Pes etmek yok🌿

1K 52 0
                                    

NEFES'İN AĞZINDAN

Asiye abla ve Tahir meraklı gözlerle her haraketimi dikkatlice izliyor. Ikisi de benden gelicek cümleleri pür dikkat dinleyeceğini bilmek kalp ritmimi değiştiriyor. Sesimin duyulmasına alışık değilim ve dudaklarımdan dökülcek sözcükleri takip eden bir Tahir'in tam karşımda oturması da işimi kolaylaştırmıyor.
Nefes alış verişlerim düzensizleşiyor ve ard arda hızlıca aldığım nefesler ciğerime ulaşmadan yok oluyor sanki. Boğuluyorum gibi hissediyorum. Elim boğazıma gidiyor ve gözlerimi yukarıya devirip sakin ve derin bir nefes almaya çalışıyorum. Gözlerimi kapatıyorum ve havanın yanan göğüsüme rağmen bedenime sarılmasını hissediyorum. Rahatlıyorum. Gözlerimi açtığım da ilk Asiye abla ile buluşuyorum. Elimi sıkıp gözlerini yumuyor.
"Anlat Nefes. Sana yardım etmemize izin ver"
Iyi niyetinin karşısında daha çok eziliyorum.
"Abla beni bırakın oğlumu da alıp gideyim"
"Gız ben sana gitmek yok demedum mi. Açma o konuları"
"Asiye abla.."
Ellerini sarıyorum buz kesilmiş ellerimle
"N'olursun yapma. Sizin canınızı tehlikeye atamam. Burda kaldığımız her dakika sizin aleyhinize çalıyor"

Asiye abla sudan bir perdenin ardında kalıyor, yine doluyor gözlerim. Elimin tersiyle siliyorum yanağımdan akan damlaları.

Tahir'in nefes alış verişlerini duyuyorum ve ister istemez ona doğru dönüyor başım. Dudakları düz bir çizgi olmuş, kendini sıkıyor, boynu kızarmış. Her an patlayıp etrafı dağıtıcak üzerime gelicek sanıyorum.. ama o sadece hafif doğrulup sandalyesini daha çok yanıma çekiyor. Dizi yatağa değdiğinde duruyor ve oturuyor geri. Yüz hatları sert ve kendinden emin. Ama o sertlik saniyerle kendini yorgun bir çocuğun yüzüne bırakıyor. Dudaklarının tekrar eski haline gelişi, dolgunlaşmasını izliyorum. Santim santim incelediğim yüzü titremeye başlıyor. Belkide bukadar dikkatli izlemesem hiç fark etmicektim. Kirpikleri sisli, burnunu fark edilmicek bir şekilde çekiyor ama ben görüyorum.. görüyorum çünkü bakıyorum, izliyorum her haraketini. Aynı onun da beni incelediği gibi inceliyorum onu. Yumuşuyor bakışlarımın altın da, omuzları bile gevşiyor ve hafif düşüyor. O kendinden emin adamdan eser yok şimdi. Sesini duyuyorum şimdi de, hala koyu.

"O çocuğun huzura ihdiyacı var. Kendini düşünmüyorsan yiğiti düşün"
"Ben oğlumu herşeyden çok düşünüyorum senin bana hatırlatmana ihdiyacım yok"
"Gerek var. Seni kendi haline bıraksak o sebiyi de alıp sürünceksin"
"Sürünürüm sürünmem sanane be adam. Canınız diyorum! Tehlikede diyorum!"
"Ha sen kendi canından geçdin bizim derdimiz seni mi gerdi nefes hanım!"
"Gerdi tabi! Daha kaç can yanıcak benim yüzümden? Bir de sizin kanınız yapışmasın ellerime.. "

O nekadar sert halini aldıysa tekrar, ben de okadar güçsüzlüğüme büründüm yine. Ufak bir hıçkırık kaçıyor boğazımdan. Dudağımı ısırıyorum ağlamamk için ama faydası yok, bulanıyor heryer.

"Anlasana korkuyorum. Siz bizi kurtardınız, yardım ettiniz. Ben sizi bile bile nasıl yakarım.."
"Nefes"
Yüzüne bakmam için önüme eğiyor başını. Ilgimi çekmeye çalışan ufak bir çocuğa benziyor şu an. Ben kendi duygu değişimlerim normal değil diye düşünürken, tahir gibi birinin olduğu aklıma hiç gelmezdi. Duygulari saniyeden saniyeye değişiyor, aramızda dengesiz bir konuşmanın geçtiğinin farkındayım ve oflayıp bakışlarına karşılık veriyorum.
"Tahir, yengem kızı sıkışdırma, zaman ver"
"Yenge bizi yalnız bırak"
"Hayır!" Içim korkuyla doluyor bir anda. Asiye abla anlayışla "sakin ol" diyor ve çıkıyor odadan.

Tek kalıyoruz. Aramızda belki bir metre vardır ve daha da azaldığını hissediyorum. Geriye yaslanıyorum, ama o uzaklaşmıyor, titrek ellerimi göğüsüne bastırıp itiyorum ama çok güçlü.
"Git. Yaklaşma"
Dinlemiyor beni. Şimdi de ellerini döşeğe bastırıp yüzüme yaklaşıyor. Nefesi saç tellerimi haraket ettiricek kadar yakınım da.
"Tahir yaklaşma!"

KARANFILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin