19- Sorgulama

5.1K 465 386
                                    

Masal gittikten sonra Tuğra, bir saat kadar öpücüğü düşündü. Evleneceği, ileride beraber olacağı kadının öpücüğünden az da olsa etkilenmemişti.

Oysa Masal, hem güzeldi hem de iyi birisiydi. Biri, ona kolaylıkla aşık olabilirdi. İnsanlara değer veriyor, hayvan haklarını koruyor ve karşısındaki kişiyi mutlu ediyordu. Neden karşısındaki aşık olunası kadına karşı hiçbir şey hissetmiyordu?

Kapısı çalınınca, on dakikadır kesintisiz baktığı gramofonundan ayırdı gözlerini. Cansu, kapıyı açıp "Tuğra Bey, Cengiz Bey geldi. Müsait misiniz?"

Tuğra başını sallayınca Cansu asansörün önünde beklemeye başladı. Cengiz geldiğinde onu selamlayıp Tuğra'nın odasına yönlendirdi. Kapıdan içeriye girince Tuğra ayaklanıp Cengiz'in elini sıktı. "Hoşgeldin abi." dedi gülümseyerek.

Cengiz, deri koltuğa oturup Tuğra'yı incelemeye başladı. Dalgındı, aklı başka bir yerdeydi ve bunu belli ediyordu. "Sen iyi misin Tuğra?"

Tuğra başını salladı hafifçe. "İyiyim, iyiyim. Belgelerde bir sorun çıkmadı umarım?" Cengiz gülümsedi. "Yok, herhangi bir sorun çıkmadı. Şimdi, ben senin yardımcın olduysam ne yapacağım?" Daha önce ne bir plazaya girmişti ne de bu tarz bir iş yapmıştı. Tamamıyla yabancı olduğu bir kulvardı bu.

"Sen sadece bana akıl vereceksin, yardımcı olacaksın. Cansu, kalan her şeyi yapacaktır." Tuğra'nın en çok ihtiyacı olan şeydi bu, birinin ona akıl vermesi. Ardından masadaki telefonu alıp Cansu'yu aradı. "Cansu Hanım, Yaren Hanım'a sorabilir misiniz, ona söylediğim şeyi yapmış mı?"

"Hemen soruyorum Tuğra Bey." dedikten sonra Yaren'i arayıp öğrendi. Ardından ayağa kalkıp Tuğra'nın kapısını çaldı. "Efendim her şey hazır, istediğiniz an size gösterecekler."

Tuğra gülümseyip ayağa kalktı. "Cengiz Abi, sana göstermem gereken bir şey var." Asansöre doğru yürürken Cengiz de peşine takılmıştı. Asansörün başında bekleyen Cansu, "Telefonunuza konumu attım." dediğinde Tuğra teşekkür etti ve ardından asansörle inip binadan çıktılar.

Konuma geldiklerinde binanın önünde birisi bekliyordu. Tuğra'yı görünce yanlarına gelip elini uzattı. "Merhaba, ben Efe. Size burayı ben gezdireceğim." Tuğra elini sıktı ve ardından binaya girip asansörle en üst kata çıktılar.

"Daire iki katlı, gördüğünüz gibi alt katında salon, iki çocuk odası, mutfak ve banyo var." Evi gezdirirken ikisine gördükleri şeyleri, sanki bilmiyorlarmışçasına anlatıyordu.

Cengiz, hala utangaç bir şekilde peşlerinde ilerliyordu. Bir anda hayatı nasıl mahvolmuşsa bir anda da tekrar düzene giriyordu. Hiç beklemediği bir anda, bir yabancı gelip ona yardım ediyordu. Ev, yıkık dökük olsa da önemli değildi. Bu yüzden kaç odası olduğunu önemsemiyordu.

"Üst katta yatak odası, iki tane daha çocuk odası ve yine banyo var." Efe, evi tanıttıktan sonra ikiliye döndü. "Tutuyor musunuz?"

Tuğra, Cengiz'e döndü gülümseyerek. "Ne diyorsun Cengiz Abi?"

Cengiz başını salladı yavaşça. Konuşacak gücü bulamıyordu kendinde. Tuğra, Efe'ye döndü ve elini sıktı. "Tutuyoruz. Anlaşmayı şirkete yollarsınız, bir yıllık ödemeyi peşin yapacaklar."

Evden çıkıp arabaya bindiklerinde Cengiz hala mahçuptu. "Tuğra, gerçekten sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu yaptıklarının karşılığını nasıl ödeyeceğim?" Tuğra Cengiz Abi'nin omzuna elini koydu. "Birazdan ödeyeceksin abi. Umarım açsındır."

Arabayı çalıştırıp yakınlardaki bir restoranta sürdü. Anahtarı valeye verip içeriye girdiler ve bir masaya oturdular. Garson siparişi aldıktan sonra Tuğra, aklındaki her şeyi Cengiz'e sormaya karar vermişti.

"Abi, sana bir şey soracağım." dedi yavaşça. Cengiz, dikkatle Tuğra'ya baktı. "Sor kardeşim."

"Yaşadığın onca zorluğa rağmen asla kaybetmediğin tek bir şey var, ailen. Karın, sen dibe vurduğunda çekip gidebilirdi ya da çocukların seni bırakabilirdi ama siz hep beraber kaldınız. İyi günde de kötü günde de her şeyi beraber sırtlandınız. Söylesene, bunun sebebi aşk ya da sevgi mi?"

Cengiz, soruyla derin bir nefes aldı ve bıçağıyla önündeki eti kesmeye başladı. "Şenay'la, aynı mahallede büyüdük. O benim ilk aşkımdı, çocukluk aşkım. Lise döneminde babasını kaybedince okulu bırakıp çalışmaya başladı. O kız kardeşiyle annesine bakarken ben okumaya devam ettim. İletişimimizi hiç koparmadık. Ben harçlıklarımdan biriktiriyordum. Parayı kabul etmeyeceğini bildiğim için erzak alırdım eve. Ardından kız kardeşi kaçtı, zengin bir adam buldu kendine. O sıra ben üniversiteye yeni başlamıştım. Annesi bunu öğrenince kalp krizi geçirdi, kimsesiz kaldı Şenay. Evlendik biz de, ben okudum o çalıştı. Bir şekilde geçindik çünkü o yanımdayken paramın var olup olmaması önemli değildi."

Tuğra, büyülenmiş gibi dinliyordu Cengiz'i. Okuduğu kitaplar ya da dün izlediği film gibi değildi bu. İşte gerçek aşk buydu. "Peki, onu görünce ne hissediyorsun?"

Cengiz güldü yavaşça ve dolan gözlerini sildi. "Ona baktığımda, hala o küçük çocuk gibi hissediyorum. Kalbim ısınıyor, anlamsızca gülümsüyorum. Tüm dünya yok olsun, ona bakarken umurumda olmaz. Her güne onunla başlayıp onunla bitirmek istiyorum."

Tuğra başını salladı yavaşça. Bunları anlayabiliyordu fakat böyle hissetmenin nasıl hissettireceğini anlamıyordu. Ne ailesinde görmüştü böyle bir sevgi ne de arkadaşlarının arasında. Masal'ı düşündü, onu öpüşünü...

Acaba o öyle mi hissediyordu? Cengiz gibi seviyor muydu kendisini? Oysa, tanışalı daha uzun süre olmamıştı. Masal onu nasıl kısa sürede böyle sevebilmişti? Sevdiyse bile, Tuğra bunu hissetmiyordu. Ne Masal'a karşı bir sevgisi vardı ne de onun sevgisini hissedebilmişti.

"Ben evleniyorum abi. İki ay sonra, sırf şirket daha da büyüsün diye evleniyorum. Aşkı, sevgiyi hissetmedim hiç. Ne annemle babam seninle Şenay Abla gibi sevdi birbirini ne de arkadaş çevremden biri. Ben ne sevdim birini, ne de biri sevdi beni. Şimdiyse, bir soru yüzünden sevmeyi ve sevilmeyi merak eder oldum." Tuğra iç çekip şarabından bir yudum aldı.

Cengiz Tuğra'nın söylediklerini ölçtü ve tarttı bir süre. "Evlenmeyi istiyor musun peki onunla?" dedi yavaşça. Tuğra başını salladı. "Bu benim elimde olan bir şey değil abi, ya evleneceğim ya da tüm hayatımı adadığım şeyi kaybedeceğim."

"Bu adadığın şey, şirketin yöneticisi mi olmak?"

Tuğra alt dudağını ısırdı ve gözlerini önündeki salataya dikti. "Evet, kendimi bildim bileli amacım bu şirkete yönetici olmak. Üç yaşımı hatırlıyorum az çok, babamla hatırladığım tek anım bu. Düşüyorum, dizim kanıyor ve ağlamaya başlıyorum. Babam gelip ayağa kalkmamı söylüyor. Sen ileride bir şirketi yöneteceksin, önüne çıkan ilk engelde düşüp ağlayamazsın." Biraz durup güldü. "Düşün, üç yaşımdan beri ben her zaman bu günü düşledim. Şirkete yönetici olarak ayak basmayı. Başka ne yapabilirim bilmiyorum. Bu dünyaya geliş amacım buymuş gibi hissediyorum."

Cengiz yine bir süre bir şey demedi. Biliyordu ki, yanlış tek bir cümlesi ile Tuğra, ilk kez açtığı bu konuyu bir daha açmamak üzere kapatırdı. "Peki, bugün hayalini gerçekleştirdin. Artık bu şirketin yöneticisisin. Mutlu musun?"

Tuğra parmaklarıyla oynarken ofladı. "Bilmiyorum, mutlu olmaktan çok... Sanırım kafam karışık. Bu anın hayalini kurdum, bu anı yaşamak için yıllarımı verdim ama dün neysem, bugün de oyum. Hiçbir şey değişmedi. Hiçbir şeyin değiştiğini hissetmedim."

"Peki, şu an aşkı bulsan bunun uğruna yöneticiliği bırakır mısın?" Tuğra tek kaşını kaldırdı ve bir süre düşündü. Bir yanda merak ettiği, tatmak istediği bir duygu vardı öbür yanda ise hayatını üzerine kurduğu amacı... Başını iki yana olumsuzca salladı.

"Hayır, yöneticiliği bırakırsam hayatımın bir anlamı kalmaz."

🎇

Çok büyük konuşma Tuğra.s.s.s

Öbür bölüm %90 Ferman olacak, haberiniz olsun. xd

Masal&Tuğra öpüşmesinden korkmayın. Tuğra, ona karşı bir şey hissetmiyor çünkü başkasına hissedecek :))

rewrite the stars °bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin