9- Alışveriş

5.5K 534 399
                                    

Tuğra, arabaya bindiğinde Ferman da yanına oturmuştu. Gergin bir şekilde arabayı çalıştırdı. Sonbaharın getirisi olan ağaçlardan hırçın rüzgarlar yüzünden kopan yapraklar arabanın üzerini kaplamıştı.

Yapraklar arabanın hareket etmesiyle havaya uçarken Tuğra ise yakınlardaki bir alışveriş merkezine doğru sürmeye başladı.

Ferman'sa pencereyi açmış, dışarıyı izliyordu. Sert rüzgar saçlarını dört bir yana savuruyor ve görüşünü engelliyordu. Hiç istemediği bir şeyi yapmaya zorlandığı için keyfi kaçmıştı. Tuğra'yla aynı şeyleri hissediyordu, ikisi de oldukça rahatsızdı.

Tuğra, sessizliğin ortamı daha da gerdiğinin farkındaydı. Bu yüzden müzik açmaya karar verdi. Gergin ortama Freddie Mercury'nin eşsiz sesi de katılmıştı. Ferman, duyduğu sesle gülümsedi yavaşça. En azından Tuğra'nın müzik zevki iyiydi.

Kendini müziğe oldukça kaptırmıştı ki, istemsizce mırıldanmaya başlamıştı. Tuğra, Ferman'ın güzel sesini duyunca ona dinlemeye koyuldu. "Sesin güzelmiş."

Ferman, Tuğra'nın sesiyle daldığı hülyadan çıkıp ona baktı. "Senin de müzik zevkin güzelmiş." Tuğra'nın dili üst dudağında gezinirken omzunu silkti. "Özellikle plaktan dinlerken kendimden geçiyorum."

Ferman tek kaşını kaldırıp hımladı. Ardından ikisi de sessizliğe gömüldü tekrardan. Tuğra, alışveriş merkezinin alanına arabayı park edip arabadan indi.

"Amerika'dan eşyalarını nasıl getireceksin?" Tuğra önden giderken omzunu silkti. "Orada arkadaşım var, ondan rica edeceğim." Tuğra, Ferman'ın sorusunu anlamsız bulmuştu. Bu onu ilgilendiren bir konu değildi.

Park alanında yürürlerken sekiz yaşlarındaki pejmürde bir çocuk, Tuğra'nın yanına geldi. "Abi, karnım aç." dedi yalvarırcasına. Ferman yürümeye devam etse de, Tuğra dizini kırıp çocuğun seviyesine indi ve elini yanağına koydu. "Adın ne senin?"

"Abi, adım Ahmet." Ferman, biraz uzakta durmuş ikisini seyrediyordu. Ferman gülümseyip çocuğun saçlarını karıştırdı. Çocuğun ayakkabısının altı çıkmıştı, kıyafetleri yırtık pırtıktı ve hava giderek soğuyordu. Çocuğun soğuktan titrediğinin farkındaydı.

"Ahmet, düş bakalım peşine. Önce karnını doyuralım." Tuğra ayağa kalktıktan sonra çocuk gülümseyerek peşinden gelmeye başlamıştı. Ferman ise şaşkınlıkla izliyordu.

Uzun zamandır, görmezden gelirdi dilencileri. Oysa bir zamanlar kendisi de oradaydı. En yüksekten en dibe boylamıştı ve şanslı olmasaydı şu an o çocuk gibi olabilirdi. Kulağını kapatıp ilerlediği için utanmıştı. Tuğra'ya ise saygı duymuştu, ondan beklemediği bir davranıştı bu.

"Ahmet, ne yemek istersin?" Ahmet utangaç bakışlar atıp parmağıyla pizza markasını işaret etti. "Hiç yemedim abi. Hep yemek istemişimdir." Tuğra çocuğun saçlarını karıştırıp güldü. "O zaman pizza yiyelim."

Ferman sessizce ikisini izliyordu. Çocuk bir masaya oturup heyecanla beklerken Tuğra ise sipariş noktasına gidip her çeşitten birer dilim söylemişti. Siparişleri gelince çocuğun yanına oturdu. Ferman'ın yokluğunu fark etmiş gibiydi, etrafa bakınıyordu. Ferman'la bakışları buluşunca eliyle çağırdı.

Ferman yanlarına gidip oturdu. Çocuk pizzalara sanki dünyanın en önemli şeyiymiş gibi bakıyordu. Tuğra "Başlasana Ahmet." dediğinde çocuk gözlerini kaçırdı. "Biz de önce babam başlar, ardından en büyükten en küçüğe biz yeriz. Eğer kalırsa bizden annem yer. Ondan sizin başlamanızı bekledim."

"Biz yedik, bunlar senin için." Tuğra'nın sanki kendi kardeşiymiş gibi Ahmet'i sahiplenmesi Ferman'ın gülümsemesine neden olmuştu. Kendisinden utanıyordu, bu yüzden sessizce izlemeyi tercih ediyordu.

Ahmet, altı dilim pizzayı neredeyse beş dakikada yemişti hızlı hızlı. Sabahtan beri hiçbir şey yemediği o kadar belliydi ki. Mutlulukla gülümsedi Tuğra'ya bakıp. "Teşekkür ederim abi, sen olmasan yine çöpleri karıştıracaktım." Ahmet konuşurken sesi titremişti ve gözleri dolmuştu.

Tuğra, çocuğun elini tuttu ve ayağa kalktı. "Haydi, şimdi sana güzel kıyafetler alalım." Çocuk kaşlarını havaya kaldırmış Tuğra'ya bakıyordu. "Kıyafet mi?"

Tuğra başını salladı. "Evet, üstündekilerle kışı geçiremezsin." Ahmet gözlerini kaçırırken Ferman ise yine uzaktan seyretmeyi tercih ediyordu. Sanki aralarına girerse bu güzel manzarayı bozacakmış gibiydi.

Beraber birkaç dükkana girdiler. Tuğra, Ahmet'e yeni bir ayakkabı, pantolon, kazak ve mont aldıktan sonra kafasına şapkayı geçirdi. "İşte şimdi, bir daha soğuktan titremek zorunda kalmayacaksın ufaklık."

Ahmet, Tuğra'nın bacağına sarılıp ağlamaya başladığında Tuğra belinden tutup kucağına aldı. "Bir daha ağladığını görmeyeyim Ahmet." Çocuk o kadar zayıftı ki, tek koluyla taşıyabiliyordu. Cebinden cüzdanını çıkartıp bir kart verdi. "Bunu eve gidince babana ver, beni arasın. Sana ve ailene yardımcı olacağım. Tamam mı koçum?"

Ahmet başını salladığında Tuğra gülümseyerek çocuğu yere indirdi. "Şimdi evine git tamam mı? Hava kararıyor, geç kalma." Ahmet el sallayarak uzaklaşırken Tuğra ise gülümseyerek arkasından izledi.

Ferman Tuğra hakkındaki düşüncelerinin doğru olmadığını düşünmeye başlamıştı. Onu abisine benzetmişti fakat, o abisi gibi değildi. Evet, ikisinin de düşündükleri tek şey şirketti ve hayatlarını umursamıyorlardı ama Tuğra'nın iyi bir kalbi vardı. O çocuğu abisi görseydi, ona tiksinerek bakıp ilerlerdi.

Ferman, Tuğra'nın omzuna elini koyduğunda Tuğra ona bakmaya başladı. Ferman gülümseyip "Sen iyi bir adamsın." dediğinde Tuğra iç çekti. "Hepimiz iyi olsaydık, onlar bu durumda olmazdı."

Ferman başını salladı. "Haklısın."

Tuğra bir mağazaya girip kıyafetlere bakarken Ferman'sa dediklerini düşünüyordu. Konuşmadılar bu süre içinde, Tuğra'nın alışverişi bitince arabaya bindiler. Tuğra, Ferman'ı mekanına bıraktıktan sonra kendi evine doğru ilerlemeye başladı.

Evine gitmeyeli uzun zaman olmuştu.

🎇

Tuğra'yı gömüyordum, bir kez de öveyim dedim fkdkdkd

Ya çok tatlı olacaklar 💜

rewrite the stars °bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin