14- Tohum

5K 483 288
                                    

Tuğra ve Ferman, Cengiz'in yanından ayrıldıklarında Tuğra'nın telefonu çaldı. Arabaya binerken telefonu açtı. Arayan, Amerika'dan eşyalarını getiren kargoydu. "Şu an evde değilim." dedi arabanın kontağını çevirirken.

"Peki o zaman, eve ne zaman geçersiniz ya da bırakmamı istediğiniz başka bir adres var mı?"

Tuğra, saatine baktı. Ferman'ı bırakıp eve geçmesi iki saati bulurdu ve çalışanları bekletmek istemiyordu. "Bir dakika," dedi telefondaki çalışana. "Ferman, kargom senin mekana gönderilse olur mu?"

Ferman başını salladığında Tuğra telefonu ona verdi. Mekanın adresini verdikten sonra telefonu kapattı. "Kusura bakma, iki saat bekletmek istemedim onları. Zaten plak koleksiyonum ve birkaç özel eşyam gelecek." dedi arabayı park alanından çıkartırken.

Ferman'sa omzunu silkti. "Kusura bakılacak bir şey yok, tabii ki gelebilir." Ardından ikili konuşmayı bıraktı. Tuğra, telefonunu arabaya bağlayıp müzik açtığında Ferman yine pencereden dışarıyı seyrediyordu.

Duyduğu şarkıya uygun olarak ikili, birbirlerinden habersiz bir şekilde ritim tutmaya başladı. Ferman, ayağıyla ritim tutarken Tuğra ise parmaklarıyla direksiyona vurarak tutuyordu. Tuğra, plaklarını almak için sabırsızlanıyordu. Uzun zaman sonra, müziğin en doğal haliyle dinleyecekti bu şarkıları.

Ferman şarkı bitince Tuğra'ya doğru dönüp onu baktı. "Tuğra, neden Amerika'yı bırakıp buraya yönetici olmak için geldin?" dedi merakla. Alacağı cevabı biliyordu fakat yine de sormadan edememişti.

"Çünkü Amerika'ya gitme amacım dönünce daha iyi bir yönetici olmaktı. Amerika'yı bırakmadım, zaten Amerika'ya dönmek üzere gitmiştim." Biraz önceki Tuğra'yla alakası yoktu şu ankinin. Biraz önce tüm hislerini belli ederken şimdiyse yine mimiksiz, normal haline dönmüştü.

Ferman gözlerini devirmemek için kendini zor tutuyordu. Karşısındaki adamda o nefret ettiği herifi ve onun veliahtı Murat'ı görüyordu lakin biraz önce gördüğü insan onlardan daha iyiydi. Onların asla olamayacağı kadar iyi biriydi.

Ve biliyordu, Tuğra onlardan daha fazlasıydı. Yöneticilik için yaratılmış bir piyondan çok daha fazlası...

Parmağını çenesine sürterken yeni bir soru sordu. "Peki, yönetici olunca yeni hedefin ne olacak?" Tuğra, Ferman'a göz ucuyla baktı. Ne kadar da saçma bir soruydu bu? "Benim hedefim zaten yönetici olmak, onu başardığım an yeni bir hedefe ihtiyacım olmayacak."

Ferman'ın çenesi kasılmış, boynundaki damarlar belli olmaya başlamıştı. Uzun süredir sinir problemi vardı, çocukluğundan kalan bir sorundu bu. Ne kadar tedavi olsa da, asla tamamen atlatamamıştı ama sakin olması gerektiğini biliyordu ve olacaktı da. "Hayatının sonuna değin yapmayı istediğin tek şey yönetici olmak mı? Hayallerin yok mu ya da hobin? Sevmek ya da sevilmek istemiyor musun?"

"Hayalim yok, zaten istediğim her şeyi elde ettim ve evet, kendi çocuğumu yetiştirip yerime geçmesini sağlayana değin, yönetici olmak istiyorum. Sevmek ya da sevilmemek... Ben, sanırım hiçbir zaman o anlamda birini sevmedim ya da sevildiğimi hissetmedim ve yirmi yedi yaşıma dek gayet iyi yaşadım. Bundan sonrasında da bunları tatmazsam, benim için sorun olmaz." Başta, kendinden çok emin konuşsa da sonlara doğru sesi kısılmış ve düşüncelere dalmıştı.

Yönetici olmalıydı ve olacaktı. Bunun için doğduğunu ve bunu yapması gerektiğini biliyordu. Hayal? Hobi? Hayali zaten yönetici olmaktı. Hobi olarak da kitap okur ve plak toplardı.

Sevmek... İnsanları seviyordu, hayvanları da. İnsanlara yardım etmeyi ya da onlarla vakit geçirmeyi de severdi fakat iş, aşka gelince bu konuda emin değildi. Evet, hem erkeklere hem de kadınlara karşı bir şeyler hissetmişti fakat bunlar her zaman cinsel anlamda olmuştu. Uzun süre beraber olduğu, tek gecelik yaşadığı çokça ilişkisi vardı fakat hiçbir zaman bu, bir adım ötesine gitmemişti. Özellikle erkeklerle genellikle bu mesafeyi korurdu. İleride bir skandal yaşamamak için sadece birlikte olurdu.

Bu yüzden birini sevdiğini düşünmüyordu ya da beraber olduğu insanların onu sevdiğini. Birlikte takılırlardı, zaman geçirirlerdi ama bu kısımda arkadaş gibiydiler, ardından sevişirler ve tekrar arkadaşlığa geri dönerlerdi.

Yaşamayı istemez miydi? Bunu da bilmiyordu. Daha önce yaşamadığı için bir özlem yoktu içinde lakin merak ediyordu. Çevresinde, birbirini deliler gibi seven insanlar da bulunmadığı için nasıl bir şey olduğu hakkında bir fikri de yoktu. Bir insan, bir başka insanı nasıl onun uğruna ölecek kadar severdi bunu da hiçbir zaman anlamamıştı.

Ferman'a verdiği cevabın doğruluğundan emin değildi, keza Ferman da Tuğra'nın düşünceli halinden bunu anlamıştı. Bunun, Tuğra'nın beynini kemirmesini istediği için susup tekrar dışarıyı izlemeye başladı.

Bir tohum ektiğinin farkındaydı ve bunun filizlenip açılacağından emindi. 

🎇

Hellö.

Tuğman yazem dedim biraz da olaylara hafiften giriş yapalım istedim 💣

rewrite the stars °bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin