NEFES'İN AĞZINDAN
yiğit kucağımdayken koşamıyorum. Ağrılarım çok fazla, dayanamıyorum göğüsümde ki yangına. Anca iki üç adım daha ata biliyorum. Yiğiti yere indirip küçük, üşümüş elinden tutup koşmasını söylüyorum.
Uykusu hemen çözülüyor ve elimi sıkıca kavrayıp koşmaya başlıyor. Zorlukla haraket ediyorum, en iyisi ağrılarımı umursamamak diyorum ama ben burdayım dercesine kendini belli ediyor.Kısa kısa nefesler alabiliyorum anca, göğüsümü fazla haraket ettirmemeye çalışarak..
Arkamı döndüğümde evden nekadar uzaklaştığımızı anlıyorum. Yanaklarım titriyor ve gözlerim sulanıyor.
Tahir nerdesin..
Korkuyorum. Kesinlikle çok korkuyorum. Sadece ay'ın aydınlattığı ormanda bir bilmeze doğru koşmak içimi ürpertiyor.
Ama olmaz! Benim korkmamam lazım.
Korkulcak birşey yok dedi Tahir. Ormanı tanıyor.. buna okadar çok inanmak ve ona güvenmek istiyorum ki şu an.
Acı dolu, derin bir nefes alıyorum ve yiğitin elinin üzerini öpüp, devam koşuyorum.Sadece koşuyoruz, durmaksızın, nereye gittiğimizi bilmeden.
Bir adım. Bir adım daha. Ve birdaha. Giderek yükseliyoruz, ayaklarımın altından kayıp yuvarlanan taşlardan anlıyorum bunu. Inceden bir esinti terli vücuduma çarpıyor, ürperiyorum.
"Yiğit" nefes nefeseyiz ikimizde.
"Üşüyor musun annecim?"
Çenesi titriyor. Elleri buz gibi olduğunu anlamamışım ki, kendi soğuk ellerimden.
"Hiii donmuşsun"
"B-bişey yok"
"Titriyorsun gel buraya"Tahirin apar topar üzerime verdiği hırkayı sıyırıyorum omuzlarımdan ve yiğitin montunun üzerine seriyorum ve sıkıca doluyorum bedenine. Ellerini hırkanın ceblerine sokuyorum ve yine kollarıma alıyorum. Inıltım ormandaki ayak seslerine karışıyor.
Göğüsüme bir sıcaklık yayılıyor, ve bu acıdan değil..
Vücudumu elektrik kaplıyor hissettiğim yakalanma korkusuyla ve adımlarımı hızlandırıyorum.
Işittiğim ayak sesleri Tahirin değil biliyorum, o olsaydı bu orman sesiyle çalkalanırdı.Yiğit kafasını boyun girintime sokuyor ve küçük kollarıyla sıkı tutunuyor.
"Korkma annecim. Biz bu gece yakalanmicaz. Artık hiçbir zaman yakalanmicaz"
Bunu ondan çok kendime söylüyorum. Bu gece yakalanmicaz! Onun yanına dönmicez!Kafamdaki sesi bastıran sesler hemen arkamda. Belki on metre, belki de daha az. Karanlıkta görmeseler bile, adımlarımdan yerimizi bulabilirler. Koşmanın bir anlamı yok..
Yiğiti yere bırakıp ellerimle etrafa dokunuyorum. Terden ıslanan saçlarım yüzüme her değdiğinde soğuk çizgiler bırakıyor ve rüzgar içime işliyor adeta. Sonunda bir kayaya dokunuyorum. Hiç düşünmeden yiğiti kayanın arkasına taşıyorum ve önüne eğiliyorum.
"Annecim şimdi seninle bir oyun oynicaz"
"Ben oyun oynamak istemiyorum, burası çok soğuk"
"Soğuk biliyorum küçüğüm.. ama bak ikimiz birbirimize sarılırsak hemen ısınırız"
"Olmaz. Senin canın acır"
Soğuktan parmaklarımı hissetmiyorum ama yiğitin ıslak yanaklarını hissediyorum. Benimde gücüm tükeniyor. Başını göğüsüme çekiyorum, kollarımla sarıp sarmalıyorum.
"Bukadar çabuk büğüme"
Daha çok fısıltı gibi çıkıyor sesim.
"Biraz daha benim küçüğüm kal"
Saçına bastırıyorum dudaklarımı. Ardından yüzüme bakması için başını ayırıyorum.
"Şimdi biz çok eylenceli birşey oynicaz"
Başını sallıyor.
"Iyi dinle küçük kurt, ikinci defa anlatmam bak"
Hafif de olsa gülümsüyor ve karanlıkta ufacık dişleri parlıyor. Küçücük ağzı var, bende tebessüm ediyorum.
"Düşün ki kötü adamlardan kaçıyoruz ve bu kaya bizi görünmez yapıyor"
Gözleri büğüyor.
"Evet görünmeziz biz. Ama bizi sadece görmemeleri önemli değil, duymamalılar da anlaşdık mı? Eğer duyarlarsa sihir bozulur ve bizi görürler"
Parmağını dudağına götürüyor.
"Şşt anlaşdık mavi tüylü geyik" diye fısıldıyor.
"Anlaşdık.."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANFIL
FanficRüyasında gördüğü o yaralı kadını, izdivaç edeceği evde bulur ve zor şartlardan kurtarıp memleketine getirir. Musallat olan Vedata karşı savaş açar. Savaş değişmez ama savaş alanı..