Ağır adımlarla inerler merdivenleri ve salondaki uzun masanın baş köşesinde oturan vedata yaklaşırlar. Yanından geçip mümkün olduğu kadar uzağında bir sandalye çeker nefes altına, yiğiti de kucağına alır ve kollarını beline sarar.
"Hiç beklemeyin, başlayın hadi. Oralarda doğru dürüzgün birşey yiyememişsinizdir"
Nefes cevab vermez ama yiğit kıpraşmaya başlar.
"Oğlum yumurtadan alsana"
"Ben yumurta sevmiyorum. Hiç sevmedim"
"Ehh.. tamam, yumurta olmazsa salatalık yersin. Masa dolu, istediğini al"
"Yemicem"
Vedat duymamazlıktan gelir ve gülümseyerek yemeğine verir dikkatini.Yiğit nefesin kucağından iner ve hızlı adımlarla uzaklaşmaya çalışır.
"Yiğit hemen masaya otur!"
Vedat elindeki çatal bıçağı masaya fırlattığı gibi kalkar ayağa ve yiğitin kolundan tutup masaya çekiştirir.
"Bırak! Bırak acıyor!"
Yiğit vedatın eline vursada kolunu çekemez.
Nefes anında yanlarında biter ama vedat onu tek koluyla geri iter.
"Sakın oğluma dokunayım deme!"
"OĞLUMUZA ne yapıp ne yapmayacağımı sana sormicam nefes. Kes sesini, otur yerine!"
Nefes vedatın kolunu iter ve karşısına geçer. Yiğiti vedatın elinden çekemez ama olduğunca arkasına almaya çalışır.
"Sen benim sesimi aldın benden! Ama ben onu geri kazandım. Birdaha öldürsen susmam!"
"Yaa öyle mi?"
Vedat yiğiti sonunda bırakır
"Annecim hemen odamıza git kapıyı kilitle"
Yiğit ilk önce annesini bırakmak istemesede korkusuna yenik düşer ve uyudukları odaya adımlar.
Vedat nefese bir adım daha yaklaşır. Rahatsızlık verecek kadar yaklaşır.
"Nasıl kazanmışsın sen sesini? Anlatsana biraz. Yoksa o karadeniz de mi? He? Yoksa o Kaleliler mi verdi sana sesini nefes? Anlatsana hadi, anlat da gülelim biraz"
Nefes alayla güler ve korkusunu yutar. Parmağını vedatın göğüsüne bastırır.
"Sen. Kafayı yiyorsun dimi, kaçtık diye. Karadeniz bize kucak açtı, kaleliler bize sahip çıktı diye kafayı yiyorsun"
"Aaah hayatım"
Vedat nefesi kollarından tutar ve omuzlarını sıvazlar.
"Onlar size en fazla ne kadar sahip çıkmış olabilirler ki? Şu an yine benim yanımdasınız. Benimsiniz"
"Biz. Senin. Hiçbirşeyin. Değiliz"
Her sözünü üzerine bastıra bastıra söyler.
"Sen benimsin! Benim! Sadece benim."
"İstediğin kadar söyle bunları. Seni sevmiyoruz, bu yüzden asla senin olmicaz"
"Ama ben sizi çok seviyorum!"
Vedatın yüzü buruşur. Küçük bir çocuk gibi kaldırır kaşlarını ve ağlamaklı sesle konuşur.
"Benim sevgim üçümüze de yeter nefes. Yeter, yetiririm"
"Bu sevgi değil vedat. Gözlerini aç ve nasıl bir canavar olduğunu gör! Bu sevgi değil! Allahın cezası, sevgi değil bu!"
"Ne ozaman?!"
Vedat nefesin yüzünü iki eliyle kavrar.
"Sevgi ne ozaman? O Tahir denilen balıkcı mı?!"
Nefes Tahirin adını duyunca yutkunur.
"Belki de.."
Vedatın yüzü gevşer. Hayal kırıklığı salkan yanaklarından okunuyordur.
"Ne demek bu?"
"Tahir bizi seviyor demek. O bize değer veriyor"
Nefes ne dediğini fark edince hemen toparlar kendini ve vedatın, tahirin öldüğünü düşündüğünü hatırlar.
"Veriyordu.."
"Sen?"
"Ben ne?"
"Sen seviyor musun? Sen değer veriyormusun ona?"
"Saçmalama, çek pis ellerini üzerimden"
Nefes elleriyle vedatın ellerini çekmeye çalışır yüzünden ama vedat bir anda kıpkırmızı olur ve nefesin yüzünü sımsıkı kavrar.
"Sana onu seviyor musun diye sordum!"
Nefes cevab vermedikce vedat daha çok bağırmaya başlar.
"Söyle! Söyle! Söyle!"
"Ya sen benden herşeyimi aldın! Herşeyi! Ablamı. Çocukluğumu. Masumiyetimi. Hayatımı, sesimi, nefesimi! İçimde tek bir şey bile bırakmadın! Ben yıllardır içimde neftretten başka birşey büyütmedim! Başkasına sevgi besleye bilir miyim??"
Vedat boğuk bir çığılıkla geri iter nefesi ve saçlarına daldırır ellerini çekiştirerek.
"Yeter!"
"Evet yeter!"
Nefes vedatın daha da üzerine gider. Vedat başını eğer ve bakışlarını kaçırıp sağ tarafına döner. Nefes ısrarla bakış alanına girer.
"Evet yeter! Dur artık! Pes et. Vazgeç artık, bir sal beni ya, bir sal artık!"
"Asla!"
Vedat yine nefesin yüzünü kavrar.
"Asla"
Gözlerinden yaşlar süzülerek yalvarır.
"Ne olur bana onu sevmediğini söyle nefes"
"Sen beni duyuyor musun?"
"İçinde istediğin kadar nefret biriktir, yine de sevebilirsin. Ben seni sevdim. Herşeye rağmen, seni sevdim. Şimdi söyle bana, seviyor musun onu?"
Nefes derin bir nefes alır ve düşünmek için bir kaç saniye tutar nefesini.
Nefes vererek açar gözlerini.
"Bilmiyorum"
Vedat ellerini yavaşca çeker Nefesden ve geriye adımlar.
"Seviyorsun... seviyorsun sen onu"
"Bilmiyorum"
"Biliyorsun!"
Diye bağırır yine ve ellerini dizlerine vura vura bağırır.
"Biliyorsun işde! Seviyorsun sen onu! Söyle! Söyle! Söyle!"
"Onu sevdiğimi düşünmek senin canını acıtıyorsa, evet seviyorum. İlla duymak istiyorsan, al. Seviyorum Tahiri. Ama öyle senin düşündüğün gibi değil. O şekilde hiçbir adamı sevemem. Sen o duyguyu da çaldın benden... Tahirin bana umut vermesini seviyorum. Beni, bizi "ailesi" yapmasını sevdim... bana baktığında, o senin kırıp döktüğün nefesi değil de, umut dolu, hayat dolu küçük kızı ve gelecekte büyüyen o cesur, güçlü kadını görmesini sevdim. Ben onun beni sevmesini sevdim... ben onu sevdim... seviyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANFIL
FanfictionRüyasında gördüğü o yaralı kadını, izdivaç edeceği evde bulur ve zor şartlardan kurtarıp memleketine getirir. Musallat olan Vedata karşı savaş açar. Savaş değişmez ama savaş alanı..