20- Inferno

5K 489 655
                                    

Tuğra, Masal evine geleceği için işten erken çıkmıştı. Gerçi, istediği saatte gelip gitmesinde herhangi bir sıkıntı yoktu. Sonuçta şirketin sahibiydi, ister gelirdi ister gelmezdi.

Cengiz'in evini tuttuktan sonra, mobilyalar için Cansu'yu bilgilendirmişti. Yarın, toplantılardan sonra Cengiz ve ailesi oraya yerleşebilecekti. Eve girdiğinde üstündeki tüm yüklerden kurtulmuş gibi hissediyordu.

Ardından aklına yine Masal'ın onu öpmesi geldi. Masal'ın geliyor olması, onu germişti. Bu konuyu açmak istemiyordu. Şayet, Masal ona karşı bir şey hissediyorduysa ne yapacaktı Tuğra? Bugüne değin hiçbir ilişkisinde bunlar konuşulmamıştı ve insanları kırmaktan nefret ederdi.

Evleneceği kadın, ona onu sevdiğini söylerse nasıl ondan etkilenmediğini söyleyebilirdi ki? Bunu yapamazdı. En iyisi konuyu açmamaktı.

Hızlıca duş alıp üstüne rahat bir şeyler geçirdi ve dolaptaki dondurmaya baktı. Dondurma gibi görünüyordu, en azından görüntüsünü benzetebilmişti. Güzel olduğunu umuyordu, o kadar uğraşmıştı.

Cengiz'le konuştuklarını düşünmek istemiyordu. Yöneticiliği seviyordu, daha doğrusu sevecekti. Bugün, ilk günüydü, toyluğundan böyleydi. Yarın, gerçekten başlayacaktı işine. Masal'la iki ay sonra evlenecek, ardından da kendini çocuklarına adayacaktı. Kendi babası gibi olmayacaktı, her zaman onlarla ilgilenecekti. Sevgiymiş, aşkmış bunları düşünmemeliydi. Asla Cengiz'in yaşadığı şeyi yaşayamayacaktı.

Bilgisayarından son dakika haberlerine bakarken zil çalmıştı. Gerginlikle yutkunup ayaklandı. Bu günü hatırlatmamalıydı. Dün nasılsa öyle olmalıydı araları.

Kapıyı açıp gülümsedi yavaşça. Masal, gözlerini kaçırıp içeriye girdi. "Hoşgeldin Masal."

"Hoşbuldum." Masal ceketini çıkartınca Tuğra onu portmantoya astı. Masal, Tuğra'yı takip edip karşısındaki koltuğa oturdu. "Ne içersin?"

Masal, hala Tuğra'ya bakamıyordu. Sabah yaptığı şey yüzünden buraya gelmemeyi bile düşünmüştü. "Fark etmez." dedi yavaşça.

Tuğra, terleyen ellerini şortuna silip mutfağa gitti. Sabahları içtiği meyve suyundan iki bardak doldurup dondurmayı da tabaklara koydu. Tadını merak ediyordu.

Sehpaya bardakla dondurmayı koyup ensesini kaşıdı. "Geçen gün vegan olduğun için dondurma yiyememiştin, ben de vegan dondurma yaptım." Karşısına oturduğunda Masal hafifçe başını sallamıştı. Ona bu kadar iyi davranıp, düşünmesine gülümsedi. Tuğra'yı tanımadan önce, evleneceği kişinin iğrenç biri olacağını düşünmüştü. Korkmuştu bundan çok lakin karşısındaki adam, sevilesi biriydi ve bu akıma kapılmamak için kendini zor tutuyordu.

Dondurmadan yedi ve şaşkınlıkla Tuğra'ya baktı. "Gerçekten çok güzel!" dedi, sabahki olay hiç yaşanmamış gibi. "Teşekkür ederim Tuğra." derken yine aklına öpüşü gelmişti ve yüzü düşerken kafasını eğdi.

Tuğra ise farklı değildi. İstese de istemese de bu konunun konuşulması gerektiğinin farkındaydı. Dondurmadan bir kaşık daha aldı. "Masal, sabah..." dedi yavaşça. Ne diyecekti ve nasıl diyecekti ki?

"Cansu bizi izliyordu, nişanlı olduğumuzu duyunca şaşırmıştı. Sanırım kimse onu bilgilendirmemiş. Şüphelenmesin diye öptüm." Masal, aklına gelen ilk yalanı söylediğinde kalbinde hafif bir acı hissetti. Biliyordu ki, gerçeği söylese her şey daha sarpa saracaktı.

Tuğra, başını salladı. "Anladım. Mantıklı olanı yapmışsın. Sonuçta, yakında beraberken birlikteymiş gibi davranmamız gerekecek." Düğün daha basına duyurulmamıştı. Duyurulduğu an, tüm gözler onlarda olacaktı.

rewrite the stars °bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin