NEFES'İN AĞZINDAN
Saatlerdir tek başımayım. Yiğiti asiye ablayla eve gönderdim canı sıkılmasın diye ama aklım onda kaldı. Nekadar güvene bilirim ki bu insanlara? Hayatımı kurtardılar, ilgileniyorlar ama yinede güven öyle bir gecede oluşan birşey değil..
Tedirginliğimin asıl sebebi vedatın her an buraya damlaya bilmesi. Tahir her nekadar tembihleyip bir hafta yatmamı söylesede, burda kalıp, ne onun canını tehlikeye atabilirim ne de yakalanmayı göze alabilirim. Sargıların sayesinde rahat hareket edebiliyorum, tabii ki sınırlı ama hiç yoktan iyidir. Ayağa kalksam kalkarım aslında.. hemen burdan uzaklaşmalıyım sonra yiğiti de alıp gidicem buralardan. Onlara kalsa bizi göndermicekler, bu yüzden kaçmak tek seçenek.Döşekten destek alarak kalkıyorum. Çıplak ayaklarım soğuk zemine basıyor, bir an ürperip kaldırıyorum. Ayaklarımın nekadar ince ve kırılgan göründüğünü yıllardır nasıl fark etmedim? Ayaklanıp dolabın aynasına ilerliyorum titrek bacaklarla. Önlük üzerime bol bir örtü gibi serilmiş, vücut hatlarım kaybolmuş içinde. Üzerimi değiştirmeliyim, bu halde çıkamam biryere. Asiye abla bir kaç parça kıyafet vermişdi tahire, nereye kaldırdı ki? Odada biraz göz gezdirdikten sonra saldalyede katlı bir vaziyette buluyorum. Odanın kapısını kilitlememle kurtuluyorum önlükten.
Şimdi daha iyi görüyorum vücudumu.. hiç bukadar sayıf olduğumu görmemişdim. Yatarken neden bukadar huzursuzca kıpırdandığımı şimdi daha iyi anlıyorum. Omuzlarım ve bacaklarım okadar ince ki kemiklerim batıyormuş etime.. daha fazla bakamicam.
Gözlerimi yumup gri kazağı geçiriyorum üzerime ardından kot pantalonu da sıyırıyorum bacaklarıma ve saçlarımı elimle biraz tarayıp yüzümden arkaya tarıyorum. Bunu yapabilirim. Bu hastaneden de karadenizden de kaçabilirim. Oğlumu da alıp yeni bir hayat kura bilirim. Uzaklarda, hiçkimseyi tehlikeye atmadan, kendimiz tehlikede olmadan..
Odada daha fazla oyalanmadan açıyorum kapıyı ve uzun koridorda dolaşan insanlara bakıyorum. Tahir görünürde yok, kardeşleri de burada değil. Hızlı ama zor adımlarla koridorun sonuna ulaşıyorum. Bundan sonrası zor olmaması gerek.. sadece dış kapıya gidicem. Duvarın arkasına saklanıp bir kaç nefes alıyorum. Dinlendikten sonra devam ediyorum. Iki adım attım atmadım derken Tahirin sesi yankılanıyor koridorda. Biriyle konuşuyor. Nereden geldiğini anlamaya çalışırken, metal asansörde yansımasını kestiriyorum.Hemen yanımda olması bir şaka olmalı! Attığım adımları geri gidiyorum ve duvarın arkasına saklanıyorum tekrar. Hızlı nefes alışverişlerimi duymuyordur inshallah..
Gözümün ucuyla hızlı yürüyen bir karartı görüyorum. Kokusu dolduruyor yine etrafı. Gözlerim sırtında, her an dönüp beni görme ihtimaliyle boncuk boncuk terliyorum. O ise odayı hedef almış hızlıca yürüyor. Kapıyı açarsa orada olmadığımı anlar. Allahım n'olur yavaş yürüsün..
Hiç kapıya ulaşmasını beklemeden duvarın diğer tarafına savuruyorum kendimi ve gözümün ucuyla bakıyorum tekrar.
Kapıyı açıyor, şimdi yandım..
"Nefes yok!" Diye bağırışı yankılanıyor. Yanındaki hemşirenin yakasından tutuyor, devamında ne olduğunu görmüyorum. O beni aramaya başlamadan burdan çıkmalıyım, sonra eve gidip yiğiti nasıl fark edilmeden alıcam bilmiyorum ama şimdilik önce hastaneden çıkmam gerekiyor!Arkamda hızlı adımlar işitiyorum, bu Tahir. Her ne kadar zorlasam da koşamıyorum, sadece ayaklarımı hızlıca yerde sürte biliyorum. Kaçmak anlamsız biliyorum.. anca saklana bilirim.
Korkuyla etrafıma bakıyorum. Hiç bir oda olmaz mı ya bu kahrolası hastanede! Zorla devam yürüyüp devam arıyorum. Arkadan duyduğum ayak sesleri beni daha çok panik ediyor! O hızlandıkça benim kalb atışlarımda hızlanıyor, ağzımda atıyor nerdeyse.
Sonunda! Iki adım uzağımda bir oda var. Elim uzatıp kapıyı açacakken yanımdan koşan kişiyle kendimi duvara bastırıyorum.. kalbime iniyordu.
Tahir di koşup giden. Rahat bir nefes alıp giriyorum odaya.
Dinlenmem lazım. Burası odadan çok temizlik malzemesi barındıran biryere benziyor. Lambayı hemen bulamadığım için karanlıkta kalıyorum.
Başımı enseme atıp ağır nefeslerime bırakıyorum kendimi. O an duyduğum ayak sesleri beni eski günlere sürükledi. Ormanda kucağımda yiğitle kaçmaya çalıştığım günler canlandı yine. Korkumun sebebi, Tahirin beni bulması değil de Vedatın beni kovaladığını sanmam.. kendinle boğuştuğum yetmiyormuş gibi birde hayaletinle savaşıyorum. Allah senin belanı versin Vedat.Kapının aniden açılmasıyla nefesimi tutuyorum..
Genç bir adam, bu sabah odada yeni tanıştığım iki adamdan biri. Hatırlıyorum onu, o da benim yüzümü görüyor karanlıkta. Ağzını açıp bağırıcakken kapıyı hızlıca kapıyorum ama "abi buldum!" Diye ısrarla bağırmasını aynı hızda önleyemiyorum.
Elimle ağzını kapatıyorum ama nafile, elimi çekiyor ve birdaha bağıracakken kapı kendiliğinden açılıyor. Içimden kendi dikkatsizliğime bir küfür savuruyorum. Kapının ağzında belirlenen adamın ela gözleri ateş ediyor..
"Fatih tamamdır koçum, bende"
"Dışarıda bekliyorum abi"Tahir başını sallayıp yolluyor. Içeri girip kapıyı ardından kapatması tek bir saniyesini bile almıyor. Tek kişilik odaya iki kişi sıkışmaya çalışırken sırtım malzeme dolabıyla buluşuyor. Tahir bir hamleyle elini başımın yanına uzatıyor. Ben korkuyla sıçrarken küçük bir lamba yanıyor tepemizde. Işığı odayı tamamen aydınlatmaya yetmesede Tahirin sert yüz hatlarını görmeme yetiyor.. elini başımın yanından ayırmadan bir adım daha atıyor. Nefesim kesiliyor sanki. Etrafıma bakınıyorum ama karanlıktan başka birşey bulmuyor gözlerim. Nefes alıp vermeye çekiniyorum, bir ağzımı açsam nefeslerimiz birbirine karışacak..
Tahirin ayakları ayak uçlarıma dokunuyor, diz kapaklarımda hissediyorum bacaklarının baskısını. Elimle göğüsünü tutarak uzaklaştırmaya çalışıyorum ama itecek kadar yer yok..
"Yaklaşma" diyebiliyorum anca.
Gözleri lambanın altında bal rengi alsada, ardındaki deli koyuluktan kaçamıyorum.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun"
Sesi keskin, her sözünü dişlerinin arasından zorla atıyormuş gibi. Sinirlenmiş.
"B-ben.."
"Sen"
"Tahir ben"
"Nefes konuş" ikinci elini de yerleşdiriyor başımın yanına. Okadar temizlik kokusunun içinde kendi ten kokusunu bulmayı nasıl başarıyorum? Burnuma buram buram bahar doluyor.. veee saçmalıyorum.Kendimi toparlamaya çalışıp boğazımı temizliyorum. Gözlerimdeki korku ifadesini saklayıp emin bakmaya çalışıyorum ama onun kafasını hafif yan koyup beni incelemesi sonucu yine tek bir söz çıkmıyor ağzımdan.
"Nefes niye yerinde durmuyorsun. Niye denilen şeyi yapmıyorsun sen!"
"Bana burda kal dediğinde, dizimi kırıp oturcamı mı bekledin!" Korkum yerini sinire bırakıyor. Bu adam kendini ne sanıyor ya. Koruyor anladık da korunmak istemiyorum belki, bir anlasa!
"Bağa bak nefes s-"
"Bakıyorum Tahir!"
Sözünü kesip bende yaklaşıyorum. O sinirle ayak uçlarıma çıkıp deli bakışlarına aynı gözlerle meydan okuyorum.
"Bağa dayılık taslamaa" başını hafif eğip gözlerini kaldırarak konuşuyor.
"Sen de bağırma bağaa" aynı şekilde başımı eyince alınlarımız buluşuyor.
"Nefes.." dişlerini sıkıyor. Alnımı geri çekip yere basıyorum.
"Ya yapma şunu"
"Neyi"
"Bakma şöyle"
"Nasıl bakayrum"
"Deli deli!"Gözlerini yumuyor ve derin bir nefes alıyor.
"Sakinim, sakinim" başını sallıyor.
"Sakinim.." göz kapakları açılıyor.
"Yok olamayrum!"
Az da olsa uzaklaşıyor ve elimi kavrayıp çıkarıyor odadan. Hiç nazik olmadan sürüklüyor peşinden.
"Tahir dur"
Tamam sargılar sayesinde rahatım ama bukadar hızlı yürüyemiyorum! Göğüsüm yanmaya başlıyor, nefesim kesik kesik çıkıyor. Elimi avucundan çıkarmaya çalışıyorum ama o daha sıkı sarıyor parmaklarını elime ve koridorun sonuna kadar çekişdiriyor. Hastanenin dış kapısına ulaşınca elimi bırakıp önüme geçiyor. Ben ter dökmüş, acılar içinde kaburlarımı tutarken adam hiç oralı olmuyor.
"Ya s-sen nasıl kas k-kafalı bir adamsın!" Zor çıkıyor sesim ama kızgınlığımı rahatca duyuyor, eminim.
"Sen daha on metre yürüyemezken, kaçmayı nasıl pilanlıyordun acaba çok merak ettum nefes"
"Ya sanane be adam. Canımın yanıcağını bile bile peşinden sürükleyen sen, kaçmamı önemsediğini söyleme bana!"
"Ula!" Birşey demek için araladığı dudaklarını nefes verip kapıyor. Siyah arabaya ilerleyip arkasını dönmeden sesleniyor.
"Bin arabaya"
"Seninle gelmiyorum" dönüyor, yüzüme bakıyor.
"Nefes arabaya bin dedum"
"Ben de gelmiyorum dedim"
"Kızım bak tutup ben bindiricem şimdi, oram buram acıdı diyecesun. Hayde!"
"Delisin sen! Biliyorsun dimi" arabaya adımlayıp kapıyı açıyorum. O da kendi kapısını açıyor, bakıyor.
"Hee biliyrım. Senin de öğrenmem iyi olmuş"Allahım sabır ver.
Koltuğa oturup kapımı kapatıyorum. O da yerini aldığında arabayı çalıştırıyor.
"Kemerini tak"
"Emir etmekten vazgeç"
"Kemerini takar mısın nefes-" tam güzel konuşuyor sanıp gülümserken devamını getiriyor...
"Yoksa ben takayım mı"Cevab versem boşa gider.. susup kemerimi takıyorum. Gaza basıp ana yola girince suskunluk sarıyor arabayı. Ben bozuyorum aramızdaki sessizliği.
"Nereye gidiyoruz?"
"Çivraya"
"Çivra neresi?"
"Gidince görürsün"
"Tamam" diyorum usulca ve camdan dışarıyı izliyorum. Karşı çıkmadığım için şaşırdığını sanıcam az kalsın, o nasıl bakış.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANFIL
FanficRüyasında gördüğü o yaralı kadını, izdivaç edeceği evde bulur ve zor şartlardan kurtarıp memleketine getirir. Musallat olan Vedata karşı savaş açar. Savaş değişmez ama savaş alanı..