotoğrafa bir çerçeveyi çok görmüşlerdi sanırım. Fotoğrafta oldukça genç bir adam, kocaman gülümseyerek mangal yaptığı sırada çekilmişti. Yanında da küçük bir erkek çocuğu vardı.

Erkek çocuğuna daha dikkatli baktığımda, bu çocuğun Okan olduğunu anlamam fazla uzun sürmemişti. Okan'ın küçüklüğüydü bu. Fotoğrafı tebessüm ederek bir süre daha izleyip yerime oturdum.

Koltuğa ayaklarımı uzatarak uzandım. '' Haydi, ne yapıyorsun mutfakta Allah aşkına? Gel artık!'' diye seslendim. Okan, elinde üstünde iki kola bardağı ve bir cips kasesi bulunan tepsiyle içeri girdi ve tepsiyi orta sehpaya bıraktı.  Bana haddinden fazla yakın olacak şekilde yanıma oturdu ve omzuma kolunu atarak beni kendine çekti. Ben de kafamı onun göğsüne yasladım. Okan, konuşmaya başlayınca kafamı onun göğsünden kaldırmadan hafif yukarı doğru onun yüzüne baktım.

''Sonunda yalnız kalabildik prenses! Burda kardeş kardeş oturmamıza gerek yok. İki sevgili gibi olabiliriz. Evde kimse yok. Sadece ikimiz. Baş başa. Tekiz.'' deyip göz kırptı Okan.

Kafamı onun göğsünden kaldırarak doğruldum ve ciddiyetle ''Ne demek bu?'' diye sordum.

''Haydi ama aşkım, sence de zamanı gelmedi mi bir şeyler paylaşmanın? Çekinilecek bir şey yok. Sevgilinim ben senin. Utanma, gel sokul yanıma.'' deyip elimden beni kendine çekince dönüp ona tokat attım ve hışımla ayağa kalktım.

''Sen beni eve bu yüzden mi çağırdın? Tuzağına düşürmek için mi? '' dedim.

''Ne yaptığını zannediyorsun sen?'' deyip sinirle ayağa kalkıp önümde dikildi.

''Dokunmayı aşk zannediyorsun değil mi? Aşkı bu kadar basite indirgediniz. Senin ve senin gibiler yüzünüzden, insanlar dokunmadan aşkı yaşayamayacaklarını zannediyorlar. Seninki aşk bile değil. Sen şehvet duygusuna aşıksın. Beni kullanmak için buraya çağırmışsın resmen. Demek ondandı bu kadar ısrarın?'' dedim sinirle.

''Ne var bunda aşkım? Bir çiftin yaşaması gereken doğal şeyler bu. Bunu herkes yapıyor. Ne var ki bunda?'' diye sordu anlamayarak. Ciddi ciddi soruyordu bunu. İnanamıyordum!

''Bir daha beni ne ara, ne sor, anladın mı Okan? Benden uzak dur!'' diyerek dış kapıya doğru yöneldim. Ani bir hareketle bileğimden tutup beni duvar ile kendi bedeni arasında sıkıştırdı ve saçımdan tutarak ''Ya, ne sandın? Sana deli divane aşık olduğumu mu? Mecnun mu olduğumu sandın sana? Kızım, en başından beri benden hoşlanan sendin, sen! Sen, kendi kendini benim aklıma soktun. Benim aklımda bile yoktu seninle olmak!'' dedi bağırarak.

''Ben... ben senin bu kadar iğrenç bir insan olduğunu bilseydim... Eğer bilseydim... Asla... Asla... Yan gözle bile bakmazdım sana! Demek benden faydalanmaktı niyetin. Demek iğrenç art niyetlerin için yanaştın bana! '' dedim çaresizce.

''Defol!'' deyip iğrenç bir kahka attı. Onu itip dışarı çıktım.

Sokağa çıktığımda, soğuk hava yüzüme vurmaya başladı. Gözlerimden yanaklarıma akan gözyaşlarım, soğuk havayla karşılaşınca kuruyup, geriye bir soğukluk hissi bırakıyordu. Tıpkı azevvel aşk ile dolan kalbimin, şimdi aşk'a karşı soğuması gibi. Aşk zaten bana asla uğramazdı. Uğramayacaktı da! Bana her zaman böyle yalan, kurgusal aşklar uğrayacak, kalbim hep kışı yaşayacaktı. Demek bu da benim şansızlığımdı! Yanaklarım utançtan yanıyordu. Hızlı hızlı koşmaya başladım içimden gelen ani bir enerjiyle.

Yorulursam unutur muydum azevvelki rezilliği? Gözyaşlarımı serbest bıraksam, özgürce dökülseler mesela yanaklarımdan çeneme, içimdeki yangın söner miydi?

Zamanla unutur muydum o iğrenç sözleri? Unutur muydum günler geçtikçe, o korkunç kahkahayı? Yoksa hep hafızamda mı kalırdı o sahne? Her aşık olmak istediğimde, kendini gösterir miydi?

Daha hızlı koşmaya başlamıştım. Önümdeki insanları arasından onlara çarpa çarpa geçiyordum. Arkamdan bana söylenen uyarı dolu sözleri ve çevremin tuhaf bakışlarını umursamadan hıçkıra hıçkıra ağlayarak koşuyordum.

Tek istediğim çıkarsız, masum bir aşktı. Neden bana bu çok görüldü? Çevremdeki arkadaşlarımın muhteşem giden ilişkileri vardı. Ben, neden böyle deli dolu bir aşka bir türlü sahip olamıyordum?

Ayağım bir anda yoldaki bir şeye takıldı ve çok kötü bir şekilde dizlerimin üstüne düştüm. Bedenimde hissettiğim acıyla bağırdım. Az ileride yemlerini yiyen güvercinler sesimden korkup uçmuşlardı. Onların gökyüzünde uzaklara doğru uçuşunu seyrettim.

''Keşke...'' dedim içimden. ''Keşke, kanatlarım olsaydı şu an. Şu güvercinler gibi uçsaydım çok uzaklara. Tüm unutmak istediğim yaşadıklarımı ardımda bırakarak, özgürce çırpsaydım kanatlarımı ve gitseydim mutluluk ve huzur dolu diyarlara. Dönmezdim, dönmezdim inan, bu iğrenç şehre bir daha. Yolumun alabileceği en uzak şehirde, bambaşka bir hayat kurardım ve bir daha yüzünü görmek istemediğim kim varsa karşılaşmazdım bir ömür boyu.'' diye geçirdim içimden.

Gözlerimi sımsıkı kapayıp, son gözyaşlarımın daha akmasına izin verdim. Artık bitmişti. Beni kimsenin, hiçkimsenin üzmesine izin vermeyecektim. Aşık olduğum çocuk bile olsa söz konusu, kesinlikle kararımdan dönmeyecektim! Aşkımdan ölsem dahi dönmeyecektim!

Bu defter kapanmıştı ikimiz içinde. Hiçbir konuda, hiçbir şeyde yan yana gelmeyecekti adımız artık.

Saplantı 2- Farklı YönlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin