Kış korkusu🍃

663 39 0
                                    

NEFES'İN AĞZINDAN

Göğüs kafesim okadar hızlı inip kalkıyor ki, alçımın yırtılma ihtimalini düşünür oluyorum.. saçlarımı terli yüzümden arkaya itmek isterken parmaklarım yanağımda duraksıyor. Hala elinin sıcaklığını hissediyorum. Sanki hala yüzümdeymiş gibi elleri ve kendimi gözlerimi kapatıp ellerini hayal ederken buluyorum..
Burnum yanıyor ve dudaklım titriyor. Ağlamamak için dişlerimi bastırıyorum alt dudağıma. İçimi bu denli ısıtan şeyin ne olduğunu bilmiyorum ama bu hisse alışmaktan çok korkuyorum. Yaz'a alışıp da, ya kış'ın ortasında yanlız kalırsam?

Her ne kadar dişlesemde dudaklarım, gözlerim laf dinlemiyor ve ince çizgiler akıyor boynuma kadar. Bacaklarımın bağı çözülür gibi oluyorum ve tezgaha tutunuyorum.

Kapıda tıklama sesi işitiyorum ve içimdeki bu ısı kendini buz'a bırakıyor. Ne olur kış'ım gelmiş olmasın.. ne olur..

Kendimi toparlayıp yüzümü siliyorum. Mutfaktan çıkıyorum, ama tahir çoktan kapıda ve parmağıyla dudaklarına bastırıyor, sessiz olmamı işaret ederek.
Bekliyor.
Biraz daha bekliyor ve korku inanılmaz bir boyuta varıyor içimde.
Sonunda bir ses yankılanıyor.
Kadın sesi.
Ben kaşlarımı şaşkınlıkla çatarken, tahirin gerilmiş omuzlarının rahatlıkla düştüğünü izliyorum.
"Tamam korkma, yengem"
Bir sıvı boşalıyor bacaklarıma ve bu sefer düşmemek için kendimi daha fazla zorluyorum.
Tahir hiç beklemeden açıyor kapıyı ve Asiye abla yüzünde kocaman bir gülümseme ile içeriye giriyor. Kollarını açıp üzerime yürüyor.
"Nefesuum, oy guzum"
Kendimi ablamın kollarına bırakıyorum.
Ellerim yumruk haline geliyor ve elbisesinin kumaşını avuçlayarak sarılıyorum. Onu okadar çok çekiyorum ki kendime, tek bir beden olabilirmişiz gibi.
"Oy nefesum.."
Saçlarımı okşuyor ve yine doluyor kollarını belime. Yüzümü boynuna gömüyorum ve gözlerimi sıkıca birbirine bastırıyorum.
"Abla..."

Asiye abla kollarımdan tutup beni geriye çekiyor yüzüme bakmak için.
"Guzum kim üzdü seni?"
Başımı iki yana sallıyorum, birşey olmadığına inandırmaya çalışarak. Üçüncü bir nefes fark ediyorum ve tahirin hala orada olduğunu hatırlıyorum. Bakmaya çekinsem de kaldırıyorum gözlerimi. Endişeli bakıyor. Kendini suçluyor gibi sanki. Öyle hissetmesini istemiyorum, birşey yapmadı ki.
"Kimse üzmedi" diyorum tahirden gözlerimi ayırmayarak.
"Bukadar huzur kaldırmadı bünyem galiba" asiye ablanın gülüşüne eşlik ediyorum tebessüm ederek. Tahirin bakışları hala şüpheli. Gülümsemeye zorluyorum kendimi.
"Herşey yolunda. Kahvaltı yapıyorduk bizde"
Asiye abla bir tahire bir bana bakıyor.
"Emin misin kahvaltı yaptığınıza?"
Anlamadığımı belli ederek kaşımı kaldırıyorum.
"İkinizinde yüzü domates gibi mübarek. Ne yaptı bu uşak, sıkıştırimiy seni?"
Ağzım açık kalıyor bir an.
"Y-yok"
Tahir de ensesini kaşıyor.
"Sizde var bir haller"
Üstelemiyor çok şükür. Çeketini çıkarıp asgıya asıyor ve ayakkabılarını da çıkarıp salona giriyor.
Tahirle yalnız kalmamak için hemen peşinden gidiyorum.

Hep birlikte kahvaltı ediyoruz. Asiye abla biz yokke neler yaptığını anlatıyor ve yiğiti her seferinde güldürmeyi başarıyor. En çok da mustafa abi ile ilgili anlattıklarında yaptığı yüz ifadelere gülüyoruz.
Kahvaltımız bitince hızlıca topluyoruz ve mutfakta ben yıkıyorum bulaşıkları, asiye abla da kurulluyor.
Su sesi sakinleşdiriyor beni. Hep öyleydi. Babamın evinde de yemek yapmayı ve bulaşık yıkamayı severdim. Bilmiyorum belkide sadece sebze kesmeyi ve su sesinden hoşlanıyordum.
"Ne düşünüyorsun?"
Asiye abla çekip çıkarıyor beni geçmişimden.
"Suyu Ne kadar çok sevdiğimi hatırladım"
Gülümsüyor.
"Ufacık şeylerden mutlu oluyorsum dimi"
"Mutsuz olmak için çok şey var abla. Ama bu imtihanı o küçük şeyler tahammül edici yapıyor"
Onaylarcasına sallıyor başını.
"Öyleyse söyle bakalım. Neydi geldiğimde ki halin? Dokunsam ağlacaktın"
Suyu soğuk açıyorum ve ellerimi yıkıyorum. Bir kaç saniye altında tutuyorum öylece. İyi geliyor.
"Bilmiyorum abla"
Düşünüyorum. Bana zaman tanıyor.
"Sekiz yıl hayalini kurduğum bu özgürlüğe tek bir gecede kavuştum.. okadar korkuyorum ki bunun sadece bir rüya olmasından. Sanki bir sabah o karanlık yatakta uyanıcam ve herşeyin sadece çok, çok güzel bir rüya olduğunu anlicakmışım gibi"
Elindeki bezi tezgaha bırakıyor.
"Ben uyanmak istemiyorum abla.."
Omzuma dokunuyor. Eli kolumu okşuyor ve elime kayıp, tutuyor.
"Bu bir rüya değil. Senin o bahsettiğin şey de hayal değil, duâ idi. Duâ'n kabul olmuş guzum. Korkma artık.."
Tebessüm ediyor.
"Söylemesi kolay diceksin ama sen yinede korkma. Biz seni o karanlık yere göndermicez"
Söyledikler güç veriyor. Artık ağlamaklı hissetmiyorum. Okadar çok güveniyorum ki her birine.
"Abla ben onu hala görüyorum"
Kaşını kaldırıyor.
"Sadece geceleri rüyama girerdi. Gün içinde etmediği işkenceleri geceleri kabuslarımda görürdüm.. ama ondan kurtulduğumuzdan beri, gün içinde de musallat oluyor. Karanlık köşelerde görüyorum onu"
"Nefes.. nasıl?"
"Dün. Yiğit uyuyordu. O oradaydı. Üzerime doğru geldi. B-ben okadar korktum ki!"
Gözlerim büyüyor. Tekrar tekrar yaşıyorum sanki o anı.
"Korkudan gözlerimi sımsıkı kapattım ve.."
Gözlerim asiye ablayı buluyor ve sakinleşiyorum.
"Ben yiğit gece korkup uyuyamayınca ninni söylerdim. Tek bildiğim ninni. Dün okadar korktum ki, bir an o ninniyi mırıldandım"
Bakışları yumuşuyor. Elimde hissediyorum sıcak elini.
"Kendimi küçücük hissettim. Ama gözlerimi açtığımda o yoktu"
"Hangi ninni?"
Tebessüm ediyorum.
"Bilmem. Yabancı bir bakıcı gelmişdi bir kere, ben.. ben yiğitin yanında olmayınca"
Ceza odasından bahsetmek istemiyorum. Orada olanlar hakkında düşünmekten korkuyorum..
"O bakıcı yiğite söylermiş o ninniyi. Ben de geri döndüğümde yiğit bana söylemişdi. Öğreniyim de, ona ben söylim diye"
"Yiğidim.. çocuk sevgiye yoksun kalmış.."
"Hayır. Herşeyden mahrum kaldı ama sevgimle büyüttüm ben onu. Kendime azıcık bile duymadığım o koca sevgiyle sardım sarmaladım ben oğlumu. Biz o sevgiyle bir dünya kurduk, kötüleri sokmadığımız bir dünya"
Yine onaylarcasına sallıyor başını.
"Haklusun, yanlış söyledim"

TAHİR'İN AĞZINDAN

Asiye yengem nefesi aldı gitti mutfağa, dönmek bilmiyorlar. Yiğitle oynamama ara veriyorum ve yanlarına gidiyorum. Konuşduklarını duyuyorum.
"Biz o sevgiyle bir dünya kurduk, kötüleri sokmadığımız bir dünya"

Yengem mırıldanırcasına cevab veriyor, duymuyorum. Açık kapıya tıklıyorum, geldiğimi belli ederek. Nefes arkasını dönüyor.
"Bir gittiniz pir gittiniz"
"Aman yemeduk nefesini. Geliyrız işde"
Yengem hızlıca yandımdan geçerek salona gidiyor. Kapıya yaslanmış kalıyorum. Nefes gözlerini kaçırıyor, yere bakıyor.
Ensemi kaşıyorum, ardından yanına gidiyorum.
Hala yere bakıyor.
Tezgah da duran bezi alıyorum ve ıslak tabağı kurulluyorum. Nefes bakışlarını kaldırıyor artık ve şaşkınlığını gizlemiyor.
"Ben yapardım.."
"Eksilmem"
Sessizlik. Ve daha çok sessizlik.
Ben tabakları kurulluyorum. Sonunda nefes bozuyor geren sessizliği.
"Asiye abla, annen.. sürekli birşey ima ediyorlar"
Duraksıyorum. Yanıma, nefese bakıyorum.
"Yani.. yanlış anlaşılıyor. Belkide bizimle burada kalman doğru değil.."
Kaşlarım çatılarak buruşuyor alnımda. Tabağı ve bezi bırakıyorum elimden.
"Kimin ne düşündüğü umrumda değil nefes. Seninde olmasın. Ben sizi yalnız bırakmam"
"Peki.. sen ne düşünüyorsun?"
"Nasıl?"
Neyi söylemeye çalıştığını anlamıyorum.
"Tahir yanlış anlaşılıyoruz. Benim tek derdim oğlum"
Ona o gözle baktığımı söylemeye çalışıyor galiba.. bir an sinirleniyorum herşeyi sadece böyle birşeyle toparlayarak önüme atmasına.
"İyi. Benim de tek derdim mazlumu korumak"
"İyi!"
Sesim fazla soğul çıkmış olmalı.. nefesin de benden eksik yanı yok ki şaşkınlığının sinire dönüştüğünü bu kısa cevabından duyabiliyorum.
Ne kadar çabuk yanlış yöne gitti bu konuşma ya.
Bir hışımla arkasını dönüyor ve şaşkınlıkla geride bırakıyor beni.

Her konuda yanlış şeyleri söylemeyi nası da başarirım. Oflayarak salona gidiyorum. Koltukta oturuyor üçü de. Sandalyeye oturuyorum. Nefes hiç bu yana bakmıyor. Yiğitle ilgileniyor ama yüzündeki soğukluğu gizleyemiyor. Yengemde fark ediyor ve göz kırpıyor.
Gözlerimi yumuyorum geçişdirerek.

Aramızda soğukluk ne kötüymüş be. Diken üzerinde oturuyorum sanki.
"Nefes"
Başını kaldırmıyor.
"Ne var"
Oyy nenem büyük fışki yedim..
Asiye yengem ağzını kapatıyor gülmemek için.
"Şey diyrım"
"Ne diysın tahir ne"
Sert bir şekilde bakıyor. Duygusuz musum sen kadın, buz fırlatıyor adeta üzerime.
"Yiğit sıkıldı. Kaç gündür evde çocuk, biraz çıksak mı?"
"Şaka mı yapıyorsun Tahir?"
Başımı sallıyorum iki yana.
"Ne yapalım? Mesela çarşıda dolaşalım mı? Belki de ilan çıkarırız gitmişken, vedat aramakla yorulmasın"
"Ula ne laf sokisın hemen"
"Deli ediyorsun beni!"
"İyi tek deli ben olmam en azından"
"Sen varya!-.."
Bir hışımla kalkıyor. O gazla bende kalkıyorum ve mesafe anında minimuma iniyor.
"Ne? Ben ne? Çekinme söyle geyik hanum"
"Boşver. Söylesem boşa gider"
"Ula!"
Boğuk çıkıyor sesim. Hala laf sokuyor!
"Sen söyle hele, dilinin altına itme öyle hemen"
Yengemin kolu giriyor aniden aramıza ve nefesle beni birbirimizden iterek uzaklaştırıyor.
"Uşağun yanındayuuuk"
Gözlerim yiğite kayıyor. Gülüyor.
"Hele şuna bakın. Oturup güliy"
"Eh çok komiksiniz"
"Komik olan neymiş acaba" diye soruyor nefes arkasını dönerek. Yiğitle konuşunca ayrı bir ton alıyor sesi.
"Tahir abi kızınca çok komik bakıyor. Korkunç değil"
Nefes gülüyor.
Benimde bir anda gelen sinirim bir anda gidiyor ve gülüyorum.
"Eh baruşun o vakit"
Yengem kollarını aramızdan çekiyor.
Nefes bana dönüyor.
"İyi özür dile barışalım geyik hanum"
"Allah allah niyeymiş o. Sen alay ediyorsun, yok çıkalım mı falan"
"Ula o sinirini almak içindi"
"Çok işe yaradı"
"Eeh baruşun dedik, birbirinize girin değil"
"Ya şuna baksana asiye abla. Huysuz"
"Sen kendine bak, inatçı keçi"
"Tahir diyrım! Tamam da"
Yengem aramıza giremiyor. Birbirimize kısık gözlerle meydan okuyoruz.
Yiğit nefesin bacağına sarılıyor, o da kucağına alıyor. Yiğit bir kolunu annesinin boynuna sararken, diğeri ile bana sarılıyor ve üçümüzü yakınlaştırıyor.
"Siz küserseniz bende küserim. Küsersem size sarılamam. Sarılamazsan çok özlerim"
Bir annesine bir bana bakıyor. İkimizde aynı anda yiğitin yanaklarını öpüyuz ve dudaklarımızın arasında sıkıştırıyoruz bal yüzünü. Kıkırdıyor ve bir nefesin yanağını bir de benim yanağımı öpüyor.
Gözlerim nefesi buluyor. Yumuşuyor bakışlarım ve hadi dercesine bakıyorum. Gözlerini deviriyor ama gıcık olmak yerine tebessüm ediyorum. O da..

Sıcacık gülüşünden hep mahrum bırakacak beni sandım bir an! Ama orada yine. Yüzünün ortasında sıcak bir kıvrılış.

KARANFILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin