(Çağan'ın ağzından)
Övgü... Değişmişti artık. Hem de çok değişmişti. Anlattığı insanlar, bahsettiği konular bile değişmişti. Dertleri farklılaşmıştı. Dert ettiği şeyleri anlayamaz hale gelmiştim. Bambaşka biriydi artık o.
Tanımadığım kişilerden bahsediyor, onları çekiştiriyordu. Hep başkalarıydı masada dönen konu. Sadece ikimizi ilgilendiren bir konumuz yoktu. Güya baş başa bir akşam yemeğine çıkmıştık ama sanki ikimizden başkaları da masanın etrafında oturuyor, laf karıştırıyorlardı.
Bir saattir ortak bir konu bulamamıştık ama açıkçası o, bunu fark etmemiş hatta umursamamıştı. Sürekli benim ilgi alanımın dışındaki meselelerden bahsediyordu. Berkinmiş, Alya denen bir kızmış, Eylül'ün babasıymış... Bunlardan bananeydi ki? Bize neydi? Bizi ilgilendirmezdi.
Şimdi de Gaye'den bahsediyordu. Onun uzaklaşmasından ve yeni bulduğu arkadaşlarından. O da benden uzaklaşıyordu. Bunu görmüyor muydu? İnceliyordu bağımız. İnceldikçe kopuyorduk. Koptukça uzaklaşıyorduk.
Anlattığı şeyleri tebessüm ederek geçiştiriyordum. Yorum yapmak ve bunları dinlemek istemiyordum çünkü. Bunları konuşmak için buluşmamıştık. Bunu konuşmak için buraya, yemeğe gelmemiştik ve bunları konuşmak için ben hazırlanmamıştım. Bir süre sonra anlatmayı bıraktı. Onda konu tükenmişti. Yemeğini de bitirmemişti. Biraz su içti bardağından. Sonra saatine baktı.
'' Saat on olmuş. Kalksak mı artık? Buranın atmosferinden biraz sıkıldım.'' dedi.
'' Neden? 'Mekan' dediğiniz izbele yerde tüm akşamı geçiriyorsun. Gece eve geliyorsun. Böyle elit bir mekandan mı sıkıldın? Berkin'lerle takıla takıla mekan kriterlerini mi düşürdün?'' dedim dalga geçerek.
'' Ne alakası var, Çağan? Hem sen, beni mi takip ediyorsun?'' dedi.
'' Çok alakası var. Ayrıca neden seni takip edeyim? Etmiyorum tabiiki de. Aynı mahallede, birbirlerine yakın apartmanlarda oturuyoruz, hatırlatırım. Bazen seni görüyorum ya da sizi mi demeliyim? Bırakıyor seni arabasıyla evine. Berkin'le takılırken kendini çevrenden soyutlama. Apartmanın içine girene kadar sırıtıp ona el sallayacağına, biraz sağına soluna bakınsan benim de orada olduğumu görürsün.'' dedim.
'' Niye bu kadar agresifsin? Neyin var? Geldiğimizden beri de hiç konuşmadın hemen hemen. Hem yemeğe davet ediyorsun hem de masada tek konuşan kişi benim. İyice değiştin artık.'' dedi.
'' Ben mi değiştim?'' dedim sinirle gülerek. '' Bence değişen kişi sensin. Şu masaya oturduğumuzdan beri okuldaki embesil arkadaşlarını çekiştirip durdun. Benimle, bizi ilgilendiren hiçbir şeyden bahsetmedin. Varsa yoksa başkaları. Eskiden böyle değildin sen!'' dedim.
'' Ne anlatabilirim ki? Olan biteni anlatıyorum. Sen de anlat. Susma!'' dedi.
'' Ya banane okuldaki insanlardan? Sanane benim okul arkadaşlarımdan? Ben derdimi sana anlatamıyor muyum acaba? Ben, başkalarından değil; birbirimizden bahsedelim diye davet ettim seni bu yemeğe!'' dedim.
Övgü, şaşkınlıkla bana baktı ve gözlerini kapayıp derin bir nefes alıp verdi. Gözlerini tekrar açtı ve sakin olmaya çalışıyordu.
'' Peki, bahsedelim. Mesela? Ne öğrenmek istiyorsun?'' dedi.
'' Övgü... Üzerine çok geldim. Özür dilerim.'' dedim.
Övgü, kızgın bir ifadeyle '' Tamam, her neyse. Önemi yok.'' dedi.
Tam ona cevap vereceğim anda, Övgü'nün telefonu çalmaya başladı. Övgü, telefonun ekranına kimin aradığını görmek için baktı ve arayan kişiyi öğrendiğinde gülümsedi fakat hemen ciddileşerek telefonu açtı.
'' Alo?'' dedi.
''...''
''İyiyim, Berkin. Sen nasılsın?'' dedi.
Arayan Berkindi ve sinirlenmeye başladığımı en küçük hücreme kadar hissetmiştim.
