Tuğra, koltukta sızmışken kendine anahtar yaptırmış olan Sezen evine girmişti. Uzun zamandır açılmamış pencereler yüzünden evde keskin bir alkol ve kusmuk kokusu vardı. Yüzünü ekşitirken abisini sızmış bir halde bulup yüzüne hafif tokatlar atmaya başladı.
Düğüne iki hafta kalmıştı ve bu yüzden babası, son durumu öğrenmek için bir akşam yemeği daha ayarlamıştı. Sezen, abisinin durumunu bildiği için buna karşı çıkmaya çalışsa da babası onu dinlememişti bile ve Tuğra bu haldeyken bir yemeği daha kaldırabilir miydi emin değildi.
Tuğra, acıyan gözlerini hafifçe araladığında Sezen'i görünce gülümsedi hafifçe. Kardeşiyle bağları son olanlardan sonra sıkılaşmıştı ve artık kardeşten çok bir dost gibi görüyordu. "Sana mükemmel bir haberim var Tuğra, bu akşam yine ailecek yemek yiyeceğiz." Sezen gözlerini devirirken zayıflamış olan abisinin kolunu çekiştirip ayağa kaldırmaya çalışıyordu. "Ve eğer hemen kalkıp duşa girmezsen olacakları tahmin bile edemiyorum."
Tuğra zorlanarak ayağa kalkarken artık hiçbir şey umurunda değildi. Ne Masal'la evlenmek ne de yöneticiliğe devam etmek... İstediği tek şey tüm gün içip acı çekmekti.
Soğuk duşla biraz kendine geldikten sonra eline geçen ilk şeyleri giydi üzerine. Sezen yanına gelip morarmış gözaltlarına kapatıcı sürdü. "Elimden gelenin en iyisini yaptım."
Tuğra omzunu silkti. "Parçalanmış bir şeyi eski haline getiremezsin Sezen." Sezen yalandan öğürdü. "Bana edebiyat yapma Tuğra, şu akşamı atlatalım tekrar içip kendine acımaya devam edersin."
Tuğra, Sezen'in laf sokmasına sadece gülümsedi. Kardeşinin onun iyiliğini istediğini biliyordu ve sivri dilli konuşmasını seviyordu.
Evden çıkıp arabaya binene değin konuşmadılar. Tuğra, zaten konuşacak kadar dinç hissetmiyordu kendini. Sezen'se bugüne dek diyebileceği her şeyi dediği için tekrar tekrar abisinin kafasını ütülemek istemiyordu.
Eve ulaştıklarında Sezen abisinin elini tuttu. "Ne olursa olsun, neye karar verirsen ver, ben senin yanındayım." Yüzünde samimi bir gülümsemeyle abisine baktığında Tuğra da gülümsedi ona. "Biliyorum Sezen."
Arabadan inip eve beraber girdiler. Yardımcılar onları görünce karşıladı ve ceketlerini aldılar. Sezen abisinin koluna girdiğinde masaya beraber yürüyüp karşılıklı oturdular. Birkaç dakika sonra önce Hayat, ardından da Volkan içeriye girdi.
Volkan oturmadan önce oğlunun omzunu sıkıp masanın başındaki sandalyeye kuruldu. "İki hafta sonra evleniyorsun aslanım, heyecan var mı?"
Tuğra, Volkan'a boş boş bakıp derin bir nefes aldı ve ardından gözlerini kapattı. Kalbi, hiç atmadığı kadar hızlı atıyordu ve kelimeleri aklında düzgün sırayla getiremiyordu. "Ben..." dedikten sonra gözlerini açtı ve ilk kez babasına karşı gelecek gücü kendinde buldu. "Ben Masal'la evlenmeyeceğim."
Babası ona önce şaşkınlıkla ardından da sinirle bir şekilde bakarken Tuğra gözlerini bir saliseliğine bile kaçırmadı. "Ne demek evlenmeyeceğim?"
Tuğra delici bir şekilde bakan babasını umursamadan omzunu silkti. "Sevmediğim biriyle evlenip hem kendimin hem de karşımdakinin hayatını bitirmeyeceğim sizin yaptığınız gibi." Parmağıyla önce Volkan'ı ardından da Hayat'ı işaret etti. "Ardından çocuk yapıp onları makine gibi yetiştirmeyeceğim. Ben, sizin aksinize, gerçek bir aile istiyorum."
Volkan dişlerinin arasından tısladı. "Sen ne saçmalıyorsun?" Sinirden alnındaki damar belirgin hale gelmişti ve boynu kızarmıştı. "Ben sana evleneceksin diyorsam evleneceksin!"
Sezen, kardeşine şaşkınlıkla bakarken babasının sinirini görünce gülümsemeden edemedi. Tuğra'nın böyle bir şey yapacağını düşünmüyordu. Son zamanlarda her şeyden vazgeçmiş görünse bile, elindeki son şeyden yani yöneticilikten vazgeçeceği aklının ucundan bile geçmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rewrite the stars °bxb
Cerita PendekTuğra Korhan'ın yirmi yedi yıllık yaşamı, hayattaki tek amacı olan aile şirketini babasından devralmasına hazırlanarak geçti. Amacını gerçekleştirmeye çok az kala, babasının son sürpriziyle hayatının beklediğinden çok daha farklı olacağını asla haya...