39- Kaos

3.5K 365 468
                                    

Tuğra'nın düğünü terk edişiyle Masal ortada kalmıştı. Davetliler şok geçirmiş bir şekilde ona bakarken Cengiz ve Cansu ayaklanıp Masal'ın koluna girdi ve salondan çıkarttılar.

Şenay, oğullarını alıp salondan çıktığında Volkan davetliler yüzünden sinirini çıkartamamıştı. Nasıl bir açıklama yapması gerektiğini ilk kez bilmiyordu. Her şeye hazırlıklıyken, oğlunun ona, tehditlerine rağmen karşı çıkma ihtimaline olanak vermemişti.

Haldun ise, Cengiz ve Cansu Masal'ı götürürken avcunda tuttuğu şarap kadehini istemsizce parçalamıştı. Semiramis, kocasının elindeki cam parçalarını temizlerken kalabalık yavaşça dağılmaya başlamıştı.

Cengiz, Masal'ı hazırlandıkları odaya götürünce Masal eldivenlerini çıkarttı yavaşça. Olanları tekrar tekrar düşünüyordu ve artık bir şeyler yerine oturmuştu. Aptal değildi, büyük resmi görmesi pek zamanını almamıştı.

"Tuğra ve Ferman... Aralarında bir şey var değil mi?" Masal, ellerini kucağından birleştirmiş parmaklarıyla oynarken Cengiz ne diyeceğini bilememişti. Daha fazla bunu saklayamayacaklarını biliyordu.

"Evet." dedi yumuşak bir sesle ve Masal'ın omzunu tuttu. Cansu ise, duymaması gereken bir şeyler duyduğu için kendini rahatsız hissetmişti.

"Bu yüzden değil mi? Ferman, ona Tuğra'dan hoşlandığımı söyleyince yurtdışına gitti. Tuğra, o gittiği için evden çıkmadı ve aramalarıma dönmedi." Hafifçe güldü. "Bunu nasıl daha önce fark edemedim? Resmen kardeşimden, sevdiği adamla evlenirken şarkı söylemesini istedim."

Gözünden akan yaş, Tuğra'yla Ferman'ın ilişkisi için değildi. Kardeşine yaşattığı acılar içindi. Bu dünyada en değer verdiği insandı o ve onu üzmüştü.

"Sen kızmadın mı?" Cengiz, şaşkınlığını gizleyememişti.

Masal bakışlarını elinden çekip gözünden akan bir damla yaşı sildi. "Neden kızayım ki? Tuğra'yla aramızdaki şey sadece bir anlaşmaydı. Tuğra'ya olan hoşlantımdan ne Ferman'ın ne de Tuğra'nın haberi vardı... Hem birini böyle sevmek, günümüzde kolay rastlanan bir şey değil."

Cansu, duyduklarıyla bir şeyleri yeni yeni anlamaya başlamıştı ve her duyduğu yeni şey, diğerinden daha şaşırtıcıydı. Sezen'in neden ondan yardım istediğini daha iyi anlıyordu.

"Fakat şimdi olacakları hayal bile edemiyorum. Haldun da Volkan da bundan sonra susup oturmayacaklar. Bedelini çekeceğiz." Masal'ın omuzları yenilgiyle çökmüştü. "Keşke bir gün daha dayansaydın Tuğra..." diye fısıldarken Cansu, gözlüğünü düzeltti.

"Bir fikrim var!" Cengiz ve Masal, onun varlığını unutmuşlardı bile. Ona döndüklerinde Cansu, Sezen'in planını anlatmaya başladı.

Cansu, Masal ve Cengiz konuşurlarken Sezen, Tuğra'yı yakalamıştı. Kolundan tuttuğu gibi çevirdi abisini kendine ve yanağına okkalı bir tokat savurdu. "Aptal! Son anda dayanamadın değil mi? Şimdi her şeyi mahvettin!"

Sezen sinirden saçlarını çekerken Tuğra sızlayan yanağına elini koydu. Hak ettiğini biliyordu bu tokatı, bir şey demedi.

"Hızlı olmamız gerek, hala bir şansımız olabilir." Sezen, kardeşinin koluna girecekken duyduğu öksürük sesiyle arkasına döndü. Ferman, hafifçe sallanarak onlara bakıyordu. Sezen yavaşça alkışladı onu. "Diğer yıldızımız da gelmiş! Daha sonra konuşur musunuz sevişir misiniz, umurumda değil ama şu an hepimizin hayatını kurtarmaya çalışıyorum. O yüzden kendine acımaya devam et." Saçını savurarak tekrar Tuğra'ya döndü ve koluna girdi.

Kalabalığın gitmesiyle Haldun ve Volkan hızla ayaklandılar. İstanbul'un tüm seçkin ailelerine rezil oldukları yetmemiş gibi, otoriteleri de sarsılmıştı. İkisi aynı anda kendi araçlarına binip, şirketlerine doğru yola koyuldular. Savurdukları tehditleri gerçekleştirme zamanı gelmişti.

Sezen, Tuğra'ya evine gideceklerini söyledi. Cansu'dan aldığı tüm belgeleri, babası bir şeye kalkışmadan önce polise vermeliydi. Tuğra, gidebildiği en yüksek hızla kardeşinin evine doğru sürüklerken Haldun, kendi şirketine ulaşmıştı bile.

Cansu, Cengiz'e ve Masal'a Sezen'in planını anlatmış ve benzerini Masal'ın yapması için ikna etmişti. Haldun şirketten içeriye girerken Masal, babasının odasındaydı ve Cansu'yla Cengiz onu arabada bekliyordu.

Haldun'un kapısı açılır açılmaz, Masal elinde belgelerle babasına döndü. Yetişebileceğini sanmıştı ama yakalanmasını engelleyememişti. Göz yaşlarıyla tüm makyajı bozulmuş haldeydi. Haldun, kızına sinirle bakarken Masal'sa güldü sadece.

"Hiçbir şey beklediğin gibi gitmedi değil mi?" Elindeki belgeleri salladıktan sonra güldü. "Bunlarla seni yok edeceğim."

Haldun kaşını çattı. "Bu odadan nefes alarak çıkabileceğini sanıyorsun yani? Önce seni, ardından da Ferman'ı yok edeceğim." Ferman'ın adını söylerken tiksintiyle bakmıştı Masal'a.

Masal elindeki dosyaları sıkıp başını iki yana salladı. "Oh, hayır baba. Bu odadan sadece ben çıkacağım. Ferman'a bir şey yapamayacaksın."

Dosyaları masanın üzerine koyarken Haldun, avına kenetlenmiş bir yırtıcı gibi seyrediyordu onu. Masaya doğru hamle yapmasıyla, Masal masanın ucundaki dolma kalemi eline alıp babasının eline geçirdi.

Haldun, elinden fışkıran kanla çığlık atarken Masal hızlı bir hareketle dosyaları Haldun'un ulaşamayacağı bir yere fırlattı. Haldun bağırarak eline saplanmış olan kalemi çıkartıp diğer eliyle Masal'ın saçına yapıştı. Tüm gücüyle Masal'ın kafasını masaya vurduğunda Masal acıyla inlemişti ama beyninde yankılanan sözler ve Ferman'a bir şey olma ihtimali onu toparlamıştı.

Hala masanın üzerinde duran kalemi alıp gelişi güzel bir şekilde Haldun'a doğru savurdu. Haldun'un saçlarındaki eli gevşediğinde Masal, babasına doğru baktı ve nefesi kesildi.

Kalem, Haldun'un boynuna saplanmıştı ve vücudunda hızla akan kan yavaş yavaş kalemin etrafından sızıyordu. Haldun, acıyla gerilerken Masal yerdeki dosyalara doğru atılıp sürünerek kapıya doğru ilerledi.

"Her şey bitti." dedi ayaklanırken. Haldun, zorla olsa bile koltuğuna oturmuş acıyla kızına bakıyordu. Kalemi tutan eli yavaşça yere düşerken vücudundan akan kan, bilincini kapatmıştı.

Masal, şirketten çıkarken Sezen'le Tuğra eve ulaşmışlardı. Sezen, bilgisayarını kucağına alıp gerekli belgeleri bir taşınabilir belleğe aktarıp abisine döndü. "Eğer bekleyebilseydin yarın Volkan'ın tüm kirli işlerini polislere verip onu hapse attıracaktım." Gülerek belleği Tuğra'nın cebine attıktan sonra koluna girdi. "Hızlı olmalıyız, Volkan bir şey yapmadan halletmemiz lazım bu işi."

Hızla evden çıktılar ve evin önüne park ettikleri arabaya doğru ilerlemeye başladılar. Tam arabaya biniyorlardı ki Tuğra'nın telefonu çaldı. Sezen kapıyı açarken, Tuğra'ysa telefonunu açtı. "Sana sevdiğin herkesi yok edeceğim demiştim." Babasının sakin sesini duyar duymaz kanı donmuştu.

Sezen'e tam dönecekken bir patlamayla geriye doğru savruldu ve bilincini yitirdi.

Volkan, telefonda duyduğu sesle gülümsedi yavaşça. Kimse onun emirlerine uymamazlık yapamazdı. Yapansa, cezasını alırdı.

🌟

Hellö

Öncelikle bir asır sonra bölüm geldiği için üzgünüm ama aşşırı yoğundum ve bir türlü yazma imkanım olmadı.

Yazdığım bu şeyden de pek tatmin olmadım ama neyse. :(

50K olmuşuz. 💜

Sizi öldüreceğim. :")

Ayrıca öldürmek demişken sizce Sezen'e ne oldu? Masal, babasını öldürdü mü? Bundan sonra neler olacak?

🐖

rewrite the stars °bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin