21- Sarhoş

4.8K 501 628
                                    

Ferman, önünde kendi kusmuğunun içinde yatan Tuğra'ya baktı. Kollarını göğsünde birleştirip iç çekti. Tuğra'nın gözleri yavaşça kapanıp uykuya dalınca Ferman'ın yapabileceği tek bir şey kalmıştı ama bunu yapmayı hiç ama hiç istemiyordu.

Dikkatli bir şekilde, tişörtünün kusmuğa bulanmamış kısmından tutup onu kusmuktan uzaklaştırdı sürükleyerek. Tuğra, hiçbir tepki vermeyip uyumaya devam ediyordu.

"Seninle ne yapacağım ben?" dedi oflayarak Ferman. Ayağa kaldırması gerekiyordu. Ayağa kaldırınca ne yapacaktı? Evini bilmiyordu, Masal'ı da arayamazdı.

Saçını kaşırken bara gidip barmenden bir şişe suyla makas aldı. Tuğra'nın tişörtünü kesip üzerinden çıkarttıktan sonra belki uyanır diye suyu kafasından aşağıya boca etti ama Tuğra hala tepkisizdi. Kolundan tutup oturur pozisyona getirdi ve kolunun altına girip ayağa kaldırdı.

Ferman, Inferno'da kalıyordu. Tüm günü burada geçtiği için, arkada kendine bir oda yapmıştı. Tuğra'yı oraya götürecekti. "Gramofonu alman için çağırmasaydım keşke seni." dedi Tuğra'yı zorla taşırken.

Cüssesinin hakkını veriyordu Tuğra, Ferman'ın kıçından terler akmıştı taşırken. Odadaki yatağa Tuğra'yı fırlatıp derin derin nefesler aldı, ardından dolaptan soğuk su alıp bir şişeyi bitirdi tek dikişle.

Tuğra'nın bugüne dek en net ve dürüst olduğu anın biraz önceki krizi olduğunu biliyordu. Mutfak tezgahına yaslanıp yatağında uyuyan adama baktı. Onun yerine kendini koyunca, ne kadar zor bir durumda olduğunu anlayabiliyordu. Tüm hayatınızı adadığınız şeyin aradığınız şey olmaması, baş edilmesi çok zor bir durumdu.

Onun sevilmediğini ve sevmediğini düşünmüyordu. Belki bugüne dek birini sevmemiş olabilirdi ama sevilmiş olduğuna emindi. Yakışıklıydı, iyi kalpliydi ve eğlenceli biriydi. O birisini sevmemiş olsa bile, hayatına girmiş birinin onu sevmiş olmalıydı.

Tuğra hafifçe gözlerini açtı ve onu seyreden Ferman'ı görünce tek kaşını kaldırdı yavaşça. En son, Ferman'ı sahnede gördüğü anı tam olarak hatırlıyordu. Ardından olanlar kesik kesikti.

Hızla oturur pozisyona geçti. Bir sürü saçma sözler söylemiş, ardından kusmuştu. Yüzünü ekşitip Ferman'a döndü. "Üzgünüm." dedi yavaşça. Boğazı kurumuştu. "Su verebilir misin?"

Ferman, dolaptan yeni bir su çıkartıp ona doğru attı. Tuğra, şişeyi tutup içmeye başladığında bir daha Ferman'ın yüzüne bakamayacağından emindi. Hayatının en rezil anını yaşamıştı.

Ferman, onun aksine bunu rezil bir an değil de bir yüzleşme anı olarak görüyordu. Tuğra, içindeki tüm seslerle, tüm soru işaretleriyle bir anda yüzleşmişti ve bu ağır gelmişti. Yanına oturup omzuna elini koydu. O sırada Tuğra, üstünün çıplak olduğunu yeni fark etmişti.

"Tuğra, hiçbir şey için istemediğin bir şeyi yapmak zorunda değilsin. Yönetici olmak için Masal'la evlenmek zorunda hissetmene gerek yok ya da yönetici olmak zorundaymış gibi hissetme mutsuzsan. Kendini, zincirlerinden kurtulmuş ve mutlu hissettiğin yer neresiyse orada ol. Hayatımız boyunca çevremizdeki herkes bizden bir şeyler bekler, bize yükler verir ama bizim mutlu etmemiz gereken tek kişi kendimiziz. İnsanların beklentilerini siktir et ve kendini nasıl mutlu hissediyorsan, öyle yaşa."

Tuğra, Ferman konuşurken onu izlemişti. Arada duraksıyor, doğru kelimeyi arıyordu. Bu sırada dilini dişlerinde gezdirip, alt dudağını yalıyordu. Tuğra'nın gözleri, Ferman'ın dudaklarında gezinirken dediklerini düşünüyordu.

Hiçkimse için hiçbir şey yapmamak... Yönetici olmamak... Masal'la evlenmemek... Zincirlerinden kurtulmuş ve mutlu olduğu yer... İnsanların beklentilerini siktir etmek... Mutlu yaşamak...

Kulağa hoş geliyordu, tıpkı tüm hayaller gibi fakat Tuğra, ne kendini zincirlerinden kurtulmuş hissetmişti ne de mutlu. O mutluluğu yöneticilikte bulacağına kendini inandırmıştı fakat bulamamıştı. Kendini yetersiz hissediyordu ve de değersiz.

"Sadece mutlu olmanın yolunu bul Tuğra. İnsanları mutlu edebiliyorsun, insanlara yardım ediyorsun. Bu sefer kendini mutlu et, kendine yardım et. Babanın senin fikirlerini önemsemeden sana yüklediği misyonu mu gerçekleştirmek istiyorsun, mutlu olmadan ya da babanın beklentilerini siktir edip kendinin çizdiği, sonunda ne olacağını bilmediğin ama özgür olduğun bir yola girmek mi?"

Tuğra, düzgün düşünemiyordu. Gözlerini Ferman'ın yeşil gözlerine dikti. "Sen, zincirlerinden kurtulunca mutlu oldun mu Ferman?" Ferman alt dudağını diliyle ıslattı hafifçe. "Evet, babamın pençelerinden kurtulup kendimi özgür hissettiğim sahneye attım kendimi ve sahnedeyken hiçbir yerde olmadığım kadar mutluyum."

Tuğra onu sahnede seyrettiği anı hatırlayıp gülümsedi. Tüm dikkatini ona vermişti, aklındaki her şey silinmiş gibiydi. O an, sadece Ferman'ı görüyordu ve sesini dinliyordu. Haklıydı Ferman, o sahnede hiç olmadığı kadar mutluydu ve bu mutluluğunu herkese yayabiliyordu. Tuğra, kendini en özgür hissettiği ve omzundaki tüm yüklerden kurtulduğu tek anın Ferman'ı seyrettiği an olduğunu fark etti.

"Sanırım benim sahnem de sensin Ferman." dedikten sonra dudaklarını Ferman'ın dudaklarına bastırdı.

🎇

Hellö.

Evet, sonunda hepinizin beklediği an geldi.

Tuğman is real bitchez.

💜

🐖

rewrite the stars °bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin