NEFES'İN AĞZINDAN
Saniye hanım artık pes etti. Bu durumu kabullenmiyor anlıyorum tabii ki ama başka bir seçeneği de olmadığını biliyor. Onun için çok üzülüyorum. O da bir anne ve yüreği yanıyor, oğullarına birşey olcak diye..
Tahir sevinçle kalkıyor
"Ozaman bize müsade. Burada kalamayız, ben osman hocanın yayla evini hazırlamıştım zaten. Oraya gidiyoruz, haberiniz olsun"
Kimse bir tepki göstermiyor. Mustafa abi başını olumlu anlamda sallıyor. Tahir tuttuğu elimi hala bırakmıyor ve merdivenleri çıkarken peşinden çekiyor.
Yukarıya çıktığımızda elimi bırakıyor.
"Sen git yiğite de kendine de bir kaç parça birşey al. Hemen çıkalım"
"Tahir sen böyle mi geleceksin?"
"Ne varmış halimde?"
"Sırılsıklamsın. Bak ateşimiz var ikimizinde, ne olur git duş al. Üstüne kuru şeyler giy de öyle gidelim"
Gözlerinin parladığını iddia edebilirim. Gülümseyerek göz kırpıyor sorarcasına.
"Sen hayurdur? Daha önce ateş ediyordun. Ne ara beni düşünür oldun?"
Gözlerimi deviriyorum.
"Bu durumda bile şaka yapabiliyorsun ya, inan ki pes"
"Durumumuzda çok şükür birşey yok"
"Evet ne demezsin. Evin halkı her biri bir yere dağılıyor benim yüzümden, annen üzüntüden artık pes etti, bizi kendi halimize bırakıyor. Vedat desen, ensemizde. Yani haklısın, mis gibi uyurum bu gece"
"Hemfikir olmamız ne güzel"
"Yok.. sana inanamıyorum. Senin bu rahatlığın beni şişirdi"
"Sende beni boğaltaysun ha, hayde nefes hazırlan"Arkamı dönüp odaya girerken son bir kez "duş al" demeyi ihmal etmiyorum. Sırıtışını duyar gibiyim ve gülerek kapıyı ardımdan kapıyorum.
"Annecim balımla kısa bir süreliğine vedalaşman gerek. Tahir abinle bir yere gidicez"
"Yaa anne balım da gelsin"
"Evet nefes abla, ben de gelim"
"Güzelim benim, bizim nekadar kalıcamız belli değil ki. Okula kim gidecek senin yerine ha"
Muzip bir gülümseme sarıyor yüzünü.
"Ahh tabii ki de sen gideceksin, yok öyle"
Gülerek yanaklarını cimcikliyorum ve alnından öpüyorum.
"Kendine dikkat et olur mu güzel şey"
Kafasını sallıyor.
"Hadi sen şimdi git annenin yanına ben de yiğiti hazırlim"
Koşarak gidiyor. Ben de küçük bir çantaya asiye ablanın verdiği bir kaç kıyafeti ve havluları dolduruyorum. Yiğite çeketini giydirip kendim de giyiyorum ve hazır bir şekilde tahirin kapısına tıklıyoruz.
"Buyur"
Diyor içerden ve kapıyı aralıyorum.
"Biz hazırız"
"Bende"
Çeketinin yakasını düzeltip çıkıyor odadan ve yiğiti kucaklıyor. Boş elini de elime sarıyor. Bir buluşan ellerimize, bir tahire bakıyorum.
Burnum kaşınmış gibi yapıp çekiyorum elimi. Fark ediyor sanırım, eli boşta kalıyor. Sonra "hadi" diyip merdivenleri iniyor.Herkese iyi akşamlar dileyip evden çıkıyor ama ben öylece gidemiyorum. Usulca saniye hanıma yaklaşıyorum ve karşısına geçiyorum. Elini avuçluyorum ve öpüp alnıma koyuyorum.
"Affedin beni saniye hanım. Hakkınızı helal edin"
Sert bakışlarından vazgeçmiyor ama yinede sessizce "helal olsun" dediğini duya biliyorum.
Başımı teşekkür edercesine sallıyorum ve arkama baka baka çıkıyorum evden.
Tahir yiğiti arabaya yerleştiriyor. Sürücü koltuğuna geçmeden kapımı açıyor ve binince kemerimi bağlıyor.
"Inat ettin dimi. Hasta olursan bakmam sana oralarda"
Gülüyor sessizce.
"Ciddiyim. Ateşin çıksın banane"
Kemeri kontrol ediyor ve başını kaldırıp yüzüme yaklaşıyor. Nefesini hissediyorum. Bir santim hareket etsem burnu dokunucak yüzüme. Öylece kalıyor, birşey demiyor sadece bakıyor yüzüme. Kaşlarımı inceliyor sanki, sonra gözlerime iniyor ama bakamıyorum, eğiyorum başımı.
Gidecek sanırken sesini işitiyorum çok fazla yakınım da.
"Aman nefes dikkat. Neredeyse beni umursadığını sanıcam"
Fısıldıyor adeta. Belkide bilerek yapıyor.
Gözlerimi kaldırıyorum ve yakasından tutup sanki mümkünmüş gibi daha çok yakınlaşdırıyorum kendime. Görüş alanımı sadece onun gözleri kaplicak kadar çekiyorum kendime. Içimde kopan heyecan tufanların bir önemi yok şu an. Sinirimi saklayamıyorum sesimde.
"Iyi bak deli tahir! Gözlerime iyi bak. Sence seni umursamasam bunca şeyi göze alır mıyım? Beni sevmeyen insanlarla kalmaya tahammül eder miyim?"
Tebessüm ettiğini sadece gözlerine bakarak anlıyorum. Nefes veriyor. Yüzüme çarpıyor ve gözlerimi yumuyorum. Ne saçmalıyorum ben? Ben ki temas sevmeyen, birinin nefesini dahi hissetsem içim ürperen, iğrenen nefes, tutmuş adamı dibime kadar çekiyorum. Sanki aklımı okurcasına bir sonraki hamlemi kendi gerçekleştiriyor. Yakasında ki elimi tutuyor ve kendinden çekiyor nazikce.
"Bakıyorum deli nefes. Inan ki çok iyi bakıyorum.. ve görüyorum"
Yüzünü uzaklaştırıyor ve beni kokusuyla baş başa bırakıyor. Ta ki sürücü koltuğunda yerini alana kadar.
Boğazımı temizleyip saçlarımı yüzümden çekiyorum elimin tersiyle ve nefesinin buharını bıraktığı burnumu kaşıyorum.Yol tahminimden uzun sürüyor. Ciddi tedbirler almış belli, mümkün olduğu kadar uzaklaştırıyor bizi konaktan. Içimi bir şüphe sarıyor.. şimdiye kadar gözlerim kapalı peşinden gittim heryere, her sözüne inandım.. ya onun da aklında başka birşey varsa? Ben nasıl bu duruma düştüm ya? Nasıl öylece hemen inandım. Hatta ölüp oğlumu teslim edecektim..
Yok! Hayır!
Düşüncelerimden anında utanıyorum ve pişmanlıkla yanıma, tahire bakıyorum. Dikkatini yola vermiş olsa bile fark ediyor beni.
"Merak etme birazdan oradayız, fazla sürmez"
Başımı sallamakla yetiniyorum.
Ben bu saçma düşüncelere nasıl düştüm ya. Salak kafam, bizi hiç tanımadığı halde, bana doğrulan silaha siper etti kendini, çekti kurtardı bizi o cehennemden. Bu pis düşünceleri ona yakıştırmam dahi çok büyük hata.. utanç yeniden sarıyor duygularımı. Başımı eğip fısıldıyorum.
"Özür dilerim"
"Ne için?"
Duydu mu gerçekten?!
"Hı?"
Ne için özür diliyorsun"
Duymuş.
"Ha şey.. ben öylesine"
"Öylesine?"
Inanmamış gibi bakıyor kısa bir süreliğine sonra dikkatini tekrar yola veriyor.
"Söyle. Ne geçiyor yine aklından"
"Iyi şeyler geçmedi. Yani.. ben.. şey ya"
"Nefes sakin kızım da, yicek değilim seni"
"Ya korktum ben bir an öyle uzaklara sürünce"
"Ha vedat yüzünden mi?"
"Yok"
Sesim gittikce kısılıyor. Kesin kızacak.
"Ben senden şüphe ettim bir an.."
Araba cümlemi bitirmemle anında duruyor. Kemer olmasa belkide suratım camı siliyordu şu an. Hemen yiğite bakıyorum. Uyuyor hala, fazla sarsılmamış. Başımı geri çevirdiğimde ise iki ateş eden gözlerle buluşuyorum.
Yutkunuyorum.
Kaşlarını çatıyor.
Başını hafif eğiyor.
Daha deli bakıyor.
"Sen. Ne dedin?"
Başımı hafifce iki yana sallıyorum.
"Tekrarla. Tekrarla"
Içimi saran korku anlamsız geliyor. Tahir birşey yapmaz ki bana... yok, yok yapmaz.
Yinede yüreğimde ki ufak paniğe kapılıp küçük parmağını ve yüzük parmağını kavrıyorum.
Gözleri elimize iniyor ve ne yaptığımı algılayıp geri çekiyorum.
O ise elimi yakalayıp son iki parmağına yerleştiriyor.
"Tut sen tut, güce ihdiyacın olacak! Şuna bak ya!"
Içim ürperiyor gür sesine. Bağırmıyor ama kızgınlığını net sesinde seziyorum.
Ama bakışları değişiyor. Yumuşuyor sanki. Anlam veremiyorum. Boş eliyle dirseğimden tutup yavaşca kendine çekiyor. Tek nefeslik ara bırakıyor..
"Benim karşımda durabilmek için bile gücünü benden alaysın. Nasıl kıyayım da delleneyim ben sana"
O sakinleşip tebessüm ediyor.
Ben bir an da gelen sinirime hakim olamıyorum ama.
"Sen biraz geri bas derim Tahir"
Bıyık altından gülüp bir de sorarcasına göz kırpıyor.
"Mesafeyi diyorum, mümkünse koruyalım. Sen iyi alıştın burnuna kadar çekmeyi"
Gözlerini yumuyor ve bu sefer sesizce gülüyor. Nefesi yüzüme çarpıyor tekrar tekrar.
Yine dalıyorum sessiz düşlerime.
Nasıl oluyor da bu adamın hiç bir hareketinden korkmuyorum, çekinmiyorum? Ben ki onca şeyi yaşamışım.. ve bunları bir erkek yapmış.. nasıl olurda bu adamdan hiç korkmuyorum? Hatta güçleniyorum. Kendimden emin konuşa biliyorum. Ona kızıyorum.. şakalaşıyorum bile.
Hayat dedikleri sahiden tuhaf birşey.."Şimdi ne geçiyor aklından?"
Nefes almıyorum, birbirine karışmasın diye. Kolumu çekmeye çalışıyorum ama bırakmıyorum. Kaşlarımı kaldırıyorum ve bir daha deniyorum. Gülerek bırakıyor ve koltuğa yaslanıyor.
"Seni baya eylendiriyorum galiba"
"Çok" diyor hala gülerek.
"Üff neyse. Hadi sür de gidelim, nereye gidiyorsak"Araba çalışıyor ve nefes veriyorum. Camı açiyorum azıcık. Yiğiti rahatsız etmicel kadar, ama beni rahatlatıcak kadar. Bol bol nefes alıp veriyorum. Asiye abla göğüsümdeki alçıya hiç zarar vermedin yıkadı bugün de. Ağrı hissetmiyorum. Ah şu kollarımı bir kaldıra bilsem, kimseye muhtaç kalmicam da..
Ben cıvıl cıvıl yeşeren çiçeklere bakarken, taş toprak alıyor yerini ve arabanın durmasıyla geldiğimizi anlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANFIL
FanfictionRüyasında gördüğü o yaralı kadını, izdivaç edeceği evde bulur ve zor şartlardan kurtarıp memleketine getirir. Musallat olan Vedata karşı savaş açar. Savaş değişmez ama savaş alanı..