(Okan'ın ağzından)
Gaye, kesinlikle patates kızartırkenki yaşadığı korkuyu başka hiçbir şeyde yaşamamıştır. Buna eminim. Patatesi yağa her attığında, yüzüne yağ gelecek diye resmen salona kadar koşup geliyordu. Onun bu halleriyle dalga geçtiğimde, kaşlarını çatıp koluma sertçe vuruyor, '' Ne yapayım yani yüzüme yağ mı gelsin?'' diye kendini savunuyordu.
'' Gayeciğim, yine de biraz fazla abartmıyor musun sanki? Islak patatesleri iyice sıkmazsan, yağa her attığında tabii böyle ses çıkar ve yüzüne doğru yağ sıçrar. İyice süzmüyorsun ki.'' dedim.
'' Ay, çok biliyorsun! Gel sen yap o zaman. Oradan konuşuyorsun sadece!'' dedi sinirlenerek.
Ona gülerek '' Hakkımı yiyorsun. Ben, köfteleri kızarttım. Çorba da yaptım. Salata da yaptım. Sen ne yaptın? Bir patatesi kızartamadın iki saattir!'' dedim.
'' Ya, öyle mi? O köfte ve çorba zaten hazırdı! Duyan da kendi ellerinle yaptın sanacak! Dondurulmuş gıdaları pişirdin sadece!'' dedi.
'' Tamam, Gaye. Haklısın. En büyük işi sen yaptın! Patates kızarttın! Hafife almamak gerek!'' dedim dalga geçerek ve onu alkışlamaya başladım. Bana sinir olduğunu belli eden bir ifadeyle dik dik bana baktı. '' Haydi, çok konuşma! Madem işin bitti, ayran yap!'' dedi ve patates kızartmaya devam etti.
'' Gerçekten pataes kızartmaktan başka hiçbir şey yapmadın! Her şeyi ben yaptım, her şeyi!'' dedim.
Bana bağırarak '' Sofrayı ben hazırladım! Ondan gecikti! Ayrıca ekmek almayı unuttun, onu almak için markete giden de bendim! O yüzden vakit kaybettim!'' dedi.
Kahkaha atmaya başladım. Onu kızdırmak çok hoşuma gidiyordu.
'' Ah tabii hayatım. Sonra tuzluğa tuz koydun. Ekmek kestin. Bunlar senin saatlerini alan işler!'' dedim.
Sinirle ocağın altını kapattı ve '' Yapmıyorum! Madem her işi sen yapıyorsun, bunu da yap!'' dedi ve salona geçti. Onun bu yaptığı çocukça harekete güldüm.
Son kalan patatesleri kızartıp diğer pişen patateslerle birlikte borcama koydum. Hızlı bir şekilde ayranı da yapıp sürahiye doldurdum. Hepsini sofraya yerleştirdikten sonra onun yanına gidip '' Sofra hazır. Haydi, gel. Yemek yiyelim.'' dedim.
Bana sırtı dönük bir şekilde koltukta oturuyordu. Kırgın bir sesle '' Ben yemeyeceğim. Sen ye.'' dedi.
'' Haydi ama Gaye! Çocuk gibi yapma lütfen! Seni kızdırmak için dedim ben onları. Kızınca çok tatlı oluyorsun çünkü!'' dedim. Dönüp bana doğru baktı.
'' Hem, bu ikimizin yemeği. İkimiz yaptık bunları. Haydi, gel yiyelim. Eğer gelmezsen, pasta yiyemezsin.'' dedim sinsi bir şekilde gülümseyerek.
'' Yalancı, evde pasta yok ki!'' dedi.
'' Nereden biliyorsun? Belki sen ekmek almaya gittiğinde ben de evin karşısındaki pastaneden kestaneli pasta aldım? Belki şuan buzdolabında yemekten sonra yenmeyi bekliyor?'' dedim.
'' Kestaneli hem de?'' dedi.
'' Evet kestaneli karamelli.'' dedim.
'' Beyaz bayrak çekip pes ediyorum. Kim kestaneli karamelli pastanın karşısında direnebilir?'' dedi gülerek.
'' He, şöyle! Gül, güzelim. Sen gül! Haydi yemeğe!'' dedim.
Onu elinden tutup kaldırdım ve onu ellerini bırakmayarak sofraya götürdüm. Sandalyesini çekip masaya oturmasına yardım ettim. O, oturduktan sonra karşısına geçip oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantı 2- Farklı Yönler
RomanceAşk, hayal kırıklığı, ihanet... BU HİKAYE GERÇEK, YAŞANMIŞ BİR HİKAYEDEN İLHAM ALINARAK KURGULANMIŞTIR. KARAKTER İSİMLERİ HAYAL ÜRÜNÜ OLUP, KARAKTERLERİ GERÇEKTİR. Saplantı kitabının ikinci kitabıdır.