(Akın'ın ağzından)
Berbat geçen bir edebiyat sınavı daha... Bu dersten bir kere olsun geçebileceğimi görebilecek miyim acaba? Lise hayatım boyunca bir kere bile geçemedim bu dersten.
Sınav çıkışından sonra, gözlerim Asya'yı aradı fakat onu koridorda göremeyince, kantin katına inmeye karar verdim.
Kantine geldiğimde, Asya ve Berkin karşılıklı kahve içiyorlardı. İşin ilginç tarafı, Berkin bizler hariç kimseyle yakınlık kurmazdı ama ikisi pek samimiydiler! Ne konuştuklarını merak ediyordum. İlk önce görmemiş gibi yapıp sınıfa çıkmaya karar verdim. Sonra bundan vazgeçerek yanlarına gidip Asya'nın yanına oturdum. ''Selam!'' dedim.
''Selam.'' dedi Berkin keyifle.
Asya da hafifçe kafasını sallayıp gülümsedi. Ben gelince sohbetlerini kesmişlerdi ve bu benim sinirimi bozmuştu.
Berkin, karton bardağı sıkıştırıp çöpe fırlattı ve ayağa kalktı.
''Neyse gençler, ben kaçıyorum. İşim var!'' dedi. Ben de soğuk bir şekilde kafamla onu onayladım.
Berkin gittikten sonra Asya da kitaplarnı kucaklayıp ayağa kalktı. Sinirime hakim olamayarak ''Ne o, ben geldim diye mi gidiyorsun?'' dedim elimi yumruk yaparak.
Kaşlarını çatarak anlamamış gibi yaptı. Anladığını çok iyi biliyordum.
''Saf kız hallerini bırak Asya! Seni en az annen, baban kadar iyi tanırım. Her şeyi çok iyi anlıyorsun. Uzaklaşmaların da bilerek. Süründürme taktiği falan mı bu? Canımı mı yakacaksın böylelikle?'' diye sordum.
Gittikçe daha da sinirleniyordum ve o da bunun farkındaydı. Daha fazla sinirlendirmemek için olsa gerek, kalktığı sandalyeye tekrar oturdu.
''Ne alakası var Akın? Birazdan dersim başlayacak. Sınıfa gidiyordum o yüzden.'' dedi kendini savunmaya çalışarak.
''Ya bırak Asya! Ders başlayacaksa, zil çaldığı zaman gideriz. Aynı sınıftayız sonuçta, bahane üretme bana!'' dedim masaya sertçe vurarak.
Kantindeki herkesin bize baktığını fark edince ''Dönün lan önünüze! Ne meraklısınız magazine!'' diye bağırdım. Sonra Asya'nın kolunu sertçe tutarak ''Sen beni çocuk mu zannediyorsun lan? Hafife mi alıyorsun sen beni?'' diye sordum tehditkar bir sesle.
''Ne alakası var? Bırak kolumu, canımı acıtıyorsun!'' deyip kolunu ellerimin arasından kurtarmaya çalıştı.
''Ne alakası var, Ne alakası var! Başka laf bilmiyor musun sen? '' dedim.
Hala çok sinirliydim ve kendime hakim olamıyordum. Beni görmezden gelmesine, yok saymasına tahammülüm kalmamıştı.
''Ben... şuan ne olduğumuzu bilemiyorum. Bu yüzden nasıl davranacağımı kestiremiyorum. İlişkimizin bir adı yok.'' dedi masum bir ses tonuyla.
''Nasıl yok Asya, benle dalga mı geçiyorsun sen? Seni sahile çağırdım, geldin. Mekana davet ettim, geldin. Daha dün akşam zamanla aramızın daha iyi olacağını konuştuk seninle.'' dedim.
''Ama sevgili değiliz.'' dedi.
''Nasıl değiliz, her şey açık ve net. Önce sevgili gibi davranıyordun, sonra birden uzaklaştın!'' dedim.
''Teklif bekliyorum belki, olamaz mı?'' diye sordu sesini yükselterek.
Ne yani, zaten bir geçmişimiz vardı. Kaldığımız yerden devam edecektik. İlk defa çıkmıyorduk ki. Gerek görmemiştim bu yüzden ve şuan bunu bahane olarak sunması saçmaydı. Sakin olmaya çalışarak ''Pekala, benim sevgilim olur musun?'' diye basit ve saçma soruyu sormuş bulundum. Çok çocukçaydı. Teklif edilmesine gerek yoktu. Aynı dili konuşmak ve aynı duyguları paylaşmak zaten ilişkiyi başlatırdı.
''Evet.'' dedi kuru kuru. Gülümseyip yanağıma bir öpücük kondurdu. O sırada zil çaldı. ''Haydi sevgilim, sınıfımıza gidelim artık!'' dedi.
''Tamam, sevgilim gidelim.'' dedim. Elimi tuttu ve bana gülümseyerek baktı. Ben de ona gülümsedim ve onu kollarımın arasına aldım ve sınıfa girdik.
Sınıftan içeri girdiğimizde Asya bana daha çok sarıldı. Sınıftakiler bize şaşkın şaşkın bakıyorlardı.
Asya, ''Artık Berat ile oturma deslerde. Benimle otur.'' dedi.
Onun bu ani değişimi kafamı karıştırıyordu. İlk başlarda seviyormuş gibi davranıyordu. Sonra mesafe koymaya başlamıştı. Sonra ilişkimizin bir adı olmadığı bahanesini uydurmuştu. Şimdide yanıma sokuluyordu.
Çantamı alıp, Asya'nın yanına oturdum. Asya gülerek bana bir şeyler anlatıyordu fakat kafam başka yerde olduğu için onu dinleyemiyordum.
Bu kadar garip davranmasının sebebi neydi? Neden bir uzaklaşıyor, sonra bir yakınlaşıyordu? Bunlar benim gereksiz kuruntularım mıydı? Ben mi çok abartıyordum? Belki de bu düşündüklerim gerçek bile değildi. Belki de kötü niyetli değildi. Belki de gerçekten dediği gibi ona birliktelik teklifi etmediğim için bana nasıl davranacağını bilmiyordu ve bu yüzden mesafe koymuştu bana karşı.
Anın ve bu aşkın tadını çıkarıp, kötü düşüncelerin mantığımı ele geçirmesine izin vermeyecektim. Daha önce muhteşem giden aşkımı kendi ellerimle mahvetmiştim. Bu sefer de benim yüzümden bir kez daha bitmeyecekti bu aşk.
Onunla olan eski hatıralarım aklıma her geldiğinde, hep kendimi suçlamıştım. Bana taşınırken bile haber vermeyip birden yok olması da benim suçlu olduğumu gösteriyordu. Hangi sevgili, taşınacağı sevgilisine söylemeden birlikte el ele gezdiği şehri terk ederdi ki? Sessiz sedasız ayrılmıştı benden. Susarak gitmişti. Tek bir kelime bile etmeden. Birçok kez ona ulaşmaya çalıştım. Neden böyle yaptığını sormak, suçlu olduğumu bile bile bunu tartışmayı çok istedim fakat telefon numarası değişmiş ve tüm sosyal medyada kullandığı isimleri değiştirmişti ya da engellemişti, bunu hiçbir zaman anlayamamıştım.
''Elveda!'' bile diyemeden terk edilmiştim ve bunu hak etmiştim. O, terkedileceğini anlayıp benden önce davranmıştı. Bu işin sonu gerçekten de ayrılıktı. Çünkü yaptıklarımdan sonra bu ilişkiye devam edemezdim. Yüzüm kalmamıştı ama onu sevmiştim. Çok sevmiştim.
Benden ayrılıp, taşındığında bile kızamadım ona. Ben yine onu sevmeye devam ettim. Hem aklımda, hem kalbimde üç yıl taşıdım. Üç yıl da geçse, ben onu unutamadım.
''Asya, sevgilim. Sana sarılabilir miyim şöyle sıkı sıkı?'' dedim.
Asya, gülerek kafasını salladı ''Tabiiki sarılabilirsin, sevgilim.'' dedi. ''Sevgilim'' kelimesi onun ağzına, sesine çok yakışıyordu. Sanki onun için türetilmiş bir kelimeydi.
Onsuz geçen üç yılın öcünü alarak, ona sıkı sıkı sarıldım. O da bana sıkı sıkı sarılıyordu ve kısa bir sürenin ardından kafasını boynuma gömerek ağlamaya başladı. Hem kokumu içine çekiyor, hem de hüngür hüngür ağlıyordu. Sebebini sormayacaktım. Geçmişte yaptıklarım aklına geliyordu. Belki de beni çok affetmek istiyor ama yaptıklarımı unutamadığı için affedemiyordu. Boynuma daha sıkı sarıldı.
''Sana yemin ediyorum, geçmişte yaptığım hiçbir hatayı tekrarlamayacağım. Aksine telafi etmeye çalışacağım ama sen de bana yardımcı ol. Çabamı gör lütfen.''dedim.
''Tamam, ben zaten telafi etmene izin verdiğim için senin çıkma teklifini kabul ettim. Sana bir şans verdim.'' dedi.
''Bana güven, her şey çok güzel olacak ve biz çok mutlu olacağız!'' dedim.
''Umarım.'' dedi.
''Seni ömür boyu seveceğim, Asya. İzin ver bir ömür yanında olayım ve seni seveyim.'' dedim.
''Bir ömür boyu beni seveceğine inanmıyorum Akın, inandırıcı gelmiyor.'' dedi.
Verdiği cevaba şaşırarak kaşlarımı çattım ve ''Neden?'' dedim.
''Çünkü hiçkimse, hiçkimseyi bir ömür boyunca sevemez. Ben buna inanmıyorum.'' dedi.
Yine aynısını yapıyordu işte. Azevvelki davranışlarıyla, şimdiki davranışları örtüşmüyordu. Dengesiz bir ruh haline sahipti ve düşünceleri dakikalar arasında değişiyordu.
''Neden öyle olsun? Ben yaptıklarımdan ders çıkardım.'' dedim.
Asya kollarımın arasından kendini çekti ve bana bakıp gülümseyerek ''Bende.'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantı 2- Farklı Yönler
RomanceAşk, hayal kırıklığı, ihanet... BU HİKAYE GERÇEK, YAŞANMIŞ BİR HİKAYEDEN İLHAM ALINARAK KURGULANMIŞTIR. KARAKTER İSİMLERİ HAYAL ÜRÜNÜ OLUP, KARAKTERLERİ GERÇEKTİR. Saplantı kitabının ikinci kitabıdır.