''...''
'' Dışarıdayım.''dedi.
''...''
'' Yemek yiyorum.'' dedi.
Özellikle benim adımı Berkin denilen o ite söylemiyordu. Benimle birlikte yemek yediğini, ondan saklıyordu. Peki neden? Yoksa... Ona aşık mı oluyordu?
Berkin'in,Övgü'yü benimle birlikte olduğunu bilmesi gerekiyordu. Onun bana yaptığını, benim de ona yapacaktım. Birlikte yemek yediğimizi ona duyuracaktım.
Yüksek bir sesle '' Övgü, peçeteyi uzatır mısın, canım?'' diye sordum.
Övgü, şaşırarak peçetelikten bir peçete çıkararak bana doğru uzattı. Elindeki peçeteyi alıp yalandan ağzımı sildim.
''...''
'' Çağan'ın sesi. Onunla birlikteyim. Beni yemeğe davet etti de.'' dedi ve çok geçmeden Övgü, kaşlarını çatarak telefonun ekranına tekrardan baktı.
'' Ne oldu?'' diye sordum.
'' Telefonu yüzüme kapattı.'' dedi şaşkın bir sesle.
Övgü'ye bakıp genişçe sırıttım. Övgü ellerini göğsünde birleştirrek '' İkiniz de çocuk gibisiniz. Çocuk gibi kavga etmek yerine, neden uzlaşmıyorsunuz? Çocukluk kavgalarınızı devam ettirmenizin, ikinizi de komik duruma düşürdüğünü ne zaman göreceksiniz?'' dedi ukalaca bir tavırla.
Onun duyamayacağı kadar alça bir ses tonuyla '' Sen, benim seni sevdiğimi ne zaman göreceksin, aptal kız?'' dedim.
Övgü, '' Anlamadım?'' dedi.
Rahat bir tavırla sandalyeme sırtımı yasladım ve '' Adımı duyunca telefonu kapatması diyorum, ne kadar da saçma!'' dedim.
Övgü, kafasını iki yana salladı yaptıklarımızı saçma bularak ve önündeki yemeğini yemeye devam etti.
Yemek, hiç hayal ettiğim gibi geçmemişti. Ona ilk defa farklı bir şekilde yaklaşıyordum ama sanırım doğru bir şekilde yaklaşamamıştım. Elime yüzüme bulaştırmıştım.
Gittikçe aramız bozuluyor muydu? Ortak yanlarımız mı tükeniyordu, anlamıyordum.
Yemek yerken bir süre onu izledim. Kafasını hiç kaldırmadan yemek yiyordu. Ona baktığımı görmemişti. Böylece onu izlemek daha kolay oluyordu. Yüzünün en ince ayrıntısına kadar izlemek...
Karşımdaki, gördüğüm en güzel manzaraydı. Ona baktıkça, ikimizin içinde olduğu gelecek hayallerine dalıyordum. Ben onu düşlüyordum. O da bundan habersiz yemeğini afiyetle yiyordu.
Ben onun bu haline de aşık olurken, o kim bilir kafasındaki hangi düşüncelerle ya da kimleri düşünerek yemek yiyordu? Sanırım bu benim zorlu sınavımdı. Bu sınavı kazanırsam, sınıfı geçecektim fakat bu sınavı geçemezsem, artık sonsuza dek sınıfta kalmış olacaktım.
Bu sınavı Berkin'in geçmesine izin vermeyecektim.
Övgü, yemeğini bitirdi ve memnuniyetle bana bakıp gülümsedi. Azevvelki tartışmalarımızı unutmuş gibi bir hali vardı. İşte en çok da bu halini seviyordum. Affediciydi.
'' Bu gece çok üstüme geldiğin için seni cezalandırıyorum. Bana tatlı ısmarlayacaksın!'' dedi sevecen bir hareketle.
Ona gülümsedim. '' Dur tahmin edeyim. Canın künefe çekti değil mi?'' diye sordum.
'' Evet, en sevdiğim tatlı! Kaymak da olsun üzerinde!'' dedi.
'' İstediğin künefe olsun!'' dedim ve künefe siparişi vermek için garsona bakıp masamıza gelmesi için elimi kaldırdım.
DUYURU: ARKADAŞLAR, YENİ BÖLÜMÜN ÇOK GECİKTİĞİNİN FARKINDAYIM. BU GECİKME İÇİN SİZLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM. BUNDAN SONRAKİ BÖLÜMLER ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE YAYINLANMAYA DEVAM EDECEK. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantı 2- Farklı Yönler
RomanceAşk, hayal kırıklığı, ihanet... BU HİKAYE GERÇEK, YAŞANMIŞ BİR HİKAYEDEN İLHAM ALINARAK KURGULANMIŞTIR. KARAKTER İSİMLERİ HAYAL ÜRÜNÜ OLUP, KARAKTERLERİ GERÇEKTİR. Saplantı kitabının ikinci kitabıdır.