Yaralı Guzu🌿

1.3K 66 7
                                    

TAHİRİ'N AĞZINDAN

saatlerdir yoldayız. Balım ve yiğit zor da olsa uyudular, annem de öyle kucağın da yatan kadının saçlarını tarıyor elleriyle. Alnında ki terleri siliyor ve uyumamasını tembihliyor. Yemgem iki ellerini tutmuş güzel sözler söylemeye çalışıyor. Hayal kurmasını söylüyor ve hatta hayal edebileceği şeyler anlatıp kafasını dağıtıyor. Arabamın arka koltuğun da hiç tanımadığımız bir kadın yatıyor ve herkes onun etrafın da pervane oluyor..
Sürekli aynadan arkaya bakıyorum. Yüzüne yaradan bir perde inmesine rağmen gözlerini saklayamıyor, cam gibi parlıyor gözleri. Belki de ağlıyordur, gerçi damla da akmıyor.
Derin bir nefes veriyorum ve kafamı sallıyorum. Nasıl birşeyin içine düştük biz böyle. Kim bilir kaç kaburgası kırıldı, nasıl yetişdiriyim ben bu kadını eve!
"Abi nazarı arasana, yarım saate bizim eve gelsin"
"Nazar'ın hallede bileceği birşey değil bu, hastaneye sür sen"
"Olmaz, hastane de bulur bizi"
"Evde de bulur. Sen bu adamı ne sanisın, takmişdur adamlarını peşimize"

Arkadan sessizce biri sesleniyor, bu o.
"Lüt-fen" duruyor
"Lütfen. Hastane...o-olmaz"
Öksürme tutuyor, allah kahretsin. Küçük bedeni sarsılıyor ve acıyla yüzünü butuştuyor.
"Sus, konuşma"
Kısa cümleler kuruyorum beni dinlerken yorulmasın diye.
"Eve gidiyoruz"

Bana bakıyor, aynadan görüyorum. Iki gözümü de yumuyorum, açtığım da o da yumuyor ve yengeme dönüyor.
Bir kadına bunu bir adam nasıl yapar?! Bunu yapan kendine nasıl adam der. Hay ben böyle işe. Elimi direksyona vurmamla yiğit kımıldıyor. Gözlerini ovarak aralıyor. Abim şşşt deyip başını göğüsüne yaslıyor ve uyumasını fısıldıyor.
Az kaldı eve yaklaşıyoruz. Taş toprak heryer, burdan sürsem bir dert sürmesem bir dert. Ufacık bir haraket de bile canı yanıyor, burda  yavaş süremem. Arabayı durdurup iniyorum. Arka kapıyı açmamla hepsi gözlerini yumuyor. Sabah güneşi içeriye ışık dolduruyor.

Eğilip elimi alnına yaslıyorum, ateşi var.
"Seni kucağıma alıcam, derin nefes al tamam mı"

Gözlerini yumuyor oynaylarcasına. Ben de bir elimi uzanıp ensesine yerleştiriyorum, diğer elimi de iki dizinin altına koyuyorum. Biraz kendime çektiğim de elimi beline sarıyorum ve bacaklarından tutup kaldırıyorum.
Kendini okadar çok sıkıyor ki bir kaç saniye haraketsiz kalıp tutuyorum sadece. Gözlerini açtığın da dolduklarını fark ediyorum.
Daha nekadar dayanır ki acaba? Benim bile içim acıyor onun yaralarını gördükce.

"Az kaldı kızım da, diren"
Güç vermek niyetine gülümsüyorum. Hiç hali olmamasına rağmen dudakları yukarıya kıvrılıyor. Bu kadın hep gülsün ya, her kadın gülsün.
"Hayde ozaman"
Son bir kaç metreyi eve taşıyorum ve yengem kapıyı açar açmaz eve giriyorum. Yangazlar hemen etrafımıza dolanıyor. Hiç söz hakkı tanımadan konuşuyorum.
"Hemen odama çıkın yorganımı kaldırın"
"Abi nol-"
"Hemen dedim ula, koş koş!"

Murat affalıyor ama bağırmamla odama koşuyor. Ben de arkasından gidiyorum.
Yatağın üzerine eğilip yavaşca yatırıyorum onu. Başımı kaldırıyorum, gözleriyle buluşuyorum yine. O gözler de kim bilir daha ne hikayeler saklı..

Deli bir fırtına gibi bakıyor. Hiç korkmadan, meydan okurcasına. Alamıyorum ondan gözlerimi. Bir an bile ayırsam, arkamı dönsem, kırılcakmış gibi.

Ayak sesleri geliyor yine. Abim nazarı aceleyle yanımıza getiriyor.

"Tahir abi ne oldu buna?"
"Nazar hemen birşeyler yapman lazım. Dayak yemiş ve ikinci kattan düştü, biryerini kırmış kesin"
"Tamam tamam sakin ol. Kenara çekil sen, bakim bi"

Nazar yatağın ucuna oturup kollarını sıkıyor, sonra bacaklarını, en son karnına ve yukarısına dokunuyor. Inleyerek acıyan yerlerini belli ediyor.
"Kolları ve bacakları sağlam ama kaburgaları kırılmış ola bilir. Düştü dedin dimi?"
Kafa sallıyorum.
"Asiye abla sen sıcak su hazırla bir de temiz bezler getir. Önce temizleyelim sonra sargı yapıcam"

KARANFILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin